DEVAM: 35. Gıybet
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
يَحْيَى عَنْ
سُفْيَانَ
قَالَ
حَدَّثَنِي
عَلِيُّ بْنُ
الْأَقْمَرِ
عَنْ أَبِي
حُذَيْفَةَ عَنْ
عَائِشَةَ
قَالَتْ
قُلْتُ
لِلنَّبِيِّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
حَسْبُكَ
مِنْ صَفِيَّةَ
كَذَا
وَكَذَا
قَالَ غَيْرُ
مُسَدَّدٍ
تَعْنِي
قَصِيرَةً
فَقَالَ
لَقَدْ قُلْتِ
كَلِمَةً
لَوْ
مُزِجَتْ
بِمَاءِ الْبَحْرِ
لَمَزَجَتْهُ
قَالَتْ
وَحَكَيْتُ لَهُ
إِنْسَانًا
فَقَالَ مَا
أُحِبُّ أَنِّي
حَكَيْتُ
إِنْسَانًا
وَأَنَّ لِي
كَذَا
وَكَذَا
Hz. Aişe'den demiştir
ki: Nebi (s.a.v.)'e; Safiyye'nin şöyle şöyle (kusurlarının) olması (onun) sana
(layık olmadığını itiraf etmen için) yeter; dedim.
Müsedded'in dışındaki
raviler (bu cümleyi şu kelimeleri de ekleyerek) rivayet ettiler: (Hz. Aişe bu
sözüyle Hz. Safiyye'nin) kısa boylu olduğunu söylemek istiyordu.
Bunun üzerine (Hz. Nebi
bana): "Muhakkak ki sen öyle bir söz söyledin ki eğer (o söz) deniz
suyuyla karıştırılmış olsaydı kesinlikle denizin suyuna galip gelir (onu ifsad
eder) di." buyurdu.
(Rivayete göre yine, Hz.
Aişe) şöyle demiştir:
" Ben (yine bir
gün) Hz. Nebi'e bir adamın taklidini yaptım da (Hz. Nebi):
"Benim için şu
kadar (dünya malı verilmiş) olsa da ben bir insanın taklidini yapmayı
sevmem" buyurdu.
İzah:
Tirmizî, kıyâme; Ahmed
b. Hanbel, VI, 189.
Bu hadis-i şerif,
kinaye yoluyla da olsa bir kimsenin
varatıişinda, boyunda, poşunda bulunan bir kusuru işaret etmenin gıybet sayıldığı
gibi, bir kimsenin herhangi bir hareketini taklit etmenin de gıybet
sayılacağına delâlet etmektedir.
İmam Nevevî'nin
açıklamasına göre metinde geçen "keza" kelimesi, ayıplanmanın üstüste
iki defa tekrarlandığına delalet ettiğinden, Hz. Aişe'nin Hz. Hafsa'mn iki
kusurunu birden anlatmak istediği, ancak bunlardan birini diliyle söylediği,
diğerine de "işte şu kadar" demek suretiyle eliyle işaret ederken de
onun boyunun çok kısa olduğunu söylemek istediği anlaşılmaktadır.
Hz. Nebie, bir cümleden
oluşan bu sözün, aslında cinsleri ve türleriyle birçok yaratıkları içinde
bulunduran uçsuz bucaksız denizi bile bulandırabilecek ve onun suyunun
karakterini bile bozabilecek kadar manevi bir pisliğe ve acılığa sahip
olduğunu söyleyerek, bu sözün kötülüğünü en veciz bir şekilde dile getirmiştir.
Hafız Münzirî'nin
açıklamasına göre yapılması haram olan taklid, hakaret kasdiyle yapılan
takliddir. Çünkü böylesi taklidlerle taklid edenin kendini beğenmesi, taklit
ettiği kişinin yaratılışını hakir görmesi ve ona eziyyet vardır. Bu ifadeden de
anlaşıldığı üzere bu taklit, kişinin boyu poşu gibi yaratılışıyla ilgili
takliddir.
Kişinin, kendi iradesi
dahilinde olan fiilleri ile ilgili taklidlere gelince; eğer bu taklidler, onun
işlemiş olduğu bir takım masiyetlerle ilgili olur ve onu bu kötü işlerinden
vazgeçirmek kasdiyle yapılırsa, yapanın heybet ve vakararma helal getirmeyecek
şekilde olması kayıt ve şartıyla caizdir. Aksi takdirde caiz değildir. Tevbe
eden bir kişinin yaptığı günahlarla ilgili hareket ve davranışlarını taklit
etmek de asla caiz değildir. Kişinin taatleri ve diğer güzel halleri ile ilgili
hareket ve davranışlarını taklit etmekte ise de bir sakınca yoktur.