DEVAM: 51. Alışveriş
Yapanların Muhayyerliği
حَدَّثَنَا
أَبُو
الْوَلِيدِ
الطَّيَالِسِيُّ
حَدَّثَنَا
شُعْبَةُ
عَنْ
قَتَادَةَ
عَنْ أَبِي
الْخَلِيلِ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
الْحَارِثِ
عَنْ حَكِيمِ
بْنِ حِزَامٍ
أَنَّ رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
قَالَ
الْبَيِّعَانِ
بِالْخِيَارِ
مَا لَمْ
يَفْتَرِقَا
فَإِنْ
صَدَقَا وَبَيَّنَا
بُورِكَ
لَهُمَا فِي
بَيْعِهِمَا
وَإِنْ
كَتَمَا
وَكَذَبَا
مُحِقَتْ الْبَرَكَةُ
مِنْ
بَيْعِهِمَا
قَالَ
أَبُو دَاوُد
وَكَذَلِكَ
رَوَاهُ
سَعِيدُ بْنُ
أَبِي
عَرُوبَةَ
وَحَمَّادٌ
وَأَمَّا
هَمَّامٌ
فَقَالَ
حَتَّى
يَتَفَرَّقَا
أَوْ
يَخْتَارَا
ثَلَاثَ مِرَارٍ
Hakîm b. Hizâm'dan,
Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Alım satım
akdi yapanlar birbirlerinden ayrılmadıkça muhayyerdirler. Eğer (malın özellik
ve kıymeti konusunda) doğru konuşurlar ve (ayıbını) açıkça söylerlerse akidleri
onlar için bereketlendirilir. Ama (ayıbı) gizlerler ve yalan söylerlerse,
yaptıkları alım satım'ın bereketi giderilir."
Ebü Dâvûd dedi ki: '
Saîd b. Ebî Arûbe ve Hammâd da aynen böyle rivayet ettiler. Hemmâm ise üç
kerre: "Birbirlerinden ayrılıncaya veya (akdi kesinleştirme ya da
feshetmeyi) seçinceye kadar..." dedi.
İzah:
Buhari, buyu'; Müslim,
buyu'; Tirmizî, buyu'; Nesâî, buyu'; Dârimî, buyu'
Hadis-i şerifin ilk
bölümünde, alım satım akdi yapanların birbirlerinden ayrılmadıkları müddetçe
akdi feshetme serbestisine sahip oldukları bildirilmektedir. Bu konu, üzerinde
durduğumuz babın tüm hadislerinin esas mevzuu olduğu için, şimdiye kadar
gereken bilgi verilmiştir.
İkinci bölümde ise,
alışveriş yapan müslümanlar dürüstlüğe teşvik edilmekte; dürüstlüğün, akde
bereket, hile ve yalancılığın ise zarar vereceği belirtilmektedir. Bu arada;
malın varsa aybının açıkça söylenmesinin berekete, gizlenmesinin ise zarara
sebep olduğu ifade edilmektedir.
Burada akla şöyle bir
soru gelebilir: Peki, bu satışın hukukî sonucu nedir? Herkes başına gelene
razı mı olacaktır, yoksa malı verip parasını geri almak hakkına sahip midir?
Kısaca bu konuya temas
edelim:
Önce ayıp (kusur) ne
demektir? Bunun tarifini verelim. Hanefî âlimlerine göre; tacirler arasında
fiata menfi yönden tesir eden yani fiatı düşüren her kusur ayıptır. Aybı
tayinde başvurulacak merci bu işin ehli olan tacirlerdir.
Ayıplı olan bir mal
satın alan kişi, eğer malı alırken maldaki kusuru görür ve buna razı'olursa
artık itiraz hakkı kalmaz. Ama alıcf, malı aldığı zaman maldaki aybı farketmez
de daha sonra anlarsa isterse fiatta değişiklik yapmadan malı kabul eder, isterse
satıcıya geri verip parasını alır. İşte müşterideki bu muhayyerliğe; ayıp
muhayyerliği manasına "hıyâru'1-ayb" denilir. Müşterinin, malı geri
vermeyip de, fiatını düşürtmeye hakkı yoktur. Ancak müşteri, satın aldığı mal
üzerinde onun özelliğini değiştirecek biçimde bir tasarrufda bulunur, veya mal
müşterinin elinde de ayıplanır ve daha sonra eski aybını farkederse; eski aybm
malda meydana getireceği değer farkını geri alır. Fakat sonraki durumda satıcı
malını yeni aybı ile birlikte geri almaya razı olursa alır. Bu durumda
müşteri, malı vermeyip ayıpdan dolayı paranın bir kısmını geri isteme hakkına
sahip değildir. Ya eski ayba razı olup, malı elinde tutacak veya geri verip
parasını alacaktır.
Maldaki ayıptan dolayı
müşterinin muhayyerliği olan "hıyâru'1-ayb"; fıkıh kitaplarının bey'
(alım satım akdi) bahsinde müstakil bir başlık altında incelenmiştir. Geniş
malumat oralarda vardır.