DEVAM: 51. Alışveriş
Yapanların Muhayyerliği
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ حَاتِمٍ
الْجَرْجَرَائِيُّ
قَالَ
مَرْوَانُ
الْفَزَارِيُّ
أَخْبَرَنَا
عَنْ يَحْيَى
بْنِ أَيُّوبَ
قَالَ كَانَ
أَبُو
زُرْعَةَ
إِذَا بَايَعَ
رَجُلًا
خَيَّرَهُ
قَالَ ثُمَّ
يَقُولُ
خَيِّرْنِي
وَيَقُولُ
سَمِعْتُ
أَبَا
هُرَيْرَةَ
يَقُولُ
قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
لَا
يَفْتَرِقَنَّ
اثْنَانِ
إِلَّا عَنْ
تَرَاضٍ
Yahya b. Eyyûb şöyle
demiştir: Ebû Zür'a, birisine bir şey sattığı zaman onu muhayyer bırakır, sonra
da; "Sen de beni muhayyer bırak. Ben, Ebû Hureyre (r.a)'i, Rasûlullah
(s.a.v.); (alışveriş yapan) iki kişi ancak birbirlerinden razı olarak
ayrılsınlar, buyurdu derken işittim." derdi.
İzah:
Tirmizî, buyu'; ibn
Mâce, ticârât
Tirmizî'nin rivayetinde
Ebû Zür'a'nm kıssası mevcut değildir. Tirmizî hadis için; "bu garib
hadistir" demektedir.
Hadisten, ilk bakışta
anladığımıza göre Ebû Zür'a bir alışveriş yaptığında, "arzu etmiyorsan
akdi feshet, pişmanlık duyarsan vazgeçebilirsin" gibi sözlerle karşı
tarafı muhayyer bırakır, aynı muhayyerliğin kendisi için de tanınmasını
isterdi. Bu hareketine delil olarak da Ebû Hureyre'den işittiği Rasûlullah'ın
şu sözlerini naklederdi: "Alışverişte bulunan iki kişi (ayrıldıklarında)
birbirlerinden razı olarak ayrılsınlar."
Alım satım akdinde
meclis muhayyerliğini kabul edenler, bu hadisi de kendileri için delil
sayarlar. Ancak hadis böyle bir anlayışa pek müsait değildir. Çünkü; hadisin
Hz. Nebi (s.a.v.)'den nakledilen bölümünün muhayyerlikle bir ilgisi yoktur.
Ebû Zür'a'nın; karşı tarafı muhayyer bırakıp, kendisi için de muhayyerlik
istemesi aslında meclis muhayyerliğine değil şart muhayyerliğine delâlet eder.
Zira eğer bu meclis muhayyerliği olsa idi, Ebû Zür'a'nın onu vermesine ve
kendisi için istemesine gerek kalmazdı. Zaten mevcut olan bir şeyin verilmesi
veya istenilmesi düşünülemez.
Aliyyü'1-Kârî bu hadisi
izah ederken şöyle der:
"Allah bilir,
hadisten kastedilen; tarafların parayı vermek ve malı teslim konularında birbirlerinden
razı olarak ayrılmalarıdır. Aksi halde, zarara uğramak ve zarar vermek
sözkonusu olur ki bu da dinen yasaktır. O halde maksat, birisinin ayrılacağı
zaman öbüründen izin istemesi, yapılan alışverişten pişmanlık duymuşsa ikâle
yapabileceklerini söylemesidir. Böyle yapmadan ayrılmak konusundaki nehiy
tenzihidir. Yani yukarıdaki söylenilenleri yapmadan meclisi terketmesi haram
değildir, belki tenzîhen mekruhtur. Burfun caiz oluşunda icma vardır."
Aliyyü'l-Kârî'nin ifadesine
göre; el-Eşref ise, meclis muhayyerliğinin ortadan kalkmasını gerektireceği
için, taraflardan birinin ötekinin izni ve haberi olmadan ayrılmasının caiz
olmadığını söyler. Ancak, yukarıda işaret edildiği üzere tarafların birbirinin
izni olmadan ayrılmalarınının caiz olduğu icma ile sabittir.