DEVAM: 36. Leş Yemek
Zorunda Kalan Kimse
حَدَّثَنَا
هَارُونُ
بْنُ عَبْدِ
اللَّهِ حَدَّثَنَا
الْفَضْلُ
بْنُ
دُكَيْنٍ
حَدَّثَنَا
عُقْبَةُ
بْنُ وَهْبِ
بْنِ عُقْبَةَ
الْعَامِرِيُّ
قَالَ
سَمِعْتُ أَبِي
يُحَدِّثُ
عَنْ
الْفُجَيْعِ
الْعَامِرِيِّ
أَنَّهُ
أَتَى
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَقَالَ مَا يَحِلُّ
لَنَا مِنْ
الْمَيْتَةِ
قَالَ مَا طَعَامُكُمْ
قُلْنَا
نَغْتَبِقُ
وَنَصْطَبِحُ
قَالَ أَبُو
نُعَيْمٍ
فَسَّرَهُ
لِي عُقْبَةُ
قَدَحٌ غُدْوَةً
وَقَدَحٌ
عَشِيَّةً
قَالَ ذَاكَ وَأَبِي
الْجُوعُ
فَأَحَلَّ
لَهُمْ الْمَيْتَةَ
عَلَى هَذِهِ
الْحَالِ
قَالَ
أَبُو دَاوُد
الْغَبُوقُ
مِنْ آخِرِ النَّهَارِ
وَالصَّبُوحُ
مِنْ أَوَّلِ
النَّهَارِ
el-Fücey' el-Âmirî'den
rivayet olunduğuna göre; Kendisi Rasûlullah (s.a.v.)'e gelip; (Ey Allah'ın
Rasûlu), bize ölü (hayvan eti) helâl kılınmadı mı? demiş. (Hz. Nebi de ona):
"Sizin yemeğiniz nedir." diye sormuş, (el-Fücey’de): "Akşamleyin
bir bardak, sabahleyin de bir bardak süt içeriz" cevabını vermiş.
(Musannifin
hadis rivayet ettiği kimselerden olan) Ebû Nuaym (künyesiyle tanınan el-Fazl b.
Dükeyn) dedi ki: Ukbe (b. Vehb) bana (metinde geçen) "İğtibâk"
kelimesini, sabahleyin bir bardak (süt içmek); "el-ıstıbah"
kelimesini de akşamleyin bir bardak (süt içmek) diye açıkladı.-
(Hz. Nebi de):
"Yemin olsun ki (bu hal) açlıktır. (İçilen bu kadarcık süt açlığı
gidermeye yetmez)" buyurmuş ve (bu halleri devam ettiği sürece, ölmeyecek
kadar) o leşi (yemelerini) onlara helâl kılmış.
Ebû Dâvûd dedi ki:
(Metinde geçen kelimesinin kökü olan) "el-ğabûk", gündüzün son
vakit(ler)idir. kelimesinin kökü olan) "sabûh" ise, gündüzün ilk
anlarıdır.
İzah:
Bu babda bulunan
hadis-i şerifler de insanların, açlık gibi bir zaruret halinde başkalarına ait
haram ligayrihi bir yiyeceği ve leş gibi haram liaynihi olan bir yiyeceği
yemelerinin caiz olduğunu ifade etmektedir.
Fıkıh âlimleri, zaruret
halinin çeşitli tariflerini yapmışlarsa da bu tarifler içersinde en özlü olanı
Mecelle şârihi Ali Haydar Efendi'nin yapmış olduğu şu tariftir: "Bir
kimse memnu'u tenâvül etmediği (almadığı) takdirde helaki müstelzim olan
(gerektiren) haldir."
Hattâbî bu hadisle
ilgili açıklamasında şöyle diyor:
"Sabahleyin ve
akşamleyin içilen bir bardak süt aslında insanın yaşamasını sağlamaya
yettiğinden burada zaruret hali söz konusu değildir. Ve dolayısıyla bu hadis-i
şerif insanın açlığını giderinceye kadar leş yemesinin helâl olduğuna delâlet
eder. Nitekim Mâlik b. Eıies bu görüştedir. İmam Şafiî'den gelen iki rivayetten
birine göre İmam Şafiî de bu görüştedir.
Gerçekten böyle yemeye
İhtiyacı olan bir kişiyi bundan menetmek, onu mubah olan bir fiilden menetmek
olacağı için asla caiz değildir. Bu görüştekilere göre; böyle bir kimsenin
durumu, nikahlamak için hür bir kadın bulamadığından zina etme tehlikesiyle
karşı karşıya kalan ve bu durumdan kurtulmak için bir cariye ile evlenmek
isteyen hür bir adamın haline benzer. Bu adamın, iffetini en aşağı seviyede
bile olsa korumuş olmak için cariyeyi nikahlaması nasıl menedilemezse, bütün
gıdası sabah ve akşam içtiği bir bardak sütten ibaret olan bir kimse de leş
yemekten menedilemez.
İmam Ebû Hanîfe'ye göre
ise, bir kişinin leşten yemesi ancak zaruret halinde caiz olur. Yani leşten
yemediği takdirde hayatını devam ettiremeyecek duruma düştüğü zaman bu leşten
yiyebilir ve sadece ölmeyecek kadar viyebilir. Zaruret haline düşmeyen bir
kimsenin leş yemesi caiz olmadığı gikendisini ölümden kurtaracak miktardan
fazla yemesi de caiz değildir. Şafiî imamlarından el-Müzenî de bu görüştedir.
Aynı görüş Hasan-i Ba-sî'den de rivayet edilmiştir."
Bezlü'l-Mechûd
yazarının, hocası Muhammed Yahya'dan naklettiği gibi, Musannif Ebû Dâvûd
herhalde bu hadis-i şerifleri burada mensub olduğu Şafiî mezhebinin bu mevzudaki
görüşünü te'kid etmek için zikretmiştir.
Bu hadislerde başkasına
ait bir hayvanı kesip yemenin helâl olabilmesi ve bir leşin yenebilmesi için
zaruret halinin bulunmasından bahsedilmemiş olmasını bu mevzudaki görüşlerine
bir delil saymak istemiştir. Bu hadis-i şeriflerden böyle bir hüküm çıkarmak
isteyenlere verilecek cevap şudur:
1- Her ne kadar birinci
hadiste, kişinin başkasına ait bir hayvanı kesip yemesi için yemediği takdirde
ölecek duruma düşmüş olması kaydı yoksa da bu hadisin umumi ifadesi âyet ile
kayıtlanmış ve ölümden kurtulacak kadar leş yiyen bir kimsenin leşten daha
fazla yemesinin haram olduğu âyet-i kerimede [Bakara 173] hükme bağlanmıştır.
Binaenaleyh usûlde mukarrer olduğu veçhile sözü geçen âyet-i kerimedeki kayıt
mutlak olan bu hadisin hükmünü de kayıtlar.
2- Sabah akşam birer
bardak süt içen bir aileye leş yemeleri için ruhsat verildiğini ifade eden
ikinci hadisle ilgili cevap şudur:
Şurasını iyi kavramak
gerekir ki, hadis-i şerifte anlatılmak istenen sabah akşam içilen birer bardak
süt ailenin tümünün içtiği süttür. Yani ailenin tüm fertlerinin sabah akşam
aldıkları gıdanın tümü iki bardak sütten ibarettir, her birisi sabah akşam
birer bardak süt içiyor değildir. Bu durumda olan bir ailenin açlıktan ölme
tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunda ise şüphe yoktur.
Hadis sarihleri, insana
haram yemeyi mubah kılan açlık meselesiyle ilgili olarak şu yedi mesele
üzerinde durmuşlardır:
1) Haramı muvakkaten
helâl kılan açlığın ölçüsü nedir?
Cumhur ulemaya göre,
açlıktan dolayı haram yemenin muvakkaten de olsa caiz olabilmesi için, bu
açlığın devam etmesi halinde sahibini ölüme götürecek dereceye ulaşması
lâzımdır.
2) Bu duruma düşen bir
kimsenin haramdan yiyebileceği miktar nedir?
Hanefîlere göre bu
miktar zaruret haline düşen kimseyi ölümden kurtaracak kadar olan miktardır.
Bu mevzuda îmam Ahmed ve Şafiî'den gelen rivayetlerden meşhuru budur. İmam
Mâlik'ten gelen güvenilir rivayete ve İmam Şafiî ile îmam Ahmed'ten gelen
meşhur olmayan rivayete göre, bu-duruma düşen bir kimsenin haramdan karnını
doyuruncaya kadar yemesi caizdir.
3) Bu duruma düşen
kimsenin eline geçen bir haramdan yemesinin hükmü nedir? Farz mıdır, mubah
mıdır?
İmam Şafiî ve İmam
Ahmed'den gelen iki rivayetten daha sağlam görülenine göre farzdır. İmam Ebû
Hanîfe ve İmam Mâlik de bu görüştedirler. Ancak Ebû Yusuf'a göre mubahtır. Bu
görüş Şâfü ile İmam Ahmed'den de rivayet olunmuştur.
4) Bu hüküm hem sefer
hem de hazarda geçerli midir? Yoksa sefer haline mi münhasırdır?
Cumhuru ulemaya göre bu
hüküm hem sefer, hem de hazar hali için geçerlidir. İmam Ahmed'den bir rivayete
göre ise bu hüküm sadece sefer halinde geçerlidir.
5) İslâm devletine
isyan ederek sefere çıkıp da bu yolculuklarında zaruret derecesine ulaşan bir
açlığa düşen kimseler için de bu ruhsattan yararlanma hakkı var mıdır, yok
mudur?
Hanefî ulemasına göre
bu durumda olan kimselerin bu ruhsattan yararlanma hakları yoktur. Ancak İmam
Şafiî ile İmam Ahmed ve İmam Mâlik'e göre bu kimseler için de bu ruhsat
geçerlidir.
6) Bu duruma düşen
kimselerin leş yemeleri ile şarap içmeleri arasında bir fark var mıdır?
Hanefîlere göre bir
fark yoktur. Usûlüne göre her ikisinden de faydalanılabilir. İmam Mâlik ve
İmam Şafiî'ye göre ise şaraptan faydalanılamaz.
7) Bir kimse, ileride
düşeceği şiddeti açlık halini düşünerek eline geçen bir leşi yanına azık olarak
alabilir mi?
İmam Ahmed'den gelen
iki rivayetten en sahih olanına göre, bu durumda olan kimsenin eline geçirdiği
bu leşi yanma azık olarak alması caizdir. İmam Şafiî ile îmam Mâlik de bu
görüştedirler. İmam Ahmed'den gelen diğer bir görüşe göre ise caiz değildir.