بَاب
فِي
الْغِيبَةِ
35. Gıybet
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
مَسْلَمَةَ
الْقَعْنَبِيُّ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ الْعَزِيزِ
يَعْنِي
ابْنَ
مُحَمَّدٍ
عَنْ الْعَلَاءِ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ أَبِي
هُرَيْرَةَ
أَنَّهُ
قِيلَ يَا
رَسُولَ
اللَّهِ مَا
الْغِيبَةُ
قَالَ
ذِكْرُكَ
أَخَاكَ
بِمَا
يَكْرَهُ
قِيلَ
أَفَرَأَيْتَ
إِنْ كَانَ
فِي أَخِي مَا
أَقُولُ
قَالَ إِنْ
كَانَ فِيهِ
مَا تَقُولُ
فَقَدْ اغْتَبْتَهُ
وَإِنْ لَمْ
يَكُنْ فِيهِ
مَا تَقُولُ
فَقَدْ
بَهَتَّهُ
Hz. Ebu Hureyre'den
(rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.)'e: Ey Allah'ın Rasulü gıybet nedir?
diye sorulmuş da, (Müslüman) kardeşini
(gıyabında) hoşlanmayacağı bir şeyle anmandır." buyurmuş, (sonra)
"Eğer benim
söylediğim (şeyler o) kardeşimde varsa ne buyurursun?" denmiş.
Eğer söylediğin (şeyler)
onda (gerçekten) varsa gıybet etmiş olursun. Eğer söylediğin (şeyler) onda
yoksa iftira etmiş olursun." cevabını vermiştir.
İzah:
Müslim. birr; Tirmizi,
birr; Darimi, rikak; Ahmed b. Hanbel, II, 230, 384, 386.
Gıybet, bir müslümam, gıyabında
işittiği takdirde incinebileceği şeylerle anmaktır. Bu şeyler ister o
müslümanın bedenine, nesebine, yaradılışına dair olsun, ister dinine, elbisesine,
eşya ve yiyip içeceklerine dair olsun. Söylenen şeyler o kimsede varsa gıybet
olur, yoksa iftira olur. Mevzûmuzu teşkil eden hadis-i şerifte ifade edilmek
istenen budur.
Gıybetin haram olduğuna
dair nass çoktur. Kur'an-ı Kerimde şu âyet-i kerimede: "Müslümanın
gıybetini yapmak onun ölü iken etini yemeye benzetilmiştir. "Kiminiz de
kiminin arkasından çekiştirmesin. Sizden herhangi biriniz ölü kardeşinin etini
yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz...."[Hucurât 12]
Lisan ile gıybet haram
old.uğu gibi, kalp ile de haramdır. Yani zanna dayanarak bir müslümanın bir
takım kabahatlerle muttasıf olduğunu kalpten geçirmek ve onu bu şekilde
ayıplamak da gıybettir. Fakat, bu kabahatlerle gerçekten muttasıf olduğu
bilindiği halde bu kusurların sadece kalpten geçirilmesi, dille.ifade
edilmedikçe gıybet sayılmaz ve kalbinden ge-Çiren kimseyi vebal altına sokmaz.
Bazı mazeretler
sebebiyle gıybet etmek caiz olur. Bu özürler İmam Gazzali hazretlerinin
zikrettiği üzere altı tanedir:
1. Zulme uğramış bir
kişinin zalimi hâkime şikayet ederken, onun kötülüklerini hâkime anlatması,
2. Aklen ve şer'an çirkin
olan bir şeyi değiştirip fesadı gidermekte yardımcı olmak. Mesela, "falan
şöyle bir fesat çıkarmak üzeredir, gelin bunu önleyelim..." demek gibi.
3. Fetva istemek, çözüm aramak: "Falan bana
şöyle yaptı, buna karşı ne yapayım? diye fetva istemek.
4. Müslümanları, bir
zalimin veya fesatçının şerrinden sakındırmak: "Falan kimse, bid'atçidir,
onun bid'atlerinden sakınınız..." demek gibi.
5. Ayıplamak gayesi
taşımaksızın ve başka bir yolla tarif etmek de mümkün olmadığı için bir kimseyi
meşhur olan kötü lakabıyla anmak gibi.
6. Fışkını ve zulmünü
açıktan işlemekten çekinmeyen kimselerin herkesçe de malum olan fısk ve
zulmünü dile getirmek.
Gıybetin ilacı,
"Gıybetten sakınınız. Muhakkak ki gıybet zinadan daha şiddetlidir."
gibi gıybet hakkında gelen tehdidleri ve gıybetin dünyevi uhrevî zararlarını
düşünmektir. Gerçekten gıybet zinadan daha şiddetlidir. Çünkü zinanın tevbe
neticesinde affa uğraması mümkündür, fakat gıybet "kul hakkı"
olduğundan bunu işleyen tövbe etse de gıybet edilen kişi hakkını helal
etmedikçe cenab-i hak affetmez.[Ahmed Rıfat, Tavsir-i Ahlak, s. 93.]
Gıybetin keffareti,
"Gıybetin keffâreti tevbe ve pişmanlıktır ve bir daha gıybet etmemeye
kesin karar vermektir. Gıybet ettiği kimseden helallik istemek, Hasan Basri'ye
göre gerekli değil, istiğfar kâfidir. Amma "Ata'ya göre "Sana
zulmettim, gıybet ettim, dilersen affeyle, dilersen hakkını al" demek
lâzımdır. İmam Gazzali -"bu görüş esahtır" der. Fakir derim ki:
Hellallık dilediği zaman daha çok incinme ihtimali varsa genel olarak
(istiğfar) ile helallik dilemek gerek."