SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

HUDUD BAHSİ

<< 4387 >>

DEVAM: 12. Hırsızın Elinin Kesildiği Mal (Mikdarı)

 

حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ وَمُحَمَّدُ بْنُ أَبِي السَّرِيِّ الْعَسْقَلَانِيُّ وَهَذَا لَفْظُهُ وَهُوَ أَتَمُّ قَالَا حَدَّثَنَا ابْنُ نُمَيْرٍ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِسْحَقَ عَنْ أَيُّوبَ بْنِ مُوسَى عَنْ عَطَاءٍ عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ قَطَعَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَدَ رَجُلٍ فِي مِجَنٍّ قِيمَتُهُ دِينَارٌ أَوْ عَشَرَةُ دَرَاهِمَ

 

قَالَ أَبُو دَاوُد رَوَاهُ مُحَمَّدُ بْنُ سَلَمَةَ وَسَعْدَانُ بْنُ يَحْيَى عَنْ ابْنِ إِسْحَقَ بِإِسْنَادِهِ

 

İbn Abbas (r.a) demiştir ki: "Rasulullah (s.a.v.) kıymeti bir dinar (altın) veya on dirhem (gümüş) olan bir kalkan (çalan) adamı (n elini) kesti"

 

Ebû Davûd der ki: Bu hadisi Muhammed b. Seleme ve Sa'dân b. Yahya ibni İshak'tan ay­nı isnadla rivayet etmiştir.

 

 

İzah:

Müslim, hudûd; İbn Mâce. hudûd

 

Bu bab, hırsızlık haddinin nisabı yani bir hırsızın kolunun kesilebilmesi için çaldığı malın olması ge­reken asgari değeri ile ilgilidir. Babda geçen hadislerde Hz. Nebi (s.a.v.)'in; çeyrek dinar altın, fiatı üç dirhem gümüş olan kalkan ve kıyme­ti on dirhem gümüş veya bir dinar altın olan kalkan çalan hırsızın elini kestiği görülmektedir. Bu babta, Müslim ve İbn Mace'nin rivayet ettikle­ri bir hadiste Rasulullah (s.a.v.) efendimiz: "Allah hırsıza lanet etsin, bir yumurta (veya miğfer) çalar da eli kesilir, bir ip çalar da eli kesilir."[87] buyurmuştur.

 

Müslim, hudûd; İbn Mâce. hudûd

 

Bu hadisteki yumurta ve ipten muradın ne olduğu konusuna ilende işa­ret edilecektir.

 

Hırsıza verilecek ceza hususunda, Mâide süresindeki âyet mutlaktır. Hırsızlık yapan erkek ve kadının elinin kesilmesi emredilmiş ama çaldığı malın mikdarı konusuna değinilmemiştir. Gerek bu ayetin mutlak oluşu, gerekse hadislerdeki farklı rivayetler el kesme nisabında ulemanın ihtila­fına sebep olmuştur. Bu ihtilafları önce "nisap yoktur" diyenler ve "nisap vardır" diyenler şeklinde ayırdıktan sonra da nisap vardır diyenlerin ken­di aralarında ihtilaf ettikleri mikdarları ele alalım:

 

1) Zahiriler ve Haricilere göre; el kesmek için çalman malda nisap aranmaz. Yani çalınan mal az veya çok olsun hırsızın eli kesilir. Bu görüş Hasenü'l-Basri'den de rivayet edilmiştir. Delilleri: "Allah'tan ibret ve­rici bir ceza olarak, işledikleri fiilden dolayı erkek ve kadın hırsızın ellerini kesiniz. Allah aziz ve hakimdir."[Maide 38] ayet-i kerimesinin mutlak oluşudur. Bu ayette cenab-ı Hak, hırsızın elinin kesileceğini beyan etmiş ama mikdar belirmemiştir. Bu, çalınan malın az veya çokluğuna bakılma­dan hırsızın elinin kesilmesi gerektiğine delalet eder." derler.

 

Ayrıca yukarıda Müslim ve İbn Mâce'den naklettiğimiz yumurta ve ip çalmanın, el kesmeyi gerektireceğine işaret eden hadis de bu görüş sahip­leri için delildir. Yumurta ve ip değersiz şeyler olduğu halde, bunları ça­lanın elinin kesilmesi gereğine el kesmede nisabın olmayışına delil sayar­lar.

 

2) Cumhur ulemâya göre; bir malı çalan hırsıza el kesme cezası verilmesi için çalınan malın asgari bir değere sahip olması gerekir. Bu gö­rüş sahiplerinin delilleri, bu babın hadisleridir. Bu görüşte olanlar karşı görüş sahiplerinin delillerini şöyle cevaplandırırlar:

 

İşaret edilen ayet-i kerime mutlaktır. Hadisler bu ayet-i kerimeyi kayıt­lamakta ve el kesme cezası verilebilmesi için çalınan malın asgari bir de­ğere varmış olmasını gerektirmektedir. O halde kayıtlayan bu hadislerin hükmüne uymak gerekir.

 

Cumhurun, önceki görüş sahiplerinin sarıldıkları yumurta ve ip çalma­dan bahseden hadisle ilgili istidlallerine cevapları da şu şekildedir:

 

a) Hadiste sözkonusu edilen "beyda" kelimesi yumurta değil, miğfer manasınadır. Çünkü bu kelime her iki anlama gelebilir. İp de lalettayin bir ip değil, değeri büyük olan gemi halatıdır.

 

Nevevi, bu tevili beğenmemiş "hadiste kıymetsiz mallara tenezzül edip de elini kestiren hırsıza lanet edilmiştir. Halbuki miğfer ve gemi ha­latının kıymeti hayli yüksektir. Bu şekildeki bir izah hadisin vürûdundaki ruha uygun düşmez." demiştir.

 

b) Bu hadisten maksat, hırsızın durumunu tahkirdir. Hırsız yumurta ve ip çalarak hırsızlığa başlayınca bunu kendisine adet edinir ve elinin kesil­mesini   gerektirecek şeyleri çalar hale gelir.     Bu izaha   göre; hadisteki "beyda" kelimesinden maksat yumurta, ipten murat da alelade bir iptir.

 

c) Hadisten maksat hırsızlıktan sakındırıp akta mübalağadır. Bu '"Ba­ğırtlak kuşunun yuvası gibi de olsa bir yuva yapan kimse..." hadisine ben­zer. Bağırtlak kuşunun yuvasının mescid olması mümkün olmadığı halde efendimiz mescid yapanların faziletine işaret için onu misal göstermiştir. Bu hadiste de hırsızlığın kötülüğüne işaret için, yumurta ve ip çalmak el kesmeyi gerektirmediği halde gerektirirmiş gibi bir ifade kullanmıştır.

 

d) Bu hadis, yukarıda işaret edilen ayet (Maide 38) indiği zaman varid olmuş, daha sonra fahr-i kainat efendimiz çalınan malın kıymetini tayin etmiştir.

 

Alimlerce, hadisin izahında daha başka şeyler de söylenmiştir. Bizim kayda değer bulduklarımız bunlardır.

 

Hırsıza el kesme cezasının uygulanması için çalınan malın asgari bir kıymete baliğ olmasını şart koşan cumhur, yukarıda da işaret ettiğimiz gi­bi bu mikdarm tayininde ihtilaf etmişlerdir. Şimdi de bu konudaki görüş­lere temas etmek istiyoruz:

 

1- Hz. Aişe, Ömer b. Abdilaziz, Evzaî, Leys, Ebû Sevr, îshâk ve İmam Şafiî'ye göre, hırsızlıktan dolayı el kesme nisabı çeyrek dinar altın veya onun kıymetidir. Çeyrek dinarın kıymeti ister üç dirhem gümüşe denk ol­sun işer az veya çok farketmez. Bir kimse çeyrek dinar altın veya onun kıymetinde bir mal çalar ve diğer şartlar tahakkuk ederse eli kesilir.

 

Bu görüşün delilleri Hz. Aişe fr.anhâ) rivayet edilen (4383 ve 4384 no'daki) hadislerdir. Hz. Nebi (s.a.v.) bu hadislerde el kesme nisabının çeyrek dinar altın olduğunu lafız olarak ve açıkça beyan etmiştir. Peygam­ber (s.a.v.)in, bir hırsızın elini üç dirhem gümüş kıymetindeki bir kalkan çal­dığı için kestiğini bildiren hadisleri, üç dirhem gümüşün çeyrek dinar altı­na denk olduğuna hamlederek açıklamışlardır. Hz. Nebiin on dirhem gümüş kıymetindeki bir kalkanı çalan hırsızın elini kestiğini bildiren hadi­sin (hadis no: 4387) ise zayıf olduğunu söylerler. Hadisin sıhhati halinde de bu haberin el kesme nisabını tayin için değil, o olaydaki kalkanın kıymeti­nin on dirhem gümüş veya bir dinar altın olduğuna hamlederler. Bu izahlar Şafii alimlerinin büyüklerinden İmam Nevevi'ye aittir.

 

2- İmam Malik ve Ahmed b. Hanbel'e göre; hırsızlıktaki el kesme ni­sabı, çeyrek dinar altın veya üç dirhem gümüş ya da üç dirhem gümüş kıymetine denk olan mal'dır. Çalınan mal altınsa çeyrek dinar, gümüş ise üç dirhem, başka bir şey ise üç dirhem gümüş kıymeti kadarı el kesmek için yeterlidir. Ahmed b. Hanbel'in bir görüşüne göre bu ikisinden, da­ha ucuz olanı ile değerlendirilir. [İbn Kudâme el-Muğnî (Beyrut (1984). X, 238.]

 

Bazı Bağdatlı alimler İmam Malik'ten, çalınan malın altın veya gümüş dışında bir mal olması halinde, o memleketin örfü esas alınarak altından ya da gümüşten değerlendirileceği görüşünü nakletmişlerdir. Ama önceki görüş daha sahihtir.

 

Bu görüş sahiplerinin delilleri Rasulullah'ın üç dirhem gümüş değerin­deki kalkanı çalan hırsızın elini kestiğini bildiren haberlerdir. 12 dirhem gümüş bir dinar altın kıymetindedir. O halde üç dirhem gümüşün altın karşılığı da çeyrek dinardır.

 

3- İmam Azam Ebu hanife ve arkadaşlarına göre el kesmek için hırsız­lıkta nisab, on dirhem gümüş veya onun kıymetidir. Çalınan mal altın bi­le olsa gümüşle değerlendirilir. Muteber olan külçe halindeki değil, dar-bedilmiş olan gümüştür.[Mergınânî, el-Hidaye Şerhu bidayeti’l-Mübtedi, II, 118, 119.]

 

Hanelilerin delili, bu babın son hadisiyle birlikte Beyhaki ve Taha-vi'nin İbn Abbas radıyallahü anhuma'dan rivayet ettikleri hadis ile Rasû-lullah (s.a.v.) devrinde kalkanın kıymetinin on dirhem olduğunu bildiren haber, Tahavî'nin Şerhu Meâni'l-Âsar'da rivayet ettiği: "Ancak bir dinar (altın) veya on dirhem (gümüş) de el kesilir" mealindeki hadis [Şerhu Meâni'l-Âsar II. 93.] ve Ta-beranî'nin Mu'cemu'I-Evsât'ında İbn Mes'ud vasıtasıyla Rasulullah'dan rivayet ettiği: "Ancak on dirhemde (el) kesilir"[Zeylaî. Nasbûrraye, III. 359.] hadisi ve benzeri ha­dislerdir.

 

Ayrıca Hanefiler "Şüphelerle hadleri düşürün" hadisini de delilleri arasında sayarlar. Çünkü el kesmek için, çalınan malın kıymeti konusun­da rivayet edilen haberler muhteliftirler. Mümkün mertebe haddi düşüre­bilmek için bu mikdarîardan en üstününü almak ihtiyata daha muvafıktır. O da on dirhemdir.

 

Hanefi alimlerinden Tahavî, Şafiilerin dayandıkları Hz, Aişe hadisleri­nin kiminin mevkuf, kiminin de muttasıl olduklarını söyleyerek Şafiiîere itiraz etmektedir.

 

4- İki dirhem gümüşden dolayı hırsızın eli kesilir. İbnu'l-Münzir bu görüşü Hasentri-Basri'den nakletmiştir.

 

5- Dört dirhem gümüştür. İbnü'l-münzir bunu Ebu Hureyre ve Ebu Sâ-id'den. Kadı lyaz da bazı sahabelerden nakletmiştir.

 

6- Bu miktar üçte bir dinardır. Bu görüş Muhammed Bâkır'dan nakle­dilmiştir.

 

7- Bu miktar beş dirhem gümüştür. Bu görüş; Nasır, Nehai, İbn Şübrü-me, İbn Ebi Leyla ve HaseniTl-Basri'den, rivayet edilmiştir. Hz. Ömer (r.a)'den rivayet edilen: "Beş (parmak) ancak beş dirhemden dolayı ke­silir" haberine dayanırlar.

 

8- Bu miktar bir dinar veya onun kıymetidir. İbnü'l-Münzir bu görüşü Nehaî'den nakletmiştir.

 

9- Altın olarak, çeyrek dinardır. Altın dışındaki maddelerin azı ve ço­ğu eşittir. Nisap sözkonusu değildir. İbn Hazm bu görüştedir. Aynısı İbn Abdilberr'den de rivayet edilmiştir.

 

10- Bir dirhem ve daha fazlasıdır. Bu görüş de Osmanü'l-Bettî ve Ra-bia'dan rivayet edilmiştir.

 

Buraya aktarmış olduğumuz görüşler; nisabı gerekli görmeyenlerin görüşü ile birlikte onbir etmektedir. Biz bu görüşleri Şevkânî'nin Ney-lu'1-Evtâr'ından [Şevkânî. Neylu'l-Evtâr, VII, 141 ve dev.] naklettik. Askalanî bu görüşlerin sayısını yirmiye çı­karmaktadır.

 

Nisap, hırsızın elinin kesilmesi için gerekli olan şartlardan birisidir.

 

Hırsızın Elinin Kesilmesi İçin Aranan Diğer Şartlar:

 

Yeri gelmişken diğer şartlara da kısaca temas etmek istiyoruz. Buraya nakledeceğimiz şartların Hanefilere ait olduğunu da hatırlatalım:

 

a) Çalman mal, en azından on dirhem gümüş kıymetinde olmalıdır.

 

b) Çalman mal, ot, odun kamış gibi değersiz mallardan olmamalı, iti­bar edilen mallardan olmalıdır.

 

c) Mal, süt yoğurt gibi çabucak bozulan mallardan olmamalıdır.

 

d) Çalınan mal hırzdan (koruma altından) çalınmış olmalıdır. Her ma­lın koruma biçimi kendine hastır. Hayvan için hirz ahır, altın için cep, ke­se, kasa vs. dir.

 

e) Malı çalan, âkıl-baliğ, gören ve konuşan birisi olmalıdır.

 

f) Çalan, çalınan malın sahibi ile ortak olmamalıdır.

 

g) Çalanla, malı çalman arasında ana babalık, kardeşlik ve birisi kadın farzedilse kendisiyle evlenemeyeceği derecede bir akrabalık olmamalıdır.

 

h) Çalan ile malı çalınan arasında karı kocalık bulunmamalıdır.

 

ı) Çalınan mal, mütekavvim yani dinen kıymeti olan bir mal olmalıdır. Mesela şarap çalan birisinin kolu kesilmez.

 

i- Çalınan mal, mülk olmalıdır. Madenindeki altın, gümüş gibi cevher­leri çalanın eli kesilmez.

 

j- Çalınan malda, hırsızın hakkı ve mülkiyet şüphesi bulunmamalıdır.

 

k- Çalınan mal, her yönden tecüvüzden korunmuş olup hırsızın alma salahiyetinin bulunmaması gerekir. Mesela darulharbte bir harbî'nin ma­lını çalmak el kesmeyi gerektirmez.

 

1- Hırsızlık dar-ı adide gerçekleşmelidir.

 

m- Hırsızlık kıtlık senesinde olmamalıdır.

 

Yukarıdaki şartlan haiz bir çalma olayında hırsızın sağ eli bilekten ke­silir ve kanının durması için gereken muamele yapılır. Aynı şahıs ikinci defa hırsızlık yaparsa sol ayağı topuktan kesilir. Üçüncü defa çalarsa Ha­nefilere göre artık el ve ayak kesilmez. Tevbe edinceye kadar hapsedilir. Şafii, Maliki ve Hanbelilere göre üçüncü hırsızlıkta sağ el, dördüncüsün­de sağ ayak kesilir. Bundan sonra bir daha hırsızlık yaparsa ta'zir edilir.