بَاب
مَا لَا
قَطْعَ فِيهِ
13. Çalındığında El
Kesilmeyen Mallar
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
مَسْلَمَةَ
عَنْ مَالِكِ
بْنِ أَنَسٍ
عَنْ يَحْيَى
بْنِ سَعِيدٍ
عَنْ
مُحَمَّدِ
بْنِ يَحْيَى
بْنِ
حَبَّانَ
أَنَّ
عَبْدًا
سَرَقَ وَدِيًّا
مِنْ حَائِطِ
رَجُلٍ
فَغَرَسَهُ فِي
حَائِطِ
سَيِّدِهِ
فَخَرَجَ
صَاحِبُ الْوَدِيِّ
يَلْتَمِسُ
وَدِيَّهُ
فَوَجَدَهُ
فَاسْتَعْدَى
عَلَى
الْعَبْدِ
مَرْوَانَ
بْنَ
الْحَكَمِ
وَهُوَ
أَمِيرُ
الْمَدِينَةِ
يَوْمَئِذٍ
فَسَجَنَ
مَرْوَانُ الْعَبْدَ
وَأَرَادَ قَطْعَ
يَدِهِ
فَانْطَلَقَ
سَيِّدُ
الْعَبْدِ
إِلَى
رَافِعِ بْنِ
خَدِيجٍ
فَسَأَلَهُ عَنْ
ذَلِكَ
فَأَخْبَرَهُ
أَنَّهُ
سَمِعَ رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
يَقُولُ لَا
قَطْعَ فِي
ثَمَرٍ وَلَا
كَثَرٍ
فَقَالَ
الرَّجُلُ
إِنَّ مَرْوَانَ
أَخَذَ غُلَامِي
وَهُوَ
يُرِيدُ
قَطْعَ
يَدِهِ وَأَنَا
أُحِبُّ أَنْ
تَمْشِيَ
مَعِي
إِلَيْهِ فَتُخْبِرَهُ
بِالَّذِي
سَمِعْتَ
مِنْ رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
فَمَشَى
مَعَهُ
رَافِعُ بْنُ
خَدِيجٍ
حَتَّى أَتَى
مَرْوَانَ
بْنَ
الْحَكَمِ
فَقَالَ لَهُ
رَافِعٌ
سَمِعْتُ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَقُولُ لَا
قَطْعَ فِي
ثَمَرٍ وَلَا
كَثَرٍ
فَأَمَرَ مَرْوَانُ
بِالْعَبْدِ
فَأُرْسِلَ
قَالَ أَبُو
دَاوُد
الْكَثَرُ
الْجُمَّارُ
Muhammed b. Yahya b.
Habban, şöyle demiştir: Bir köle, birisinin bahçesinden bir hurma fidanı çaldı
ve onu efendisinin bahçesine dikti. Fidan sahibi, fidanını aramaya başladı ve
onu buldu. Köleyi, o zaman Medine emiri olan Mervan b. Hakem'e şikayet etti.
Mervan köleyi hapsetti ve elini kesmek istedi. Köle'nin sahibi, Râfi, b. Hadîc
(r.a)'e gidip bu mes'eleyi sordu. Râfi, ona, Rasulullah (s.a.v.)'i:
"Meyveden ve hurmadan dolayı el kesilmez" buyururken işittiğini haber
verdi. Adam: "Şüphesiz Mervan
kölemi yakaladı, elini kesmek istiyor. Ben senin, benimle birlikte ona gidip
Rasulullah (s.a.v.)'den duyduğun bu sözleri haber vermeni istiyorum" dedi.
Râfi'b. Hadîc adamla
birlikte yürüyüp Mervan b. Hakem'e geldi. Mervan'a: "Ben Rasulullah'ı,
meyve ve hurma yağında el kesilmez, buyururken işittim." dedi. Bunun
üzerine Mervan kölenin salıverilmesini emretti.
İzah:
Nesai, katu's-sarik;
Tirmizi, hudûd; İbn Mace, hudûd; Darimî, hudûd; Malik, hudûd; Ahmed b. Hanbel,
III, 463, 464.
Ebû Davûd "Keser,
cümmâr (hurma ağaçlarının ortasında olup araplar tarafından yenen şey)'dir"
dedi.
"Hurma" diye
terceme etliğimiz "el-keser" kelimesi, hurma ağacının ortasındaki
beyaz renkli bir nesnedir. Araplar bu nesneyi yerler. Bu kelime, hurma çiçeği
manasına da gelir. Maksat birinci manadır.