بَاب
فِي
الْمُضْطَرِّ
إِلَى
الْمَيْتَةِ
36. Leş Yemek Zorunda
Kalan Kimse
حَدَّثَنَا
مُوسَى بْنُ
إِسْمَعِيلَ
حَدَّثَنَا
حَمَّادٌ
عَنْ سِمَاكِ
بْنِ حَرْبٍ عَنْ
جَابِرِ بْنِ
سَمُرَةَ
أَنَّ
رَجُلًا نَزَلَ
الْحَرَّةَ
وَمَعَهُ
أَهْلُهُ وَوَلَدُهُ
فَقَالَ
رَجُلٌ إِنَّ
نَاقَةً لِي ضَلَّتْ
فَإِنْ
وَجَدْتَهَا
فَأَمْسِكْهَا
فَوَجَدَهَا
فَلَمْ
يَجِدْ
صَاحِبَهَا فَمَرِضَتْ
فَقَالَتْ
امْرَأَتُهُ
انْحَرْهَا
فَأَبَى
فَنَفَقَتْ
فَقَالَتْ
اسْلُخْهَا
حَتَّى
نُقَدِّدَ
شَحْمَهَا
وَلَحْمَهَا
وَنَأْكُلَهُ
فَقَالَ
حَتَّى
أَسْأَلَ
رَسُولَ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَأَتَاهُ
فَسَأَلَهُ
فَقَالَ هَلْ
عِنْدَكَ غِنًى
يُغْنِيكَ
قَالَ لَا
قَالَ
فَكُلُوهَا قَالَ
فَجَاءَ
صَاحِبُهَا
فَأَخْبَرَهُ
الْخَبَرَ
فَقَالَ
هَلَّا
كُنْتَ
نَحَرْتَهَا
قَالَ
اسْتَحْيَيْتُ
مِنْكَ
Câbir b. Semüre'den
rivayet olunmuştur; dedi ki: Bir adam (Medine'de, siyah taşlarıyla meşhur olan)
Hârre isimli yere ailesi ve çocuğu ile birlikte konakladı. (Orada bulanan)
başka bir adam (ona), "Benim (burada) devem kayboldu, eğer bulursan onu
yakala" dedi. Kısa bir süre sonra (o kimse bu) deveyi buldu. (Fakat
devenin) sahibi bulunamadı. Derken (elinde kalan) deve hastalandı..Karısı ona
"Bunu kes" dediyse de adam kabul etmedi. Deve öldü. (Bu sefer kadın
kocasına), "Bunu kes, yağını ve etini pastırma yapar yeriz. (Çünkü biz çok
açız, zaruret halindeyiz)"- dedi. (Adam): "(Hayır), Rasûlullah
(s.a.v.)'e danışıncaya kadar (bunu kabul edemem)" dedi. Sonra Rasûlullah
(s.a.v.)'e gelip bunu sordu. (Hz. Nebi de):
"Senin yanında seni
buna muhtaç olmaktan kurtaracak (bir şey) var mı?" diye sordu. (Adam)
"Hayır" cevabını verdi, (Bunun üzerine); "(Öyleyse) onu
yeyiniz" buyurdu.
(Tam o sırada devenin)
sahibi çıkageldi. (Adam da başından geçen) olayı anlattı. (Devenin sahibi olayı
öğrenince adama), "Onu kesseydin ya!" dedi. (Adam da), "Senden
utandım (da kesemedim)" karşılığını verdi.
İzah 3816 da