DEVAM: 13.
Çalındığında El Kesilmeyen Mallar
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
عُبَيْدٍ
حَدَّثَنَا
حَمَّادٌ
حَدَّثَنَا
يَحْيَى عَنْ مُحَمَّدِ
بْنِ يَحْيَى
بْنِ
حَبَّانَ بِهَذَا
الْحَدِيثِ
قَالَ
فَجَلَدَهُ
مَرْوَانُ
جَلَدَاتٍ
وَخَلَّى
سَبِيلَهُ
Muhammed b, Ubeyd,
Hammad'dan (o), Yahya'dan (o), Muhammed b. Yahya b. Habban'dan bu (4388.)
hadisi rivayet etti.
Ravi şöyle dedi: "Mervan
o köleye birkaç sopa vurdu ve serbest bıraktı."
İzah:
Bu hadis, meyve çalan
bir hırsızın elinin kesümeyeceğine delâlet etmektedir. Ancak, meyve manasına
gelen "es-Semer" kelimesinin içerdiği ma'na konusundaki ihtilaf, ilim
adamlarını hadisten çıkarılacak hüküm konusunda da ihtilafa sevketmiştir.
İmam Şafiî,
"Semer" kelimesinin, ağacın dalında olup henüz kopartılmamış olan
meyve anlamında olduğunu belirterek, hadiste çalındığı zaman hırsızın elinin
kesilmeyeceği ifade edilen meyve'nin, ağaçtaki meyve olduğunu söyler. Buna
sebep de, o zamanki Medine bahçelerinin etraflarının çevrili olmayışı yani
ağaçlardaki meyvelerin "muhraz" olmayışıdır. Ama İmam Şafii'ye göre;
meyve koparılıp bir harmanda ya da sergi yerinde toplanmışsa onu çalanın eli
kesilir. İmam Şafii bu durumdaki meyve ile taze yiyecek maddeleri ya da altın
ve diğer eşya arasında fark gözetmemiştir. Hattabî, İmam Malik'in de aynı
görüşte olduğunu nakletmiştir. Ancak "Kitabu'l-Fıkh
ale'l-Mezahibi'l-Erbaa" adındaki eserde, Maliki mezhebine göre; ağacın
dalından çalınan meyvenin korunur (muhrez) olması halinde, çalanın elinin kesileceği
bildirilmektedir. Bunun delili de, Osman (r.a)'ın kıymeti üç dirhem gümüş olan
ağaç kavununu çalan hırsızın elini kestirmesidir.[el-Ceziri, Kitabü'l-Fıkh
ale'l-Mezahibi'l-Erbaa, V, 174.]
Hanbelîlere göre;
ağacın dalındaki meyveyi çalan hırsızın eli kesilmez. Fakat kendisinden,
çaldığı meyvenin bedelinin iki katı alınır.[İbn Kudame. Muğnî, X, 260.]
Hanefilere göre; ister
dalından olsun ister yerden olsun meyve çalan hırsızın eli kesilmez. Et,
peynir, süt ve diğer bozulan maddeler de aynı hükme tabidir. Delilleri,
üzerinde durduğumuz bu hadistir. Çünkü Râfi' b. Hadîc, Rasulullah s.a.v.'den
hiç bir ayırım yapmadan meyve ve cummarı (hurma ağacının tepesinden çıkan beyaz
nesne) çalanın elinin kesilmeyeceğini rivayet etmiştir. Ayrıca Nebi (s.a.v.)
başka bir hadisinde "Ben taam (yiyecek) den dolayı el kesmem"
buyurmuştur. Hububat ve şeker gibi maddeleri çalanın elinin kesilceğinde
ittifak olduğuna göre, bu hadisteki "taam"dan maksat çürüyüp bozulan
cinsten olan meyvelerdir. Ayrıca bir hadiste: "Meyvede el kesilmez"
buyurulmaktadır.
Harman ve sergi
yerlerinde biriktirilen kuru üzüm ve hurma gibi meyveleri çalanların elleri
kesilir. Çünkü buralar anılan maddeler için hırzdır. Burada bugün için oldukça
önem taşıyan bir konuya değinmek istiyoruz:
Yollarda ya da
bostanlarda ağaçların dibinde bulunan meyvelerin hükmü nedir? Bunları bulan
kişi ne yapmalıdır? Bu meyvelerden yiyen birisi günahkâr olur mu?
Hanefi ulemasına göre
bu meselenin hükmü, ağaçların şehirde ve köyde oluşuna göre farklılık gösterir.
Şehirdeki bahçelerde
bulunan meyveler, çabuk bozulan cinsten iseler, açıkça veya adeten menedilmemiş
iseler alınıp yenilebilirler. Ama men edilmiş ise yenilemezler. Fakat bugün
bahçelerin etrafı duvarlar ve çitlerle çevrilmekte, oralara yabancıların girmesine
izin verilmemektedir. O halde bugün şehirlerdeki bahçelerden meyve alıp yemek
caiz olmaz.
Şehir bahçelerindeki
ceviz ve badem gibi bozulmayan meyveler ise, sahiplerinin açık izni olmadan
yenilmezler.
Köy bahçelerindeki
meyvelere gelince, ceviz ve badem gibi bozulmayan meyveler sahiplerinin izni
olmadan yenilemezler. Bozulacak cinsten meyveler ise, yenilmesinin menedildiği
açıkça belirtilmemişse yenilebilirler.
Yukarıda da işaret
ettiğimiz gibi bu hükümler ağaçların dibine dökülen meyvelerle ilgilidir. Ama
ağaçların başındaki meyveler sahiplerinin izni olmadan nerede olurlarsa
olsunlar yenilmezler.
Akarsu ve ırmaklar
üzerinde bulunan meyveleri alıp yemekte hiç bir mahzur yoktur. Çünkü o durumda
bırakılacak olurlarsa çürüyüp telef olurlar.
Sahipleri ürünü
topladıktan sonra, gözden kaçıp bağda bahçede kalan meyve ve başakları almak;
halk diliyle bunları başaklamak caizdir.