بَاب
فِي قِتَالِ
الْخَوَارِجِ
27,28. (Sahabilerin)
Haricilere Karşı (Yaptıkları) Savaş
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
عُبَيْدٍ
وَمُحَمَّدُ
بْنُ عِيسَى
الْمَعْنَى
قَالَا حَدَّثَنَا
حَمَّادٌ
عَنْ
أَيُّوبَ
عَنْ مُحَمَّدٍ
عَنْ عَبِيدَةَ
أَنَّ
عَلِيًّا
ذَكَرَ
أَهْلَ
النَّهْرَوَانِ
فَقَالَ
فِيهِمْ
رَجُلٌ
مُودَنُ الْيَدِ
أَوْ
مُخْدَجُ
الْيَدِ أَوْ
مَثْدُونُ
الْيَدِ
لَوْلَا أَنْ
تَبْطَرُوا
لَنَبَّأْتُكُمْ
مَا وَعَدَ
اللَّهُ
الَّذِينَ
يَقْتُلُونَهُمْ
عَلَى
لِسَانِ
مُحَمَّدٍ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ قُلْتُ
أَنْتَ سَمِعْتَ
هَذَا مِنْهُ
قَالَ قَالَ
إِي وَرَبِّ
الْكَعْبَةِ
Abîde (es-Selmanî) den
(rivayet edildiğine göre) Ali (r.a.) Nehravan (da karargah kuran Harici)
cemaatinden bahsetmiş de (şöyle) demiş: "Onların arasında kolları doğuştan
çok kısa olan bir adam vardır. Eğer şımarmayacağınızı bilseydim Allah'ın onlara
karşı savaşanlar için Muhammed (s.a.v.)'in diliyle yaptığı va'di size haber
verirdim."
(Abîde rivayetine devam
ederek) dedi ki: (Bunun üzerine) ben (Hz. Ali'ye): "Sen (gerçekten
Allah'ın verdiği) bu va'di Hz. Nebi'den (kulağınla) işittin mi?" dedim de;
"Kabe'nin Rabbine yemin olsun ki evet (işittim)" cevabını verdi.
İzah:
Müslim, zekat; İbn
Mace, mukaddime; hudud; Ahmed, I, 88, 95, 108.
Nehrevân: Bağdad ile
Vâsit arasında bir yerin adı olup h 3g
(M 658) yılmda hahfe Ali ile Hariciler arasında vukua gelen muharebe sebebi ile
meşhur olmuştur.[Bk. İslam Ansiklopedisi, IX, 191, 192.]
Hariciler: Sıffîn
savaşındaki Hakem olayından sonra, Hz. Ali'ye isyan ederek ondan ayrılan ve
Abdullah b. Vehb er-Rasbi'ye bey'at eden, onu imam tanıyan bir topluluktur.
Bilindiği gibi Haricilik İslam tarihinde tekfir mekanizmasını ilk işleten
mezheb olmuştur. Hariciler başta Hz. Osman ve Hz. Ali olmak üzere sahabenin
ileri gelen şahsiyetlerini tekfir etmişlerdir. Bu sebeple kelamcılardan bir
grup, ayet ve hadislerde Allah'ın ve Nebiin övgüsüne mazhar olmuş, hatta
hayatlarında iken cennetle müjdelenme şerefine erişmiş kişileri kâfir
saydıkları için Haricilerin küfre düştüklerini, çünkü sahabiyi tekfirin Allah
rasulünü yalanlamak olduğunu söylemişlerdir. Ancak, fıkıhçilarla hadisçilerin
büyük çoğunluğu bu görüşte değildir. Bir sonraki hadis ile 4770 no'lu hadisin
açıklamasında bu hususa bir daha değinilecektir.
Mevzûmuzu teşkil eden
bu hadis-i şeriften anlaşılıyor ki daha Hariciler çıkmadan önce, Hz. Ali, Hz.
Nebiden; zamanla İslam aleminde okun fırlayıp yaydan çıktığı gibi dinden çıkan
bir toplumun zuhur edip fitne ateşini tutuşturacaklarını ve sabır ve ihlasla
onların karşısına çıkacak bir cemaatin onlara karşı verdikleri savaştan dolayı
çok büyük ecir ve makamlara erişeceklerini işittiğini, üstü kapalı bir şekilde
ifade etmiş, fakat onlarla savaşanlara, bu savaştan dolayı kazandıkları
mükâfatı ve fazileti haber vermenin kendilerini şımartacağından korktuğu için
bunu açıklamaktan kaçınmıştır.
Haricilere karşı
savaşan kimselerin Allah katındaki makamları ne kadar yüksek olursa olsun
faziletlerini duymaları neticesinde tekebbüre kapılmaları mümkün olduğundan,
Hz. Ali onların Haricilerle savaşmaları neticesinde Allah katında erişecekleri
makamı Hz. Nebiden duyarak öğrendiği halde açıklamaktan kaçınmıştır. Gerçekten
de Hz. Nebiin istikbale ait verdiği bu haber, aynen haber verildiği şekilde
çıkıyor. Bu bakımdan mevzûmuzu teşkil eden bu hadis, Hz. Nebiin mucizelerinden
biridir.
BU HADİS’İN MÜSLİM RİVAYETİ VE İZAH İÇİN BURAYA TIKLAYIN