بَاب
فِي
كَرَاهِيَةِ
الْمِرَاءِ
17. Münakaşanın
Çirkinliği
حَدَّثَنَا
عُثْمَانُ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ
حَدَّثَنَا
أَبُو
أُسَامَةَ
حَدَّثَنَا بُرَيْدُ
بْنُ عَبْدِ
اللَّهِ عَنْ
جَدِّهِ
أَبِي
بُرْدَةَ
عَنْ أَبِي
مُوسَى قَالَ
كَانَ رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
إِذَا بَعَثَ
أَحَدًا مِنْ
أَصْحَابِهِ
فِي بَعْضِ
أَمْرِهِ
قَالَ
بَشِّرُوا
وَلَا
تُنَفِّرُوا
وَيَسِّرُوا
وَلَا تُعَسِّرُوا
Hz. Ebu Musa'dan
(rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) sahabelerinden birini (bir yere
görevli olarak) gönderdiği zaman ona: " Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.
Kolaylaşırınız, zorlaştırmayınız." diye emredermiş.
İzah:
Buhari, ilim, cihad.
meğâzi, edeb, Ahkâm: Müslim, cihad; Ahmed b. Hanbel, I, 239, 283, 365, IV, 399,
412, 417.
Hz. Nebi, idareci
olarak görevlendirdiği sahabileri görev yerlerine gönderirken kendilerine halka
devamlı surette ümit verip, onlara nefret ettirici ve soğutucu davranışlardan
kaçınmayı, zorluk çıkarmaktan kesinlikle uzak kalmayı ve kolaylık göstermeyi,
usul ittihaz etmeyi tavsiye edermiş. Çünkü, ümit verici hareketler, dünya
işlerinde insanların şevkini, gücünü ve maneviyatını artırdığı gibi, dinî
işlerinde de Allah'ın emirlerine daha sıkı sarılıp günahtan sakınma azmini,
günahkârlıktan tevbe edip yeni bir hamle yapma ruhunu kazandırır. Bir
idarecinin idaresi altındaki insanlara, kolaylık göstermesinin de böyle müsbet
tesirleri vardır. Nefret ettirici ve zorluk çıkarıcı tutumlar ise tam aksine
olumsuz, verimsiz ve tamiri imkânsız neticeler ortaya çıkarır. Bu bakımdan
cemiyette bütün başarıların ve verimli neticelerin hareket noktasında ümit
verici tutumlar vardır. Çünkü insanları harekete geçiren en büyük güç ümit ve
inançtır. Olumsuz davranışlar ise bu ümit ve inançları yıkmaktan başka bir işe
yaramaz. Ancak, düşmanların işine yarayabilir.
Rasül-i zişan
efendimiz, ümmetine böyle müsbet davranmalarını tavsiye etmekle, alemlere
rahmet için gönderilen bir rahmet Nebii olduğunu isbat etmiştir.
Esasen işleri
zorlaştırmaya kalbinde eğrilik, tabiatında şiddet ve terbiyesinde noksanlık
olan kimselerden başkası yaklaşmaz. İslam terbiyesiyle edeblenmiş bir kimse,
zorlaştırmayı bilmez. İşleri engellemeye ve insanların menfaatlerine halel
getirmeye çalışmaz. Bunları yaparken de Hz. Aişe'nin şu hadisini unutmaz ve ona
tabi olur:
"Rasûlulîah
(s.a.v.) iki şey arasında muhayyer bırakılınca günah değilse kolayını tercih
ederdi. Eğer onda bir günah varsa ondan en fazla o kaçardı. Rasûlulîah
(s.a.v.) Allah'ın haram kıldığı şeyler çiğnenince, Allah için intikam almanın
dışında kendisi için asla intikam almamıştır"[Buhari menâkıb, edeb, hudud;
Müslim, fedâil; Ebu Dâvud, edeb; Tirmizî, menâkıb; Muvatta, hüsnü'l-hulk; Ahmed
b. Hanbel, VI, 85, 113-114,116, 130, 162, 182, 189, 191,209,223,232,262.]
Metinde geçen "zorluk
çıkarmayın" cümlesi üzerinde şöyle bir soru akla gelebilir: "Bir
şeyin emredilmesi o şeyin zıddının haram olduğunu gösterir. Şu halde kolaylık
gösterilmesi emredildikten sonra, bir de "güç-Ieştirmeyin"
buyurulmasının faydası nedir?"
Bu suale allâme Aynî şu
cevabı veriyor: "Biz bu kaideyi teslim etmiyoruz. Etsek bile burada
maksat, zımnen lâzım gelen mananın te'kîd için sarahatle irade edilmesidir.
Zira, yalnız "kolaylaştırın" buyursa idi, ne-kire olan bu emir, bir
defa kolaylık gösterip ekseri hallerde güçlük çıkaran kimseye de uygun
düşerdi. Fakat "güçleştirmeyin" buyurunca artık bütün hallerde
güçleştirmenin her yönü ile kaldırıldığı anlaşılmıştır. "Nefret
ettirmeyin" ifâdesinde de hal böyledir.
"Siyak-i nefide
gelen nekireler umum ifade ederler. Binaenaleyh burada sadece
"güçleştirmeyin", "nefret ettirmeyin" buyurmak yeterdi,
denilirse şöyle cevap verilir: Güçleştirmenin kaldırılmasından, kolaylaştırmanın
sübut bulması lazım gelmediği gibi, nefret ettirmekten de kolaylaştırmak lâzım
gelmez. İşte bu zıd manalı sözler, bunun için bir araya getirilmişlerdir.
Makamda izah icab eder, zira va'z ve irşada benzemektedir. Mana şudur:
"İnsanlara yahut
mü'minlere Allah'ın fadl-u keremini, sevabım, ihsanının çokluğunu, rahmetin
genişliğini müjdeleyin."
"Nefret
ettirmeyin" cümlesinin manası da şöyledir: Yani muhtelif vâ-îd ve
korkutucu emir ve nehiyleri söyleyip şiddet göstermeyin ki, yeni müslüman
olanlar, buluğ çağına yaklaşan çocuklar ve günahlarından tev-be etmiş bulunan
âsiler İslama yatışsınlar. Bunları lütf-u müJâyemetle, yavaş yavaş ibâdetlere
alıştırın. Nitekim, İslâmiyetin ilk zamanlarında bu tedrice riâyet olunuyordu.
Çünkü yeni müslüman olan bir kimseye gösterilen kolaylık, onun dine ısınmasına
ve neşatmın artmasına sebep oluyordu. Şiddet gösterilmiş olsa ya dini kabul
etmez yahut dînde sebat göstermeyip dönebilirdi...