SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

BUYU’ ve İCARE BAHSİ

<< 3460 >>

بَاب فِي فَضْلِ الْإِقَالَةِ

52. İkalenin Fazileti

 

حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ مَعِينٍ حَدَّثَنَا حَفْصٌ عَنْ الْأَعْمَشِ عَنْ أَبِي صَالِحٍ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَنْ أَقَالَ مُسْلِمًا أَقَالَهُ اللَّهُ عَثْرَتَهُ

 

Ebû Hureyre (r.a)'den, Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Allah (c.c), bir müslüman'a ikâle yapan kimsenin günahını affeder."

 

 

İzah:

İbn Mâce, ticârât

 

"İkâle;" sözlükte düşeni kaldırmak, vazgeçmek, affetmek, alışverişi bozmak manasınadır. Terim olarak da; alışveriş ya pan tarafların -birisinin istemesi üzerine- müşterek nzalarıyla akdi feshet­meleridir. Akdin bozulmasını istemeye de "istikâle" denilir. Bu kelime ha­diste iki defa geçmektedir. Birincisindeki kastedilen mana, terim karşılığı­dır. Bu yüzden kelimeyi terceme etmeden "ikâle yapan" diye aktardık ve izahını açıklama bölümüne bıraktık. İkincisinde ise "affeder" karşılığı ile terceme ettik.

 

İkâleyi daha iyi anlaşılması için bir tasavurla anlatalım: İki kişi alışverişte bulunurlar. Akit kesinleştikten sonra, taraflardan bi­risi (alıcı veya satıcı) pişmanlık duyar ve karşı tarafa gidip alışverişi bozmayı (dönmeyi) teklif eder. O da bu teklifi kabul edip akdi fesheder. İşte yaptık-4arı bu muamele ikâledir. îkâlede taraflardan her biri aldığı bedeli (müşteri malı, satıcı parayı) iade eder.

 

Hadis-i şerifte Hz. Peygameber (s.a.v.); müslümanları, kendileri ile alış­verişte bulundukları bir müslüman pişmanlık duyarak gelip akdi feshetmek istediğinde onların arzusuna uymaya teşvik etmekte, bu isteğe uymanın mükâfatının da günahlarının bağışlanması olduğunu bildirmektedir. Kendisine müracaatta bulunulan kişinin, bu isteğe, uyması (ikâle yapması) farz ya da vacip değil, müstehaptır.

 

İkâlenin caiz olması için birtakım şartların bulunması gerekir. Hanefî mezhebine göre bu şartlar şunlardır:

 

I- Mebî'in (satılan malın) mevcut olması. Alıcı malı istihlâk etmişse ve­ya elinden çıkarmışsa ikâle mümkün olmaz. Ama malın bir kısmı telef ol­muş da bir kısmı kalmışsa kalan kısımda ikâle caizdir.

 

II- İkâle meclisinin tek olması, (ikâlede icab ve kabulün aynı mecliste olması).

 

III- Mebî (mal)'in değişmemiş olması; eski halini koruması.

 

IV- Bedelde (fiatta) bir artma veya eksilmenin olmaması. Eğer ikâle es­nasında, önceki fiatın yükseltilmesi şart koşulmuşsa şart bâtıl, akid sahih­tir. Satıcı önceden aldığı parayı iade eder.

 

İkâle; alıcı ve satıcıya nisbetle önceki akdi fesh, üçüncü bir şahsa nis-betle ise yeni bir alışveriştir. Bunu bir misalle izah edelim:

 

Bir kimse tarlasını satsa, sonra da müşteri ile anlaşıp ikâle yapsalar, bu kendilerine göre eski akdi fesihtir. Ama komşu tarla sahibine nisbetle yeni bir alım satım aktidir. Dolayısıyla önceki satışta şüf'a hakkından vazgeçmiş bile olsa ikâle ile yeniden şüf'a hakkı doğar. Çünkü onun açısından komşu tarla tekrar satılmıştır. Satıştan da şüf'a hakkı doğar.