SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

EDEB BAHSİ

<< 4835 >>

بَاب فِي كَرَاهِيَةِ الْمِرَاءِ

17. Münakaşanın Çirkinliği

 

حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ حَدَّثَنَا بُرَيْدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ جَدِّهِ أَبِي بُرْدَةَ عَنْ أَبِي مُوسَى قَالَ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا بَعَثَ أَحَدًا مِنْ أَصْحَابِهِ فِي بَعْضِ أَمْرِهِ قَالَ بَشِّرُوا وَلَا تُنَفِّرُوا وَيَسِّرُوا وَلَا تُعَسِّرُوا

 

Hz. Ebu Musa'dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) sahabelerinden birini (bir yere görevli olarak) gönderdiği zaman ona: " Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. Kolaylaşırınız, zorlaştırmayınız." diye emredermiş.

 

 

İzah:

Buhari, ilim, cihad. meğâzi, edeb, Ahkâm: Müslim, cihad; Ahmed b. Hanbel, I, 239, 283, 365, IV, 399, 412, 417.

 

Hz. Nebi, idareci olarak görevlendirdiği sahabileri görev yerlerine gönderirken kendilerine halka devamlı surette ümit verip, onlara nefret ettirici ve soğutucu davra­nışlardan kaçınmayı, zorluk çıkarmaktan kesinlikle uzak kalmayı ve ko­laylık göstermeyi, usul ittihaz etmeyi tavsiye edermiş. Çünkü, ümit veri­ci hareketler, dünya işlerinde insanların şevkini, gücünü ve maneviyatını artırdığı gibi, dinî işlerinde de Allah'ın emirlerine daha sıkı sarılıp günah­tan sakınma azmini, günahkârlıktan tevbe edip yeni bir hamle yapma ru­hunu kazandırır. Bir idarecinin idaresi altındaki insanlara, kolaylık göster­mesinin de böyle müsbet tesirleri vardır. Nefret ettirici ve zorluk çıkarıcı tutumlar ise tam aksine olumsuz, verimsiz ve tamiri imkânsız neticeler or­taya çıkarır. Bu bakımdan cemiyette bütün başarıların ve verimli netice­lerin hareket noktasında ümit verici tutumlar vardır. Çünkü insanları ha­rekete geçiren en büyük güç ümit ve inançtır. Olumsuz davranışlar ise bu ümit ve inançları yıkmaktan başka bir işe yaramaz. Ancak, düşmanların işine yarayabilir.

 

Rasül-i zişan efendimiz, ümmetine böyle müsbet davranmalarını tavsi­ye etmekle, alemlere rahmet için gönderilen bir rahmet Nebii oldu­ğunu isbat etmiştir.

 

Esasen işleri zorlaştırmaya kalbinde eğrilik, tabiatında şiddet ve terbi­yesinde noksanlık olan kimselerden başkası yaklaşmaz. İslam terbiyesiyle edeblenmiş bir kimse, zorlaştırmayı bilmez. İşleri engellemeye ve in­sanların menfaatlerine halel getirmeye çalışmaz. Bunları yaparken de Hz. Aişe'nin şu hadisini unutmaz ve ona tabi olur:

 

"Rasûlulîah (s.a.v.) iki şey arasında muhayyer bırakılınca günah değilse kolayını tercih ederdi. Eğer onda bir günah varsa ondan en fazla o kaçar­dı. Rasûlulîah (s.a.v.) Allah'ın haram kıldığı şeyler çiğnenince, Allah için intikam almanın dışında kendisi için asla intikam almamıştır"[Buhari menâkıb, edeb, hudud; Müslim, fedâil; Ebu Dâvud, edeb; Tirmizî, menâkıb; Muvatta, hüsnü'l-hulk; Ahmed b. Hanbel, VI, 85, 113-114,116, 130, 162, 182, 189, 191,209,223,232,262.]

 

Metinde geçen "zorluk çıkarmayın" cümlesi üzerinde şöyle bir soru akla gelebilir: "Bir şeyin emredilmesi o şeyin zıddının haram olduğunu gösterir. Şu halde kolaylık gösterilmesi emredildikten sonra, bir de "güç-Ieştirmeyin" buyurulmasının faydası nedir?"

 

Bu suale allâme Aynî şu cevabı veriyor: "Biz bu kaideyi teslim etmi­yoruz. Etsek bile burada maksat, zımnen lâzım gelen mananın te'kîd için sarahatle irade edilmesidir. Zira, yalnız "kolaylaştırın" buyursa idi, ne-kire olan bu emir, bir defa kolaylık gösterip ekseri hallerde güçlük çıka­ran kimseye de uygun düşerdi. Fakat "güçleştirmeyin" buyurunca artık bütün hallerde güçleştirmenin her yönü ile kaldırıldığı anlaşılmıştır. "Nefret ettirmeyin" ifâdesinde de hal böyledir.

 

"Siyak-i nefide gelen nekireler umum ifade ederler. Binaenaleyh bura­da sadece "güçleştirmeyin", "nefret ettirmeyin" buyurmak yeterdi, deni­lirse şöyle cevap verilir: Güçleştirmenin kaldırılmasından, kolaylaştırma­nın sübut bulması lazım gelmediği gibi, nefret ettirmekten de kolaylaştır­mak lâzım gelmez. İşte bu zıd manalı sözler, bunun için bir araya getiril­mişlerdir. Makamda izah icab eder, zira va'z ve irşada benzemektedir. Mana şudur:

 

"İnsanlara yahut mü'minlere Allah'ın fadl-u keremini, sevabım, ihsa­nının çokluğunu, rahmetin genişliğini müjdeleyin."

 

"Nefret ettirmeyin" cümlesinin manası da şöyledir: Yani muhtelif vâ-îd ve korkutucu emir ve nehiyleri söyleyip şiddet göstermeyin ki, yeni müslüman olanlar, buluğ çağına yaklaşan çocuklar ve günahlarından tev-be etmiş bulunan âsiler İslama yatışsınlar. Bunları lütf-u müJâyemetle, yavaş yavaş ibâdetlere alıştırın. Nitekim, İslâmiyetin ilk zamanlarında bu tedrice riâyet olunuyordu. Çünkü yeni müslüman olan bir kimseye gösterilen kolaylık, onun dine ısınmasına ve neşatmın artmasına sebep oluyor­du. Şiddet gösterilmiş olsa ya dini kabul etmez yahut dînde sebat göstermeyip dönebilirdi...