DEVAM: 27,28.
(Sahabilerin) Haricilere Karşı (Yaptıkları) Savaş
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ كَثِيرٍ
أَخْبَرَنَا
سُفْيَانُ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ ابْنِ أَبِي
نُعْمٍ عَنْ
أَبِي
سَعِيدٍ
الْخُدْرِيِّ
قَالَ بَعَثَ
عَلِيٌّ
عَلَيْهِ
السَّلَام
إِلَى
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
بِذُهَيْبَةٍ
فِي
تُرْبَتِهَا
فَقَسَّمَهَا
بَيْنَ
أَرْبَعَةٍ
بَيْنَ الْأَقْرَعِ
بْنِ حَابِسٍ
الْحَنْظَلِيِّ
ثُمَّ
الْمُجَاشِعِيِّ
وَبَيْنَ
عُيَيْنَةَ بْنِ
بَدْرٍ
الْفَزَارِيِّ
وَبَيْنَ
زَيْدِ
الْخَيْلِ
الطَّائِيِّ
ثُمَّ أَحَدِ
بَنِي
نَبْهَانَ
وَبَيْنَ عَلْقَمَةَ
بْنِ
عُلَاثَةَ
الْعَامِرِيِّ
ثُمَّ أَحَدِ
بَنِي
كِلَابٍ
قَالَ فَغَضِبَتْ
قُرَيْشٌ
وَالْأَنْصَارُ
وَقَالَتْ يُعْطِي
صَنَادِيدَ
أَهْلِ
نَجْدٍ
وَيَدَعُنَا
فَقَالَ
إِنَّمَا
أَتَأَلَّفُهُمْ
قَالَ
فَأَقْبَلَ
رَجُلٌ
غَائِرُ
الْعَيْنَيْنِ
مُشْرِفُ الْوَجْنَتَيْنِ
نَاتِئُ
الْجَبِينِ
كَثُّ اللِّحْيَةِ
مَحْلُوقٌ
قَالَ اتَّقِ
اللَّهَ يَا
مُحَمَّدُ
فَقَالَ مَنْ
يُطِيعُ اللَّهَ
إِذَا
عَصَيْتُهُ
أَيَأْمَنُنِي
اللَّهُ
عَلَى أَهْلِ
الْأَرْضِ
وَلَا تَأْمَنُونِي
قَالَ فَسَأَلَ
رَجُلٌ
قَتْلَهُ
أَحْسِبُهُ
خَالِدَ بْنَ
الْوَلِيدِ
قَالَ
فَمَنَعَهُ
قَالَ فَلَمَّا
وَلَّى قَالَ
إِنَّ مِنْ
ضِئْضِئِ هَذَا
أَوْ فِي
عَقِبِ هَذَا
قَوْمًا
يَقْرَءُونَ
الْقُرْآنَ
لَا
يُجَاوِزُ
حَنَاجِرَهُمْ
يَمْرُقُونَ
مِنْ
الْإِسْلَامِ
مُرُوقَ
السَّهْمِ مِنْ
الرَّمِيَّةِ
يَقْتُلُونَ
أَهْلَ الْإِسْلَامِ
وَيَدَعُونَ
أَهْلَ
الْأَوْثَانِ
لَئِنْ أَنَا
أَدْرَكْتُهُمْ
قَتَلْتُهُمْ
قَتْلَ عَادٍ
Ebu Said el Hudrî'den;
demiştir ki; Hz. Ali, Nebi (s.a.v.)'e toprağı ile karışık halde olan bir altın
parçası göndermişti. (Hz. Nebi de) onu dört kişi arasında (yani önce) Hanzala
kabilesinden iken sonra el Mecâşi' kabilesine nisbet edilen, el-Akra' İbn Habis
ile Uyeyne İbn Bedr el-Fezarî ve (önce) et-Tay kabilesinden, sonra Nebhan
oğullarından biri olan Zeydü'l-Hayl ve (önce) Âmir oğullarından sonra Kilab
oğullarından biri olan Alkame İbn Ulase arasında paylaştırdı da bu yüzden
Kureyş ve ensar (dan bazı kimseler) kızdılar ve: "Necd halkının ileri
gelenlerine veriyor da bizi bırakıyor" dediler. Bunun üzerine (Hz. Nebi
söz alıp; "Ben bu külçeyi onlara vermekle kalplerini İslama) ısındırmak
istiyorum" buyurdu.
(Ebu Said el-Hudri
rivayetine devam ederek şöyle) dedi: "Derken (Harkus İbn Züheyr
Zülhuvaysıra isimli) çukur gözlü, elmacıkları çıkık, çıkık alınlı, sık sakallı
(ve başı) tıraş edilmiş bir adam (ayağa) kalktı (ve): "Ey Muhammed
Allah'dan kork!" dedi. (Hz. Nebi de): "Ben isyan edersem Allah'a kim
itaat eder? Allah bana yeryüzünde yaşayan insanlar hakkında güvenirken siz
nasıl olur da bana güvenmezsiniz?" buyurdu. Halid İbn Velid olduğunu
zannettiğim bir adam onu öldürmek için izin istedi. (Rasûlullah s.a.v.) izin
vermedi. O adam dönüp gidince (Nebi efendimiz şöyle) buyurdu:
"Bu adam'ın
soyundan bir kavim türeyecektir ki: (O kavim) Kur'an-ı okurlar da (okudukları Kur'an)
gırtlaklarından aşağıya geçmez. İslamiyetten okun avı delip geçtiği gibi
çıkarlar. (Onlar) putperestleri bırakırlar da müslümanları öldürmeğe
çalışırlar. Ben onlara yetişmiş olsam kesinlikle kendilerini Ad kavminin
tepelendiği gibi tepelerim."
İzah:
Buhari, enbiya;
menakıb; meğazi; Fedailü’l-Kur’an, edeb; tevhid; istitabe ; Müslim zekat;
Tirmizî, filen; Nesai,; tahrim, İbn Mâce, mukaddime; Dârimi, mukaddime;
Muvatta.messü’l-Kur'an; Ahmed b Hanbel.1,88,92; 131, 137; 151, 156,
160,256.404; III, 5, 15. 33,52,56.60,64,65,68,73, 159, 183,' 189,224. 353,
355,486; IV, 145,422,425: V, 42; 176.
Bu hadis, İslam
tarihinde tekfir mekanizmasını ilk defa harekete geçirdikten sonra
putperestleri bırakıp ehl-i kıbleyle mücadeleye tutuşan, Hz. Osman ve Hz. Ali gibi
haklarında cennetlik olduklarına dair Hz. Nebiin şehadeti bulunan kimseleri
bile tekfirden çekinmeyen Haricilerin bu hareketleriyle din dairesinden çıktıklarına
ve kanlarının heder olduğuna delâlet etmektedir. Bu mevzuda Bezi yazarı Şeyh
Halil Ahmed şöyle diyor: "Bu hadis-i şerifle bazıları, Haricilerin dinden
çıktıklarına hükmetmişlerse de bize göre Hz. Nebiin onları öldürmek istemesi
onların dinden çıktıklarını göstermez. Gerçekte onlar dinden çıkmamışlardır.
Hz. Nebiin onları tepelemek istemesi devlet başkanına isyan edeceklerini
bilmesindendir." Nitekim 4770 numaralı hadis-i şerifin açıklamasında da
geleceği üzere fıkıhçıların ve ha-disçilerin büyük çoğunluğunun görüşü de
budur.