بَاب
فِي
الْقَاضِي
يُخْطِئُ
2. Hakim Verdiği
Hükümde Yanılabilir
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
حَسَّانَ
السَّمْتِيُّ
حَدَّثَنَا
خَلَفُ بْنُ
خَلِيفَةَ
عَنْ أَبِي
هَاشِمٍ عَنْ
ابْنِ
بُرَيْدَةَ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ الْقُضَاةُ
ثَلَاثَةٌ
وَاحِدٌ فِي
الْجَنَّةِ
وَاثْنَانِ
فِي النَّارِ
فَأَمَّا
الَّذِي فِي
الْجَنَّةِ
فَرَجُلٌ
عَرَفَ
الْحَقَّ فَقَضَى
بِهِ
وَرَجُلٌ
عَرَفَ
الْحَقَّ فَجَارَ
فِي
الْحُكْمِ
فَهُوَ فِي
النَّارِ وَرَجُلٌ
قَضَى لِلنَّاسِ
عَلَى جَهْلٍ
فَهُوَ فِي
النَّارِ قَالَ
أَبُو دَاوُد
وَهَذَا
أَصَحُّ
شَيْءٍ فِيهِ
يَعْنِي
حَدِيثَ
ابْنِ
بُرَيْدَةَ الْقُضَاةُ
ثَلَاثَةٌ
Abdullah b. Büreyde'nin,
babasından rivayet ettiğine göre; Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Hâkimler üç kısımdır: Biri cennette, ikisi de cehennemdedir. Cennette
olan, hakkı bilip ona göre hüküm verendir. Hakkı öğrendiği halde hükm(ün)de
zulmeden (hâkimler) ile, hakkı bilmeden insanlar hakkında hüküm veren
(hakimler) de cehennemdedir."
Ebû Dâvûd dedi ki: Bu
"Hâkimler üç sınıf tır... "diye başlayan İbn Büreyde hadisi, bu
mevzuda gelen hadislerin en sağlamıdır.
İzah:
İbn Mâce, ahkâm 3.
Hadis-i şerifte
hâkimlerin üç kısım olduğu haber verilmektedir:
1- Allah'ın ve
Rasûlünün hükmünü bilen ve ona göre hüküm veren hâkimler. Bunlar cennetliktir.
2- Allah'ın ve
Rasûlünün hükmünü bilmeden hüküm veren hâkimler. Bunlar hükümlerinde hakka
isabet etseler de etmeseler de cehennemliktirler.
3- Allah'ın ve
Rasûlünün hükmünü bildikleri halde bile bile hakka aykırı hüküm verenler.
Bunlar da cehennemliktir.
Görülüyor ki, bir
hâkimin hâkimlik görevinden dolayı cehennemlik olmaması için kendisinde şu iki
vasıfın bulunması lâzımdır:
a) Allah'ın ve
Rasûlünün adaletle ilgili hükümlerini bilmesi,
b) Hükmünü ona göre
vermesi.
Kendisinde bu iki vasıf
bulunmadan hâkimlik yapan bir kimse cehennemliktir.
Hakkı bildiği halde
hakka göre hüküm vermeyen bir hâkimin bu bilgisi kendisini cehennemlik olmaktan
kurtaramadığı gibi, hakkı bilmeden hüküm verip de tesadüfen haklı hüküm veren bir
hâkimin hükmünde isabet etmesi kendisini cehennem ateşinden kurtaramaz.
Çünkü bilmeden hüküm
vermiştir. Her ne kadar tesadüfen hakka isabet etmişse de hakka isabet
etmemesi de mümkündü. O bu şekilde hüküm vermekle hakka isabet edememe
tehlikesini ve hakka karşı gelme cesaretini göstermiştir..
Hatib-i Şirbinî'nin
açıklamasına göre, sözü geçen üç sınıf hâkimden sadece birinci sınıfa
girenlerin verdikleri hükümler makbul ve muteberdir. İkinci ve üçüncü sınıfa
giren hâkimlerin verdikleri hükümler ise muteber değildir.
Şah Veliyyullah
Dehlevî, İzâletü'1-Hafâ isimli eserinde mevzumuzu teşkil eden hadisin, bir
kimsenin halife olabilmesi için müctehid olması gerektiğine delâlet ettiğini
söyledikten sonra sözlerine şöyle devam ediyor:
"Bir kimse şu beş
ilmi bilmedikçe müctehid olamaz:
1- Kur'an-ı Kerim'in
kıraatim ve tefsirini bilmek.
2- Senetleriyle, sahihi
ve zayıfıyla sünneti bilmek.
3- İcmâa aykırı hüküm
vermemek için daha önceki müctehidlerin içti-hadlarını bilmek.
4- Arapçanın sarfı ve
nahvi gibi âlet ilimlerini bilmek.
5- Hüküm çıkarma ve
uygulama ilmini bilmek."
Hâkimin ilmî
seviyesinin derecesi hususunda Hanefî âlimlerinin görüşü şöyledir:
"Hâkim olacak
kimse; fıkhî meselelere, muhakemat usulüne vâkıf, davaları bunlara uygulamaya
kadir, tam bir temyiz gücüne sahip, şahitliği makbul olmalıdır.
Binaenaleyh, büsbütün
bilgisiz veya çocuk, köle, matuh, âmâ, dilsiz ve sağır olan bir kimsenin
hâkimliği caiz değildir." Bk.
Bilmen Ö.N, Hukuk-i İslâmiyye Kamusu, VIII, 214.