بَاب
فِي
اللَّعْنِ
45. La'net Etmenin
Hükmü
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ صَالِحٍ
حَدَّثَنَا
يَحْيَى بْنُ
حَسَّانَ
حَدَّثَنَا
الْوَلِيدُ
بْنُ رَبَاحٍ
قَالَ
سَمِعْتُ نِمْرَانَ
يَذْكُرُ
عَنْ أُمِّ
الدَّرْدَاءِ
قَالَتْ سَمِعْتُ
أَبَا
الدَّرْدَاءِ
يَقُولُ
قَالَ رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
إِنَّ
الْعَبْدَ
إِذَا لَعَنَ
شَيْئًا
صَعِدَتْ
اللَّعْنَةُ
إِلَى السَّمَاءِ
فَتُغْلَقُ
أَبْوَابُ
السَّمَاءِ دُونَهَا
ثُمَّ
تَهْبِطُ
إِلَى
الْأَرْضِ فَتُغْلَقُ
أَبْوَابُهَا
دُونَهَا
ثُمَّ
تَأْخُذُ
يَمِينًا وَشِمَالًا
فَإِذَا لَمْ
تَجِدْ
مَسَاغًا رَجَعَتْ
إِلَى
الَّذِي
لُعِنَ
فَإِنْ كَانَ لِذَلِكَ
أَهْلًا
وَإِلَّا
رَجَعَتْ
إِلَى
قَائِلِهَا
قَالَ
أَبُو دَاوُد
قَالَ
مَرْوَانُ
بْنُ مُحَمَّدٍ
هُوَ رَبَاحُ
بْنُ
الْوَلِيدِ
سَمِعَ
مِنْهُ
وَذَكَرَ
أَنَّ
يَحْيَى بْنَ
حَسَّانَ
وَهِمَ فِيهِ
Hz. Ebu'd-Derdâ,
Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu söylemiştin "Kul bir şey'e la'net
ettiği zaman o la'net semaya yükselir. Fakat (la'net çok korkunç bir hadise
olduğundan) gök kapıları (korkularından onu kabul etmek istemezler de) hemen
onun önünde kapanıverirler. Sonra yere iner; (fakat) onun önünde yer kapıları
da kapanır. Sonra (gidecek bir yer bulamadığından) sağa-sola meyletmeye başlar.
(Sağa ya da sola gitmek için de) bir izin bulamayınca (gerçekten la'net
edilmeye lâyık) ise lanet edilen kimseye döner. (Lâyık) değilse lanet edene
döner."
Ebu Davud der ki,
Mervan, Muhammed, senedinde bulunan Velid h.
Rebah'ın aslında Rebah
b. Velid olduğunu ve bu hadisi Nemraridan işittiğini söyledi. Yahya İbn Hassan
(ondan Velid İbn Rebah diye) bahsetmekle yanılmıştır.
İzah:
Tirmizî, birr
Lanet etmek, dua
yoluyla birşeyin Allah'ın rahmetinden kovulmasını ve uzaklaştırılmasını
istemektir. Belli bir şahsa bu manada kesin bir şekilde lanet etmek asla caiz
değildir. Ancak, Ebu Cehil gibi küfür üzere öldüğü kesin olarak bilinen
kimselere lanet etmekte bir sakınca yoktur. Binaenaleyh, zina isnadından dolayı,
eşler arasında başvurulan lâneüeşme olayında, lanetin yöneltildiği eş kesin bir
şekilde belli olmadığından sözü geçen lanetleşmede bir sakınca bulunmadığı
gibi, ölüp gitmiş olan bir kafir ya da bid'atçi için: "Eğer küfür
üzerinde ya da bid'at üzerinde Ölmüş ise Allah ona lanet etsin" demekte
de bir sakınca yoktur. Çünkü bu nevi lanette bir kesinlik (kat'îlik) yoktur.
Sadece bir şarta bağlılık (ta'lik) vardır.
"Allah hüllecîye
de hülle yaptırana da lanet etsin"[Ebû Davud, nikah] "Allah ribayı,
yiyene de yedirene de lanet etsin."
"Allah rüşvet
verene de alana da lanet etsin"
"Allah kendini kadınlara
benzeten erkeklerle, erkeklere benzeten kadınlara lanet etsin."
"Allah anne ile
çocuğunu ayıranlara Iânet etsin"
"Allah saçlarına,
başkalarının saçlarını ulayanlara Iânet etsin."[îbn Mâce, ticâret]
Mealindeki hadislerdeki
Iânet ise muayyen bir şahsa yöneltilmemiştir. Bilakis kimlikleri meçhul
kimselere yöneltilmiş bir lanettir. Bu sebeple bu nevi lanetlerde bir sakınca
yoktur.[Ebû Said Muhammed el-Hadimi, Berika, III, 241.]
Ama müslümana yakışan,
hiçbir kimseye Iânet okumamaktır. Çünkü Cenab-ı Hak İblis dahil herhangi bir
şeye Iânet etmemizi bize vâcib kılmamıştır. Zira Nebi (s.a.v.): "Mü'min
sövüp sayıcı lanet edici, hayasızca konuşucu ve edepsiz
değildir."[Tirmizî birr; Ahmed b. Hanbel, I, 405, 416.]
"Şüphesiz ki lanet
ediciler kıyamet günü ne şâhid olurlar ne de şefaatçi.."[ Ebû Dâvud, 4907
nolu hadis]
"Müslümana sövmek
fasiklıktır. Onunla savaşmak ise küfürdür.”[Müslim, iman]
“Ben lânetçi olarak
gönderilmedim”[Müslim, birr] buyurmuştur.