DEVAM: 6. (İyi Yada
Kötü) Bir Yola Çağırman (ın Ve O Yollardan Birini Tutmanın) Hükmü
حَدَّثَنَا
يَزِيدُ بْنُ
خَالِدِ بْنِ
يَزِيدَ بْنِ
عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
مَوْهَبٍ الْهَمْدَانِيُّ
حَدَّثَنَا
اللَّيْثُ
عَنْ
عُقَيْلٍ
عَنْ ابْنِ
شِهَابٍ
أَنَّ أَبَا إِدْرِيسَ
الْخَوْلَانِيَّ
عَائِذَ
اللَّهِ
أَخْبَرَهُ
أَنَّ
يَزِيدَ بْنَ
عُمَيْرَةَ
وَكَانَ مِنْ
أَصْحَابِ
مُعَاذِ بْنِ
جَبَلٍ أَخْبَرَهُ
قَالَ كَانَ
لَا يَجْلِسُ
مَجْلِسًا
لِلذِّكْرِ
حِينَ
يَجْلِسُ
إِلَّا قَالَ
اللَّهُ
حَكَمٌ
قِسْطٌ
هَلَكَ
الْمُرْتَابُونَ
فَقَالَ مُعَاذُ
بْنُ جَبَلٍ
يَوْمًا
إِنَّ مِنْ
وَرَائِكُمْ
فِتَنًا
يَكْثُرُ
فِيهَا
الْمَالُ
وَيُفْتَحُ
فِيهَا
الْقُرْآنُ
حَتَّى يَأْخُذَهُ
الْمُؤْمِنُ
وَالْمُنَافِقُ
وَالرَّجُلُ
وَالْمَرْأَةُ
وَالصَّغِيرُ
وَالْكَبِيرُ
وَالْعَبْدُ
وَالْحُرُّ
فَيُوشِكُ
قَائِلٌ أَنْ
يَقُولَ مَا
لِلنَّاسِ
لَا
يَتَّبِعُونِي
وَقَدْ
قَرَأْتُ
الْقُرْآنَ
مَا هُمْ
بِمُتَّبِعِيَّ
حَتَّى
أَبْتَدِعَ
لَهُمْ غَيْرَهُ
فَإِيَّاكُمْ
وَمَا
ابْتُدِعَ
فَإِنَّ مَا
ابْتُدِعَ
ضَلَالَةٌ
وَأُحَذِّرُكُمْ
زَيْغَةَ
الْحَكِيمِ
فَإِنَّ
الشَّيْطَانَ
قَدْ يَقُولُ
كَلِمَةَ
الضَّلَالَةِ
عَلَى
لِسَانِ الْحَكِيمِ
وَقَدْ
يَقُولُ
الْمُنَافِقُ
كَلِمَةَ
الْحَقِّ
قَالَ قُلْتُ
لِمُعَاذٍ
مَا يُدْرِينِي
رَحِمَكَ
اللَّهُ
أَنَّ الْحَكِيمَ
قَدْ يَقُولُ
كَلِمَةَ
الضَّلَالَةِ
وَأَنَّ
الْمُنَافِقَ
قَدْ يَقُولُ
كَلِمَةَ
الْحَقِّ
قَالَ بَلَى
اجْتَنِبْ
مِنْ كَلَامِ
الْحَكِيمِ الْمُشْتَهِرَاتِ
الَّتِي
يُقَالُ
لَهَا مَا
هَذِهِ وَلَا
يُثْنِيَنَّكَ
ذَلِكَ عَنْهُ
فَإِنَّهُ
لَعَلَّهُ
أَنْ
يُرَاجِعَ وَتَلَقَّ
الْحَقَّ
إِذَا
سَمِعْتَهُ
فَإِنَّ
عَلَى
الْحَقِّ
نُورًا
قَالَ
أَبُو دَاوُد
قَالَ مَعْمَرٌ
عَنْ
الزُّهْرِيِّ
فِي هَذَا
الْحَدِيثِ
وَلَا
يُنْئِيَنَّكَ
ذَلِكَ
عَنْهُ مَكَانَ
يُثْنِيَنَّكَ
و قَالَ
صَالِحُ بْنُ
كَيْسَانَ
عَنْ
الزُّهْرِيِّ
فِي هَذَا الْمُشَبِّهَاتِ
مَكَانَ
الْمُشْتَهِرَاتِ
وَقَالَ لَا
يُثْنِيَنَّكَ
كَمَا قَالَ عُقَيْلٌ
و قَالَ ابْنُ
إِسْحَقَ
عَنْ
الزُّهْرِيِّ
قَالَ بَلَى
مَا
تَشَابَهَ
عَلَيْكَ
مِنْ قَوْلِ الْحَكِيمِ
حَتَّى
تَقُولَ مَا
أَرَادَ بِهَذِهِ
الْكَلِمَةِ
(Muaz
b. Cebel'in arkadaşlarından olan Yezid îbn Amira) dedi ki: (Muaz b. Cebel) vaaz
etmek için her oturuşunda "Allah adaletli bir hakimdir. (Bundan) şüphe
edenler helak olurlar" derdi. Bir gün de (şöyle) dedi: "Muhakkak ki
sizin önünüzde (birtakım) fitneler vardır. O zamanda mal çoğalır (her yerde
insanlar tarafından) Kur'an (ı-Kerim) açıl (ıp okun)ur. Hatta Kur'an'ı mü'min,
münafık, erkek, kadın, küçük, büyük, hür, köle (herkes) al(ıp ok)ur. Bir
sözcünün (herkesin böyle Kur'an okuyup ta onu anlamadıklarını ve şeytana uyup
çeşitli bid'atlere saptıklarını görerek kendi kendine): Bu insanlara ne oluyor
da ben Kur'an okuduğum halde bana uymuyorlar? Ben (din adına) kur'an'a aykırı
olan şeyler ortaya atmadıkça onlar bana uyacak değildir, diyeceği günler
yakındır. Sizi (dine aykırı olarak, din adına) ortaya atılan yeniliklere karşı
uyarıyorum. Çünkü din adına ortaya atılan (bu tür) yenilikler, batıldır. Sizi
alim bir kimsenin sapıklığından da sakındırırım. Çünkü şeytan bazan batıl sözü
alim kişinin diline söyletir. Bazan da doğru sözü münafık söyler."
(Yezid b. Amira) dedi
ki: Ben (burada) Muaz İbn Cebel'e: "Allah sana rahmet etsin (iyi ama), ben
alim kimsenin bazan batıl söylediğini, münafığın da bazan doğruyu söylediğini
nasıl anlayabileceğim?" dedim. (Hz. Muaz şöyle) cevap verdi:
"Evet, sen (bu
hususta şöyle hareket et): Alim'in herkesin gözüne batan ve hakkında (insanlar
tarafından): Bu da nedir böyle? de (yip tepki göster) dikleri sözünden sakın.
(İşte bu söz alimin ağzından kaçırdığı sapık sözlerdendir.) Fakat alimin bazan
böyle yanılması seni on(un sözlerini dinlemek)den vazgeçirmesin. Çünkü onun (o
sözünden hakka) dönmesi (her zaman için) mümkündür. Ve sen hakkı işittiğin
zaman (onu kimin ağzından çıktığına bakmadan mutlaka) al. Çünkü hakkın üzerinde
nur vardır.
Ebu Davud der ki: Bu
hadisi Zührî'den Ma'mer'de rivayet etmiştir. (Ancak Ma'mer:) "Seni
vazgeçirmesin anlamına gelen: "La yüsniyenne-ke" kelimesi yerine
("seni ondan uzaklaştırmasın" anlamına gelen) "yurt
iyenneke" sözünü rivayet etmiştir. Salih îbn Keysan da Zühri'den (rivayet
ettiği) bu hadiste "herkesin gözüne batan" anlamına gelen
"el-müş-tehirât sözü yerine ("şüpheli" anlamına
gelen)=el-müştehihat" sözünü rivayet etmiş ve "la yüsniyenneke"
sözünü de îbn Akil gibi "la yüsniyen-neke" diye rivayet etmiştir.
İbn İshak da Zühri'nin
(bu hadisi) şöyle rivayet ettiğini söyledi: Evet (alim insanın hatıl olan sözü)
sana şüpheli gelen ve hatta senin (bu adamcağız) bu sözle neyi kasdediyor, diye
(kendi kendine) sorduğun (sözü)dür.
îbn İshak da Zühri'nin
(bu hadisi) şöyle rivayet ettiğini söyledi: Evet (alim insanın hatıl olan sözü)
sana şüpheli gelen ve hatta senin (bu adamcağız) hu sözle neyi kasdediyor,
diye (kendi kendine) sorduğun (sözü)dür.
İzah:
Hadis-i şerif asr-ı
saadetten sonra müslümanlar arasında malın ve Kur'an-ı Kerim nüshalarının çoğalacağını
fakat Kur'an-ı Kerim'i hakkıyla anlayanlar azalacağı için fitnelerin ve
bid'atlerin de artacağını, bu bid'atlere öncülük etmek hevesinin
yaygınlaşacağını haber vermektedir. İstikbale dair verdiği haberlerin aynıyla
gerçekleştiği için bu hadisin Hz. Nebiin mucizelerinden biri olduğunda şüphe
yoktur.
Hadis-i şerifin ihtiva
ettiği uyanlardan biri de alimlerin bazan şeytanın ağına düşerek batıl sözleri,
münafıkların da bazan hak sözleri söyleyebileceklerine dair olan uyarıdır.
Gerçekten bu iki husus,
mtislümanların son derece uyanık ve hassas olmaları gereken hususlardır.
Bir alimin herhangi bir
meselede yanılması, artık bir daha ondan yüz çevirip sözlerine kulak vermemeyi
gerektirmez.
İlim adamlarının yandan
bir alimden yüz çevirmeyip ona yakın durarak onu uyarmaları, onun hakka
dönmesine yardımcı olmaları gerekir. Esasen yaralan bir alimin hatasını anlayıp
hakka dönmesi her zaman için mümkündür. Bu bakımdan insanların alimin bir
hatasına bakarak ondan yüz çevirmeleri asla doğru değildir.
Hele ilimden behresi
olmayan kimselerin ondan yüz çevirip sözlerini dinlememeleri büsbütün
tehlikelidir. Esasen ilimden nasibi olmayan kimselerin ilim adamlarının
sözlerini kendi kafalarına ve bilgilerine göre eleştiriye tabi tutmaları son
derece büyük bir cinayettir. Bu çok tehlikeli bir tutumdur. Böylesi bir kimse
alimin bir sözünün yanlışlığını kendi şahsi bilgisine ve Ölçülerine göre tayin
ve tesbit edemez. Olsa olsa gerçekten ilmi irfanı herkes tarafından tasdik ve
teslim edilen kişilerin verdikleri hükümle ya da o sözün gerçekten İslami
kültürün canlı ve yaygın olduğu bir toplumun fertleri tarafından yadırganıp
kabul edilmediğini görmekle anlayabilir.
Fakat İslami kültürün
ortadan kalkıp yerini cehalete ve bidatlara terket-tiği toplumlarda fertlerin
bir alimin fetvası hakkındaki eleştiri ve yargılarının hiçbir değer ve önemi
yoktur.
Müslümanların uyanık
olmaları gereken ikinci husus da, münafıkların, sözleri arasında bulunan bazı
doğrulara bakıp da onların, her sözünün doğru olduğu kanaatine varmanın,
doğuracağı vahim neticelerdir.
Esasen en tehlikeli yalan
doğruyla karışık olan yalandır. Müslüman bunun şuurunda olup, hakkı ve hakikati
İslamî ölçüler çerçevesinde tereyağından kıl çekercesine dikkatle tesbit
ettikten sonra, hak ve hakikati (şöyle) dediği kimin ağzından çıktığına
bakmadan almalıdır.
Bu hadis-i şerif
mevkuftur. Yani sahabi sözüdür. Ancak, bilindiği gibi, sahabilerin sözlerinin,
Hz. Nebiden işittikleri bir sözden veya gördükleri bir fiilden kaynaklanmış
olması kuvvetle muhtemeldir.