SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

CENAİZ BAHSİ

<< 3126 >>

DEVAM: 23-24. Ölüye Ağlamak

 

حَدَّثَنَا شَيْبَانُ بْنُ فَرُّوخَ حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ الْمُغِيرَةِ عَنْ ثَابِتٍ الْبُنَانِيِّ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وُلِدَ لِي اللَّيْلَةَ غُلَامٌ فَسَمَّيْتُهُ بِاسْمِ أَبِي إِبْرَاهِيمَ فَذَكَرَ الْحَدِيثَ قَالَ أَنَسٌ لَقَدْ رَأَيْتُهُ يَكِيدُ بِنَفْسِهِ بَيْنَ يَدَيْ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَدَمَعَتْ عَيْنَا رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ تَدْمَعُ الْعَيْنُ وَيَحْزَنُ الْقَلْبُ وَلَا نَقُولُ إِلَّا مَا يُرْضِي رَبَّنَا إِنَّا بِكَ يَا إِبْرَاهِيمُ لَمَحْزُونُونَ

 

Enes b. Malik'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.): “Bu gece bir oğlum oldu. Ona babam İbrahim'in ismini verdim" buyurdu. (Daha sonra Hz. Enes) hadisi (n geri kalan kısmını da) rivayet etti.

 

(Hz. Enes rivayetine devamla şöyle) dedi: "Ben (bir süre sonra) o çocuğu Rasûlullah (s.a.v.)'in huzurunda can verirken gördüm. (O sırada) Rasûlullah (s.a.v.)'in gözlerinden yaş boşandı da (şöyle) buyurdu: "Göz yaşarır, kalp üzülür, fakat biz Rabbimizin razı olacağı sözlerden başkasını söylemeyiz. Ey İbrahim biz senin (ölümün)le gerçekten üzgünüz."

 

 

İzah:

Buhari, cenaiz; Müslim, fedail; İbn Mace, cenaiz; Ahmed b. Hanbe! 111-237, 250.

 

Metinde sözkonusu edilen çocuk, Hz. Nebiin Hz. Mariye'den doğan oğludur. Hz. Nebi, ona İbrahim ismini vermişti. Siyer âlimlerinin verdikleri bilgilere göre, Hz. İbrahim, hicretin sekizinci senesi zilhicce ayında dünyaya gelmiştir. Annesi onu dünyaya geti­rirken Rasûlullah (s.a.v.)'in azatlı kölesi Selma da ona ebelik yapmıştı. Çocuk dünyaya gelince, Hz. Selma bunu Ebü Rafi'a bildirdi. Ebû Rafi de gidip Hz. Nebii müjdeledi. Bu habere çok sevinen Hz. Nebi, Hz. Ebû Ra-fi'a bir köle hediye etti. Çocuğu da süt analık yapması için, bir rivayete gö­re, "Ebû Seyf denilen demircinin karısı Ümmü Seyf e verdi"[Müslim, fedail] Diğer bir rivayete göre ise, el-Münzir'in kızı ve el-Bera b. Evs'in karısı Ümmü Bür-de'ye vermiştir. Rasûlullah gider, onu sık sık ziyaret ederdi.[Müslim, fedail]

 

Hz. Enes'in bu rivayetinin kalan kısmı Müslim'in Sahihinde şu cümle­lerle noktalanıyor: "Sonra (Hz. Nebi çocuğu) Ebû Seyf denilen de­mircinin karısı Ümmü Seyf e verdi. Çocuğu getirmeye gitti. Ben de kendisi­ni takip ettim Ebû Seyf e vardık. Kendisi körüğünü üfürüyordu. Ev dumanla dolmuştu. Ben Rasûlullah'ın önünde sür'atle yürüyerek:

 

“Ey Ebû Seyf, Dur! Rasûlullah (s.a.v.) geldi" dedim. O da durdu."[Müslim, fedail]

 

Buhârî'nin rivayetinde "Hz. İbrahim'in ölümü üzerine Rasûlü Zişan Efendimizin gözlerinden yaş boşanınca, Hz. Abdurrahman b. Avf in bunu yadırgayarak

 

"Ya Rasûlullah sen de (ağlıyorsun) ha" dediği, fahri kâinat Efendi­mizin de

 

"Bu senin bende müşahade ettiğin hal, çocuğa karşı kalbimdeki ince­likten doğan bir acıma hissidir, senin zannettiğin gibi bir tahammülsüzlük ve sabırsızlık değildir." buyurduğu ifade edilmektedir.

 

Hafız İbn Hacer'in Fethu'l-Bari'de açıkladığına göre, Hz. Abdurrah­man ibn Avf, Rasûl-ü Ekremin gözyaşı döktüğünü görünce, "Ya Rasûlul­lah! Başkalarını nehyettiğin halde kendin ağlıyor musun?" demiş de, Hz. Fahr-i kâinat "Ben sadece şu iki ahmak sesten nehyettim. Birisi: Oyun, eğlence ve şeytanın çalgısından çıkan ses, diğeri de bir musibetten dolayı yüzü tırmalayıp yaka yırtıp, şeytan çığlığı atılarak çıkartılan sestir" cevabını ver­miştir.

 

Bütün bu rivayetlerden anlaşılıyor ki, Hz. ibrahim'in ölümü üzerine Rasûl-ü Ekrem'in gözyaşı dökmesi, insan tabiatının icabı olan bir haldir, insan tabiatına tam anlamıyla uygun bir özelliğe sahib olan tslâm dini, insanları bu gibi beşeri hallerden sorumlu tutmamıştır.