DEVAM: 34. Müsakat
حَدَّثَنَا
أَيُّوبُ
بْنُ
مُحَمَّدٍ
الرَّقِّيُّ
حَدَّثَنَا
عُمَرُ بْنُ
أَيُّوبَ حَدَّثَنَا
جَعْفَرُ
بْنُ
بُرْقَانَ
عَنْ مَيْمُونِ
بْنِ
مِهْرَانَ
عَنْ
مِقْسَمٍ عَنْ
ابْنِ عَبَّاسٍ
قَالَ
افْتَتَحَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
خَيْبَرَ
وَاشْتَرَطَ
أَنَّ لَهُ
الْأَرْضَ وَكُلَّ
صَفْرَاءَ
وَبَيْضَاءَ
قَالَ أَهْلُ
خَيْبَرَ
نَحْنُ
أَعْلَمُ
بِالْأَرْضِ
مِنْكُمْ
فَأَعْطِنَاهَا
عَلَى أَنَّ
لَكُمْ
نِصْفَ
الثَّمَرَةِ
وَلَنَا
نِصْفٌ
فَزَعَمَ
أَنَّهُ
أَعْطَاهُمْ
عَلَى ذَلِكَ
فَلَمَّا
كَانَ حِينَ يُصْرَمُ
النَّخْلُ
بَعَثَ
إِلَيْهِمْ
عَبْدَ
اللَّهِ بْنَ
رَوَاحَةَ
فَحَزَرَ عَلَيْهِمْ
النَّخْلَ
وَهُوَ
الَّذِي
يُسَمِّيهِ
أَهْلُ
الْمَدِينَةِ
الْخَرْصَ
فَقَالَ فِي
ذِهْ كَذَا
وَكَذَا
قَالُوا
أَكْثَرْتَ
عَلَيْنَا يَا
ابْنَ
رَوَاحَةَ
فَقَالَ
فَأَنَا
أَلِي حَزْرَ
النَّخْلِ
وَأُعْطِيكُمْ
نِصْفَ الَّذِي
قُلْتُ
قَالُوا
هَذَا
الْحَقُّ
وَبِهِ
تَقُومُ
السَّمَاءُ
وَالْأَرْضُ
قَدْ رَضِينَا
أَنْ
نَأْخُذَهُ
بِالَّذِي
قُلْتَ
İbn Abbas (r.a.)'dan,
şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasûlullah (s.a.v.), Hayber'i fethetti;
arazinin, beyaz (gümüş) ve sarı (altın) ne varsa hepsinin kendisine ait
olmasını şart koştu.Hayberliler: "Biz çiftçiliği sizden daha iyi biliriz.
Araziyi (çıkacak) meyvenin yarısı sizin yarısı da bizim olmak üzere bize
ver" dediler. -İbn Abbas, Hz. Nebi'in bu şart üzere onlara verdiğini
zannetti-.
Hurmaların toplanma
vakti geldiği zaman Rasûlullah (s.a.v.) Abdullah b. Revâha'yı Hayberlilere
gönderdi. Abdullah (ağaçlardaki) hurmayı tahmin etti. Medineliler ona (tahmin
etti manasına gelen "harez" kelimesine) el-haras diyorlardı.
Abdullah: Şu hurma ağaçlarında; şu kadar, şu kadar hurma var, dedi. Hayberliler: Ey Revâha'nın oğlu! Bize çok
söyledin (çok tahmin ettin), dediler. Abdullah: Hurmayı tahmine ben yetkiliyim.
Söylediğimin yarısını size vereceğim.
Hayberliler: İşte bu hak, yer ve gök onunla ayakta duruyor. Biz senin
dediğini almaya razıyız, dediler.
İzah:
İbn Mâce. 7ekâr
Hadis-i şerif, Hayber
arazisinin yahudilere nasıl ortağa verildiğini açıklamaktadır.
Görüldüğü gibi, Hz.
Nebi (s.a.v.) hurmaların toplanma vakti gelince, Abdullah b. Revâha'yı tek
başına Hayber'e gönderdi. Bu hali bazı âlimler tarafından haberi vahidle amel
etmenin cevazına delâlet sayılmıştır. Abdullah b. Revâha ağaçtaki meyveyi çok
iyi tahmin edebiliyordu.
Abdullah Hayber'e
varınca bahçelerdeki hurmanın mikdarını tahmin etti. Yahudiler bu tahminin
fazla olduğunu ileri sürerek itiraz ettiler. Abdullah bu itiraza tahmininin
fazla olmadığını ima ederek, "tahmin ettiğim hurmanın yansım size
vereceğim" dedi. Yani fazla tahminde bulunmuşsa bunun zararını kendisinin
çekeceğini söyledi. Yahudiler buna razı olup takdir ettiler ve, "yerin ve
göğün adalet üzere durduğunu" söylediler. Yahudilerin bu sözü
söylemelerine sebep olan hadise Muvatta'da şöyle anlatılır:
Yahudiler, kadınlarının
zinetlerinden topladılar ve Abdullah'a: "Bunlar senin, ölçüyü biraz azalt
ve taksimde göz yum" dediler. Buna Abdullah b. Revâha şöyle karşılık
verdi: "Ey yahudiler! Vallahi sizler bana göre Allah'ın yarattıklarının
en kötüsüsünüz. Ben size ne için zulmedeyim ki? Ama sizin bana teklif ettiğiniz
rüşvet zulümdür. Biz onu asla yemeyiz." Bunun üzerine yahudiler:
"İşte gökler ve yer bununla (adaletle) ayakta durur" dediler.
Abdullah b. Revâha'nın
hurma ağaçlarındaki hurmayı önceden tahmin etmesi iki maksada dayanabilir:
1- Meyveden yenilmeden
önce, ondan verilecek meyvenin hesaplanması. Böylece zekâtının tamı tamına
verilmesi. 3413 numarada gelecek olan hadis buna delâlet eder.
2- Yahudilerin,
hurmaları bölüşülmeden önce koparıp çalmalarım önlemek. Çünkü onlar müslüman
olmadıkları için kendilerinden her türlü melanet beklenir.