بَاب
فِي
الرَّجُلِ
يَتَكَنَّى
بِأَبِي الْقَاسِمِ
66. Bir Kimseye Hz.
Nebiin Künyesi Olan Ebü'l-Kasım Künyesini Vermenin Hükmü
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
وَأَبُو
بَكْرِ بْنُ
أَبِي
شَيْبَةَ
قَالَا
حَدَّثَنَا
سُفْيَانُ
عَنْ
أَيُّوبَ
السَّخْتِيَانِيِّ
عَنْ
مُحَمَّدِ
بْنِ
سِيرِينَ
عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ
قَالَ قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
تَسَمَّوْا
بِاسْمِي
وَلَا
تَكْتَنُوا
بِكُنْيَتِي
قَالَ أَبُو
دَاوُد
وَكَذَلِكَ
رَوَاهُ أَبُو
صَالِحٍ عَنْ
أَبِي
هُرَيْرَةَ
وَكَذَلِكَ
رِوَايَةُ أَبِي
سُفْيَانَ
عَنْ جَابِرٍ
وَسَالِمِ بْنِ
أَبِي
الْجَعْدِ
عَنْ جَابِرٍ
وَسُلَيْمَانَ
الْيَشْكُرِيِّ
عَنْ جَابِرٍ
وَابْنِ
الْمُنْكَدِرِ
عَنْ جَابِرٍ
نَحْوَهُمْ
وَأَنَسِ
بْنِ مَالِكٍ
Hz. Ebu Hureyre'den
(rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Benim
adımla adlanınız, fakat künyemle künyelenmeyiniz..."'
Ebu Dâvud dedi ki: Bu
hadisi aynı şekilde Ebu Hüreyre'den Ebu salih de rivayet etmiştir. Ebu
Süfyan'ın Cabir'den (olan) rivâyetiyle Salim İbn Ebu Ca'd'ın Cabir'den;
Süleyman el-Yeşkerf nin ve İbnü'l Münkedir'in Cabir'den rivayeti de böyle
olduğu gibi, ve Enes b. Mâlik'in rivayeti de (yine böyledir).
İzah:
Buharî, ilim, menakib,
edeb; Müslim, edeb; Tirmizî, edeb; İbn Mace, edeb; Darimî, istizan
Künye: Kamus
tercümesinde açıklandığına göre, bir
kimseye anaı oğul kız kelimeleri muzaf kılınarak isim vermektir. Bugünkü
manada "soyadı" demektir. Bedrüddin Aynî (r.a.) mevzumuzu teşkil
eden hadisi açıklarken şu görüşlere yer vermektedir.
"Ulema, bu konuda
ihtilafa düşmüştür. İmam Tahavî, Şerhü Meâni'l Âsâr isimli eserinde bu konu
için özel bir bab açmış ve orada konuyla ilgili bir çok hadis-i şerif
zikretmiştir. İmam Tahavî'nin sözü geçen babda zikrettiği hadislerden biri Hz.
Ali'dendir ve şöyledir: "Hz. Ali diyor ki: Ben (birgün) Hz. Nebie varıp:
Ey Allah'ın Resulü,
eğer bir gün bir oğlum olursa O'na senin ismini ve künyeni verebilir miyim?
diye sordum da:
Evet verebilirsin,
buyurdu.
Görülüyor ki bu hadis-i
şerif bir kimsenin Hz. Nebiin künyesiy-le künyelenmekte bir sakınca olmadığım
açıkça ifade etmektedir.
İşte bu gibi Hz. Nebiin
künyesiyle künyelenmeye izin veren bazı hadisler sebebiyle ulemadan bir
cemaat, bir kimsenin "Ebü'l-Kasım" künyesini ve Muhammed ismini
almasında bir sakınca görmemişlerdir. Delilleri ise İmam Tahavî'nin rivayet
ettiği bu Hz. Ali hadisidir.
Bu görüşte olan ulema
Muhammed İbn Hanefiyye ile İmam Malik ve bir rivayete göre İmam Ahmed'dir.
Sonradan bu görüşte olan ulema kendi aralarında ikiye ayrılmışlardır:
1. Bir kimsenin Hz. Nebiin
künyesi olan Ebu '1-Kasım künyesiyle künyelenmesi asla caiz değildir. Bu
konuda kişinin isminin Muhammed olup olmaması da önemli değildir.
Muhammed İbn Şirin ile
İbrahim en-Nehai ve İmam Şafiî bu görüştedirler.
2. İsmi Muhammed
olmayan kimselerin bu künyeyi almalarında bir sakınca yoksa da ismi Muhammed
olan kimselerin bu künye ile künyelenmeleri asla caiz değildir. Zahirî uleması
ve bir rivayete göre İmam Ahmed bu görüştedir.
Nitekim Hz. Cabir'den
rivayet edilen hadis-i şerifte bir kimsenin Hz. Nebiin ismiyle birlikte
künyesini de alması yasaklanmaktadır.
Bu yasağın Hz. Nebii
rahatsız edeceği için sadece O'nun sağlığında geçerli olup, vefatından sonra
geçerli olmadığını söyleyenler olduğu gibi, Hz. Nebiin sadece ismini almanın
bile caiz olmadığını söyleyenler de vardır. Delilleri ise Salim İbn
Ebi'l-Ca'd'ın rivayet ettiği, Hz. Ömer'in Hz. Nebiin ismini koymamaları için
Kûfelilere yazdığı mektup ile el-Hakern İbn Âtiy.ye'nin sabit yoluyla Hz.
Enes'den rivayet ettiği: "Çocuklarınıza Muhammed ismini koyuyorsunuz.
Sonra da onlara lanet ediyorsunuz" şeklindeki merfu hadistir.
Taberi'ye göre ise Hz.
Nebiin künyesini almakla ilgili yasak ha-ramlık değil kerehat ifade eder. Bu
mevzuda gelen Haberlerin hepsi de sahihdir, aralarında bir çelişki olmadığı
gibi nesh de sözkonusu değildir. Hz. Nebiin Hz. Ali'ye bu konuda ruhsat
vermesi, bunun kerahetle
caiz olduğunu ümmetine
ilan etmesi içindir. Avnü'l-Mabud yazarının açıklamasına göre Hanefi
ulemasından İbn Melek "el Mebarik" isimli eserinde bu konuda şöyle
demektedir:
"Hz. Nebiin
künyesini almakla ilgili yasaklar kerahet-i tenzihiyye ifade etmektedirler.
Haram ifade ettiğini söyleyenler de vardır. Hadisin zahirinden anlaşılan şudur
ki; yasak olan, mutlak surette Hz, Peygamberin künyesini almak ya da vermektir.
Bu yasağı künyeyle ismi birleştirmeğe tahsis edenler de vardır. Bu görüşlerin
arasını şu şekilde birleştirmek mümkündür: Hz. Nebiin sadece künyesini almak
mekruhtur. Künyesiyle birlikte ismini de almanın keraheti ise daha da
şiddetlidir. İmam Malik bu kerahetin Hz. Nebiin sadece sağlığına ait olduğunu
söylerken İmam Şafiî vefatından sonra da geçerli olduğunu söylemiştir."
Meseleyi özetlemek icab
ederse, diyebiliriz ki, Hz. Nebiin künyesini almanın caiz olup olmaması
konusunda dört görüş vardır.
1. Mutlaka mekruhtur.
Delilleri (4965) nolu hadis-i şeriftir.
2. Mutlaka mubahtır.
Delilleri (4968) numaralı hadis-i şeriftir. Nitekim İbn Ebi Şeybe'nin
rivayetine göre Hz. Aişe'nin kız kardeşinin
oğlu Muhammed İbn Eş'as
Nebiimizin ismini aldığı gibi künyesiyle de künyelenmiş ve kendisi bu künyeyle
çağrılmıştır. Ayrıca İbn Ebi Hayseme'nin Zühri'den rivayetine göre Zühri şöyle
demiştir:
"Resul-i Zişan
efendimizin sahabilerinin çocuklarından şu dört kişiye yetiştim ki dördünün de
ismi Muhammed, künyesi Ebü'l Kasım idi:
a. Muhammed İbn Talha
İbn Abdullah,
b. Muhammed İbn Ebi
Bekir.
c. Muhammed İbn Ali İbn
Ebi Talib.
d. Muhammed îbn Sa'd
İbn Ebi Vakkâs.
Bu görüşte olan ulemaya
göre Ebu'l-Kasım koymak, mutlak surette caizdir. Sözü geçen künyenin alınmasını
yasaklar mahiyetteki hadisler nesh edilmiştir.
3. Hz. Nebiin ismiyle
künyesini bir adamda birleştirmek caiz değilse de bir adama Hz. Nebiin sadece
ismini ya da künyesini koymakta bir sakınca yoktur. Bu görüş Zahiri ulemasının
görüşüdür. Aynı zamanda İmam Ahmed'den de rivayet edilmiştir. Delilleri ise
(4966) numaralı hadistir.
4. Rasûlullah (s.a.v.)
efendimizin künyesiyle künyelenmek onun hayatında menedilmişti. Vefatından sonra
bunda bir sakınca yoktur. ,. Delileri
ise (4967) numaralı Ebu Davud hadisidir.'
Bu konuda Merhum Kâmil
Miras da şöyle diyor: "Hulasa, hadis-i şe-nfte, ne emir buyurulan tesmiye
vücub içindir ne de nehyedilen tesmiye tahrime mevzudur. Bir de bu nehy Rasûl
Ekremin hal-i hayatında mucib-i iştibah olmamak gayesine matuf olması da
vârid-i hatırdır. Bu cihetle cumhuru ulema tesmiye ile tekniyenin ceminde
hiçbir beis görmemiştir."
Bütün bu
açıklamalarımızdan da anlaşılıyor ki; bazılarına göre Hz. Nebiin hem adını hem
de künyesini koymak caizdir. Bunu meneder mahiyetteki hadislere gelince, İmam
Malik'in dediği gibi, onlar, Peygamber (a.s.) efendimiz hayatta bulunduğu
süreyle sınırlıdırlar. Sebebi de Muhammed ya da Ebu'l-Kasım diye çağrıldığında
Rasûlullah (s.a.v.) efendimiz kendisi çağrılıyor diye dönüp sese yönelmesin ve
muhatabın şahsiyetiyle Nebi (s.a.v.) efendimizin şahsiyeti hitab anında
birbirine karışmasın diye böyle bir engel konulmuştur. Ama efendimizin
vefatından sonra artık sözü edilen bir iltibasa imkân kalmamıştır. Bu da onun
hem ismini, hem de künyesini bir çocuğa koymakta bir sakınca kalmadığını göstermektedir.
Bu bölümde açıklanan
hadisleri öğrendikten sonra ana-babaların yapması gereken şudur: Çocuklarına
isim korken en sağlıklı yolu tutmaları, çocukları küçük düşürecek,
kişiliklerini zedeleyecek, ad ve künyelerden sakınmaları, onlara şeref ve
itibar verecek kişiliklerini sağlam ayakta tutacak maneviyatlarına hep destek
olacak isimleri seçmeleridir. Bunun gibi küçük yaşta çocukların kulaklarına
sevgili Nebiinin ismini ve künyesinin hoş gelmesini sağlamak, onları bu isim ve
künyelere âşinâ kılmak için onlara efendimizin isimlerinden birini koymaları
ve O'nun künyesiyle onları çağırmaları pek uygun olur. Çünkü bu durumda
çocuklar hem birbirlerine hitap ederken taşıdıkları isim ve künyeye saygılı
olurlar, hem de bu vesileyle sevgili Nebiini sık sık anma bahtiyarlığına erişirler.