بَاب
فِي لُزُومِ
السُّنَّةِ
5. Sünnete Sarılmanın
Lüzumu
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
الْوَهَّابِ
بْنُ نَجْدَةَ
حَدَّثَنَا
أَبُو
عَمْرِو بْنُ
كَثِيرِ بْنِ
دِينَارٍ
عَنْ حَرِيزِ
بْنِ عُثْمَانَ
عَنْ عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
بْنِ أَبِي عَوْفٍ
عَنْ
الْمِقْدَامِ
بْنِ مَعْدِي
كَرِبَ عَنْ
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَنَّهُ
قَالَ أَلَا
إِنِّي أُوتِيتُ
الْكِتَابَ
وَمِثْلَهُ
مَعَهُ أَلَا
يُوشِكُ
رَجُلٌ
شَبْعَانُ
عَلَى أَرِيكَتِهِ
يَقُولُ
عَلَيْكُمْ
بِهَذَا
الْقُرْآنِ
فَمَا وَجَدْتُمْ
فِيهِ مِنْ
حَلَالٍ
فَأَحِلُّوهُ
وَمَا
وَجَدْتُمْ
فِيهِ مِنْ
حَرَامٍ
فَحَرِّمُوهُ
أَلَا لَا
يَحِلُّ
لَكُمْ
لَحْمُ الْحِمَارِ
الْأَهْلِيِّ
وَلَا كُلُّ
ذِي نَابٍ
مِنْ
السَّبُعِ
وَلَا
لُقَطَةُ
مُعَاهِدٍ
إِلَّا أَنْ
يَسْتَغْنِيَ
عَنْهَا صَاحِبُهَا
وَمَنْ
نَزَلَ
بِقَوْمٍ
فَعَلَيْهِمْ
أَنْ يَقْرُوهُ
فَإِنْ لَمْ
يَقْرُوهُ
فَلَهُ أَنْ
يُعْقِبَهُمْ
بِمِثْلِ
قِرَاهُ
El-Mikdam İbn
Ma'dikerib'den (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) (şöyle)
buyurmuştur: "Şunu iyi biliniz ki bana Kur'an-ı Kerim ile birlikte (onun
bir) benzeri de verilmiştir. Dikkatli olun koltuğuna kurulan tok bir adamın
size: (Sadece) şu Kur'an lazımdır onda bulduğunuz helali helal, haramı da haram
kabul ediniz (yeter), diyeceği (günler) yakındır. Şunu iyi biliniz ki ehli eşek
eti, yırtıcı (hayvanlar) dan köpek dişli olanlar, (bir süre kalmak üzere İslam
topraklarına pasaportlu olarak giren) anlaşmalı (kafir)Ierin kaybettiği mallar
size helal değildir. Ancak sahibinin kendisine ihtiyaç duymadığı (için
almadığı) yitik mallar bu hükmün dışındadır. Kim bir kavme misafir olursa o
kavmin onu ağırlaması gerekir. Eğer ağırlamazlarsa, o misafir ağırlama hakkını
alarak onları cezalandırabilir."
İzah:
Diğer tahric edenler:
Ebu Davud, yine İmare; Tirmizi, İlim; İbn Mace, mukaddime; Daıimi, mukaddime;
Ahmed b. Hanbel, II. 367; IV, 131, 132; VI. 8.
Bu Hadis-i Şerif, Nebi
s.a.v.’e melek aracılığı ile ve meleğin okumasıyla gelen vahy-i metluv (okunmuş
vahy yani Kur'ân âyetleri) kadar Öneme haiz olan bir de melek aracılığı veya
okunması olmaksızın gelen vahy-i gayr-i metluv bulunduğunu İslam'ın teşriinde
her ikisinin de aynı önemi haiz olduklarını, binaenaleyh, sünnetin ortaya
koyduğu yasakların da Kur'an-ı Kerim'in ortaya koyduğu yasaklar derecesinde
önemli olduğunu ifade etmektedir. Çünkü Nebi s.a.v. konuşurken, kafasından
konuşmaz. Rabbinden aldığı ilhamla konuşur.
Allah Celle ve A’la da
Kur'an-ı Kerim de "O (Nebi) kafasından konuşmaz. O'(na inen Kur'an veya
onun söylediği sözler) kendisine vahyedilen vahiyden başka bir şey
değildir."[Necm 3-4] buyurarak bu gerçeği bizlere açıklamıştır.
Hadis alimlerinin
açıklamasına göre bir vahy eseri olan sünnetin üç görevi tesbit
edilmiştir:
1. Kur'ân-i Kerim
âyetlerini açıklamak. Bu da iki şekilde olur:
a) Kur'ân-ı Kerim
âyetlerine uygun olarak gelip onları te'yid eder. Örnek:
Âyet: "Ey iman
edenler, aranızda birbirinizin mallarını meşru olmayan yoldan elde edip
yemeyiniz."[Bakara 188; Nisa 29]
Hadis "Kendisi
razı olmadıkça bir nıüslüman’ın malı başkasına helal olmaz."
b) Ayetten ne kasdedildiğini
açıklar, örnekler:
I. Namaz, oruç, hacc ve
zekat gibi dini vazifelerle ilgili ayetleri açıklayan (bunların mücmel
durumlarını gideren), nasıl yapılacaklarını gösteren hadisler.
II. Kayıtsız (mutlak)
olan ayetleri, şart ve kayda bağlayan hadisler. Hırsızlığın cezasıyla ilgili
ayeti [Maide 38] "Sağ el ve bilekten" kayıtlarına bağlayan sünnet
buna örnektir.
III. Genel (âmm) bir
ayeti tahsis eden (özelleştiren) hadisler: Örnek:
Ayet: "Onlar ki
iman edip, imanlarını zulüm ile karıştırmazlar, emniyete layık olan onlardır
ve onlar doğru yol üzerindedirler." [En'am 82]
Ashab buradaki zulmü
genel manasıyla (haksızlık) diye anlayarak Ra-sul-i ekreme: "Hangimiz
zulmetmez ki?" dediler.
Efendimiz cevap verdi:
"Maksat o (zulüm) değildir. Burada kasdedilen şirktir."[Bak. el-Hadis
ve'l-Muhaddisun, 38.]
IV. Müşkil (maksud olan
mana kapalı) olan âyetleri açıklayan hadisler.
Örnek: Âyet:
"Fecrden (ibaret olan) beyaz iplik (gecenin) siyah ipinden ayırd
olununcaya kadar yiyin ve için,.”[Bakara 187]
Buradaki "beyaz ve
siyah iplik" tabirlerini bazıları gerçek iplik sanmışlardı. Rasul-i
Ekrem: "Onlar gecenin karanlığı ile gündüzün aydınlığıdır" diyerek
durumu aydınlattılar.
2. Kur'an-ı Kerim'de
bulunan bazı ayetlerin hükümlerini nesheder. [Bak. Karaman Hayreddin, Hadis
Usulü 5-6.] Örnek:
Nisa suresinin 2. ayeti
mirasla ilgilidir. Buna göre din farkı sözkonusu olmadan belli akraba
birbirinin varisi olur.
"Müslüman kafire,
kafir de müslümana varis olamaz."[Müslim 1233] hadisiyle ayrı dinde
olanların birbirine varis olmaları neshediimiştir.[Bak. Karaman Hayreddin
A.g.e, 142.]
3. Kur'an-ı Kerim'in
ihtiva etmediği bir bilgi ve hükmü getirir. Sünnetin getirdiği ve Kur'an-ı
Kerim'de bulunmayan hükümlerden bazıları:
1. Kadını halası veya
teyzesi üstüne nikahlamanın haram olması.
2. Soy akrabalığından
haram olanlar derecesinde, süt akrabalığından da nikahın haram olması.
3. Alış-verişte şart
koşma muhayyerliği
4. Şuf'â kaideleri ve
müessesesi.
5. Seferde olmadan
rehin.
6. Büyük annenin varis
olması.
7. Hayız görenin oruç
tutmaması ve namaz kılmaması.
8. Ramazanda oruçlu
iken münasebette bulunana keffaret gerekmesi.
9. Vitir namazının
vacib olması.
10. Oğuldan olan kız
turunun - ölenin kızıyla- altıda bir hisse alması.
11. En aşağı nıehrin on
dirhem olması.
12. Oğul katili babanın
kısas edilmemesi.
13. Mecusilerden de
cizye vergisinin alınması.
Kısaca özetlersek
şunları söyleyebiliriz: "Kur'an bir iskelet yapı verir.
Yerine göre et, kemik,
kas, sinir vb. hep hadisten teşekkül eder. Tenasüb hadisin görevleri
arasındadır.
Mekhûl bu hususu şu
sözleriyle dile getirmiştir: "Kur'ân'ın sünnete olan ihtiyacı sünnetin
Kur'ân'a olan ihtiyacından fazladır."[Bak. Tefsir’ul-Kurtubi, I, 39.]
Hattâbi (r.a.)'nin de
ifade ettiği gibi bazıları: "Si/e bir hadis geldiği zaman onu Kur'an-ı
Kerimle karşılaştırınız. Eğer Kur'an-ı Kcrim'e uyarsa onu alınız. Eğer uyma/sa
bırakınız" mealinde bir hadis rivayet etmişlerse de bu hadisin aslı
yoktur. Hatta Zekeriyya İbn Yahya es Sâcî, Yahya İbn Mam'in sözü geçen hadis
hakkında "Onu zındıklar uydurdular" dediğini rivayet etmiştir.
Hattabi (r.a.)'nin
beyanına göre o hadisi, Şam'lılar, Yezid b. Rabia'dan rivayet etmişlerdir.
Yezid b. Rabia'nın kimliği meçhuldür. Ayrıca Ye-zid'in bu hadisi
Ebu'l-Eş'as'dan, Ebu'l-Eş'as'ın da Sevban'dan aldığı söylenir. Halbuki Yezid'in
Ebu'l-Eş'as'dan hadis rivayet ettiği sabit olmadığı gibi Ebu'l - Eş'as'ın da
Sevban'dan hadis rivayet ettiği sabit değildir.[Bak. Hattabi. Meâlimu's-Sünen,
V, 11.]
Ancak şurasını da ifade
edelim ki Kur'an sünnet ilişkisi işlenirken şu
noktalardan kesinlikle
kaçınmak gerekir:
a) Nebiimizi güçsüz bir
tebliğci olarak görüp dinimizdeki otoritesini sınırlı saymak; hatta bazan, bir
cami görevlisine tanıdığımız dini otoriteyi ondan esirgemek, Kıır'anı üstün
göstereceğiz zannıyla yanlış yollara sapmak.
b) Kur'anı ve hadisleri
karşılıklı kuvvet denemesine tabi tutmak.
c) Bu iki kudsî
kaynağı, yerine göre karşılıklı muarız ve yerine göre kademeli salahiyet sahibi
görmek, bu onun altında o onun üstünde gibi sıralamak.
Yukarıda saydığımız
noktalarda yapılan yanlışlar, bazı bilginlerin "sünneti üstün gösterir
beyanları"nın yanlış anlaşılmasına bile vesile olmuştur. "Sünnetin
Kitaba olan ihtiyacı, Kur'an'ın sünnete olan ihtiyacından daha azdır"
sözü, bu yönden yanlış anlaşılmış, bu bir nevi cür'et olarak bile tavsif
edilmiştir. Bu sözün sahibi Kur'an'Ia hadisi elbette güç yarışması içine koyan
bir kişi değildir. Onun kasdı şudur: Kur'an'ın ana esasları verdiği için özdür,
kısadır. Sünnetin varlığı lüzumludur.
Sadece Kur'an-ı
Kerim'le yetinmek İslamdan sapmadır. Çünkü bu tutum: "... Nebi size ne
verdiyse onu alın, size neyi yasakladrysa ondan sakının..."[Haşr 7]
"O havadan konuşmaz, o kendisine vahyedilen vahiyden başka birşey
değil."[Necm 3,4] mealindeki ayet-i kerimelere aykırıdır. Hz. Nebiin bu
mevzudaki ihbarı zamanla aynen haber verildiği şekilde ortaya çıktığından
mevzumuzu teşkil eden hadis, Hz. Nebiin mucizelerindendir. ..
Bu mevzuya şu hadis-i
şerifle son vermek istiyoruz:
"Rasûlullah (s.a.v.)
Veda haccmda, orada toplananlara bir hitabede bulunarak ezcümle buyurdular ki:
"Şeytan artık sizin toprağınızda tapınıl-maktan ümidini kesmiştir. Bundan
başka, amellerinizden küçüm-sedikleriniz şeylerde kendisine itaat olunmasına
ise çoktan razı olmuştur. O halde şeytana uymaktan sakınınız. Zira ben size
öyle bir şey bıraktım ki ona sımsıkı yapışırsanız ebediyyen sapmazsınız. O şey,
Allah'ın kitabı ve Nebiin sünnetidir." Sünnete sarılmanın lüzumunu 4607
numaralı hadisin şerhinde tekrar ele alacağız, inşaallah.
Mevzumuzu teşkil eden
Hadis-i Şerifte geçen "Ağırlanmayan bir misafirin, ev sahibini dava etme
hakkına sahip olması" meselesi 3751-3752 numaralı hadislerin şerhinde
geçtiğinden burada tekrara lüzum görmüyoruz.