بَاب
فِي
الثَّنَاءِ
عَلَى
الْمَيِّتِ
74-76. Ölünün
İyiliklerini Anmanın Hükmü
حَدَّثَنَا
حَفْصُ بْنُ
عُمَرَ
حَدَّثَنَا
شُعْبَةُ
عَنْ
إِبْرَاهِيمَ
بْنِ عَامِرٍ
عَنْ عَامِرِ
بْنِ سَعْدٍ
عَنْ أَبِي
هُرَيْرَةَ
قَالَ
مَرُّوا
عَلَى رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
بِجَنَازَةٍ
فَأَثْنَوْا
عَلَيْهَا خَيْرًا
فَقَالَ
وَجَبَتْ
ثُمَّ
مَرُّوا بِأُخْرَى
فَأَثْنَوْا
عَلَيْهَا
شَرًّا فَقَالَ
وَجَبَتْ
ثُمَّ قَالَ
إِنَّ بَعْضَكُمْ
عَلَى بَعْضٍ
شُهَدَاءُ
Ebû Hureyre'den demiştir
ki; (Halk) Rasûlullah (s.a.v.)'in yanından bir cenaze geçirdiler (o sırada,
orada bulunan bazı kimseler) ölüyü hayırla andılar. Bunun üzerine (Rasûl-ü
Ekrem Efendimiz): "Vacib oldu" buyurdu. (Bir süre) sonra (halk
Rasûl-ü Zişan Efendimizin yanından) başka (bir cenaze daha) geçirdiler. (O
sırada orada bulunan bazı kimseler) de bu ölüyü şerle andılar. Bunun üzerine
(Nebi Efendimiz yine): "Vacib oldu" dedi. Sonra "Siz(ler)
birbirinize şahitlersiniz" buyurdu.
İzah:
Buhari, cenâiz,
şehâdât; Müslim, cenâiz; Tirmizî, cenâiz; Nesâî, cenâiz; İbn Mâce, cenâiz;
Ahmed b.Hanbel I, 23, 30, 45, 46, 54, II, 261, 466, 470, 498, 528, III, 179,
186, 197, 211, 245, 286.
Bu hadis-i şerif
Hakim'in Müstedrek'inde şu manâya gelen lafızlarla rivayet edilmiştir:
"Enes'den rivayet
edilmiştir: Dedi ki: Ben (bir gün) Nebi (s.a.v.)'in yanında oturuyordum. Oradan
bir cenaze geçti. "Bu cenaze kimindir?" diye sordu. "Falan
kabileden falancanın cenazesidir. Allah'ı ve Rasûlünü (çok) severdi. Allah'a
taat yolunda çaba sarfederdi" dediler. (Onun cennete girmesi ve Allah'ın
mağfiretine erişmesi) "kesinleşti" buyurdu. (Sonra) yanından bir
cenaze daha geçti. Rasûlullah (s.a.v.) "Bu cenaze kimindir?" diye sordu,
(oradakiler) "Falan kabileden falancanın cenazesidir. Allah'a ve Rasû-lüne
(devamlı) buğz eder ve bu yolda çaba sarfederdi" cevabını verdiler. Rasûlullah
(s.a.v.) de: (Cehenneme girmesi) "kesinleşti" buyurdu. Ashab-ı Kiram
"Ey Allah'ın Rasûlü cenaze ve ona yapılan sena hakkında ne buyurursun?
Birinci cenaze hayırla, ikincisi de şerle anıldı. Sen ikisi hakkında da
"kesinleşti" buyurdun, dediler. Rasûlullah (s.a.v.) de:
"Evet ya Eba
Bekir! Gerçekten Allah'ın birtakım melekleri vardır ki bunlar Ademoğullarının
dilinde onda bulunan hayır ve şer (le) ri söylerler." buyurdu.
Metinde geçen "vecebe"
kelimesi "sübut buldu, kesinlik kazandı" manâlarında kullanılmıştır.
Yoksa "farz oldu" manâsında kullanılmış değildir. Çünkü herhangi bir
kulu cennete veya cehenneme sokmayı Allah üzerine farz kılacak hiçbir kuvvet
yoktur. Aslında yüce Allah kullarını cennete veya cehenneme sokmaya mecbur
değildir. İstediğini adaletle cehenneme koyar, istediğini de lütfuyla cennete
koyar. Bu sebeple biz bu kelimeyi "kesinleşti" şeklinde tercüme
ettik.
Hakim'in bu rivayetinde
ashab-ı kiramın sözü geçen ölüler hakkında hayır ve şer olarak sarf ettikleri
sözler açıklanmıştır. Burada-, Rasûlullah (s.a.v.), ''Ölülerinizin iyiliklerini
anınız, kötülüklerini anmayınız."[Tirmizî, cenâiz] "Bir arkadaşınız
vefat ettiği zaman onu (kendi haline) bırakınız, onun üzerine düşmeyiniz."[4899
numaralı hadis.] buyurduğu fialde, nasıl olmuş dayanından geçmekte olan bir cenazenin
kötülüklerinin sayılmasına izin vermiş diye bir soru akla gelebilir. Buna şöyle
cevap verilmiştir:
Hz. Nebiin
kötülüklerinin zikredilmesini yasakladığı ölüler, kâfir, münafık, günahları
açıktan işleyen ve bi'dat ehli olmayan ölülerdir.
Bu özellikleri taşıyan
ölülerin kötülüklerini zikretmekte bir sakınca yoktur. Çünkü bu ölülerin
kötülükleri arkalarından anılınca müslümanlar bundan ibret alır ve kendilerini
onların kötü akıbetinden korumak imkânı bulurlar. Nitekim "Ölülerinize
sövmeyiniz."[Buhari, cenâiz] mealindeki hadis-i şerifte geçen kelimesinin
başında bulunan ve ahd için olan "el" takısı, kötülüklerinin
sayılması yasaklanan .ölülerin her ölü olmayıp, belli ölüler olduğunu ortaya
koyduğu gibi tercümesini sunduğumuz Tirmizî hadisinde geçen
"ölüleriniz", terkibindeki "mevta-ölüler" kelimesinin
"kum = siz" kelimesine izafe edilişi de bu ölülerin müslümanların
ölüleri olduğunu ortaya koyar. Ayrıca mevzumuzu teşkil eden hadis-i şerifin
yukarıda tercümesini sunduğumuz hadis-i şeriflerle tahsis edilmiş olduğu da
söylenebilir. Cumhur ulemaya göre, bir fasıkın ölmeden önce tevbe etmiş olması
ihtimali mevcut olduğundan fasık bile olsa hiçbir müslümanın ölümünden sonra
kötülüklerini zikretmek caiz değildir.
Hz. Nebiin,
kötülüklerinin sayılmasına engel olmadığı cenaze yukarıda tercümesini
sunduğumuz Hakim'in rivayetinde açıklandığı üzere mü'min değil münafık idi.
Metinde geçen "siz(ler)
birbirinize şahitlersiniz" cümlesi Buhârî'nin Sa-hih'inde "Sizler
Allah'ın yeryüzündeki şahitlersiniz." manâsına gelen lafızlarla rivayet
olunmuştur. Bu cümle "Allah'ın mü'minlerin birbirleri hakkında yapacakları
şahitliği kabul edeceği" manâsına gelir. Ancak Allah'ın yeryüzünde şahidi
olan kimselerin tüm müslümanlar olmayıp sadece sahabiler olması ihtimali de
vardır. Çünkü, sahabe-i kiramın hepsi adaletli idi, her zaman doğruyu
söylerler ve hikmetle konuşurlardı. Bu bakımdan Allah'ın yeryüzünde şahidi
olmaya en layık kimseler bunlardır. Onların yolunda gidip onların sıfatını
taşıyan takva sahibi müslümanların da aynen onlar gibi Allah'ın yeryüzündeki
şahidleri olduklarında şüphe yoktur. İslâm ulemasının bu mevzuda itimad
ettikleri görüş şudur: Allah'ın yeryüzünde şahidleri olan kimseler
müslümanlardan ehl-i fazl, ehl-i salah ve ehl-i emanet olan kimselerdir.
Müslümanların fasıklarına gelince, bunların dünyada fasıkları öğüp, salihleri
yerdikleri bilinen bir gerçek olduğundan, Allah'ın yeryüzündeki şahitleri
olmaları düşünülemez. Çünkü "Böyle sizi orta (ifrat ve tefrite düşmeyen
herşeyde mutedil olan, hak ve adaletten ayrılmayan) bir ümmet yaptık ki
insanlara şahit olasınız, Nebi de size şahit olsun..."[Bakara 143] mealindeki
âyet-i kerimede bu ümmet için şahitlik vasfı olarak hak, adalet, ifrat ve
tefritten uzak olma anlamlarına gelen 'Vasat = orta" özelliği
zikredilmiştir.
Mevzumuzu teşkil eden
bu hadis-i şeriften Hz. Nebiin bu ümmeti tezkiye ettiği, onların
şahitliklerinin lehinde veya aleyhinde şahitlik yaptıkları kimseler için
geçerli ve makbul olduğu anlaşılmaktadır. Rasûl-ü Ekrem Efendimizin yanından
geçmekte olan bir cenazenin kötülüklerini sayan sahabileri "vecabet^
kesinleşti" sözüyle tasdik ettiği gibi diğer bir cenazenin iyiliklerini
zikreden sahabileri de yine "vecebet = kesinleşti" sözüyle tasdik
etmesi de bunu ifade eder. Nitekim Rasûlullah (s.a.v.):
“Herhangi bir müslüman
ölür de dört kişi onun hakkında hayırla şahitlik ederse, Allah onu cennete
sokar." buyurdu. Biz de:
"Ey Allah'ın
Rasûlü, üç kişi şahidlik ederse yine böyle midir?" diye sorduk. Rasûl-ü
Ekrem:
Üç kişi şahitlik ederse
yine böyledir," buyurdu. Sonra iki kişi şahitlik ederse de böyle midir?
diye sorduk:
"İki kişi şahitlik
ederse de böyledir" buyurdu. Bundan sonra biz, kendisinden bir şahidin
durumunu sormadık."[Buhârî, cenâiz, şehadat; Nesaî, cenâiz; Ahmed b.
Hanbel I, 22, 30, 46.] mealindeki hadis-i şerif de bu gerçeği teyid etmektedir.
Mirkat yazarının
rivayet ettiği bir hadis-i şerif şu mealdedir: "Halk bir cenazenin
iyiliklerini dile getirdiler de o sırada Cebrail aleyhisselam gelip: Ey
Muhammedi Ölen bu arkadaşın halkın dedikleri gibi (iyi bir insan) değildi.
Onun açıktan işlediği iyi amelleri olduğu gibi gizlice işlediği kötü amelleri
de vardı. Fakat Allah bu arkadaşlarını bağışlayarak onları tasdik etti."
Mirkat yazarı bu
hadis-i şerifi naklettikten sonra şu görüşlere yer veriyor: "Yüce Allah
insanlarla ilgili gerçekleri insanların diliyle açıklar bu- cenaze hakkında
sadece kendisinin bildiği bazı sırları da bu şekilde kullara söyletir.
Binaenaleyh bu hadis-i şerifte aslında cehennemlik olan bir kimsenin kulların
lehindeki şehadetlerinden dolayı, cennetlik olacağı cennetlik olan bir
kimsenin de kulların aleyhinde şahitlik etmelerinden dolayı cehennemlik olacağı
ifade edilmek istenmiyor. Sadece
kulların cenaze hakkındaki
lehte veya aleyhteki
şahitliklerinin genellikle o kişinin ahiretteki haline tercüman olduğu
ve ona muvafık düştüğü ifade edilmek isteniyor. Aslında halk genellikle sağlığında
iyiliğim gördükleri kişilerin lehinde, kötülüğünü gördükleri kişilerin de
aleyhinde şahitlik ettikleri için onların bir cenaze hakkındaki şahitlikleri
genellikle gerçeğin ifadesinden başka bir şey değildir."[Aliyyü'l-Karî,
Mirkatü'l-Mefatih, 11-360.]
İmam Nevevî de bu
mevzuda şöyle diyor: "Âlimlerden bazıları, müslümanların lehinde şahitlik
ettiği bir cenazenin cennetlik olması hükmü bütün müslüman cenazeleri için
geçerlidir. Yüce Allah insanlara yahut insanların ekserisine ölen bir kimsenin
lehinde şehadet etmeyi ilham etmişse bu onun cennetlik olduğuna delildir. Bu
hususta onun amellerinin şöyle veya böyle olması arasında bir fark yoktur.
Amelleri cennetlik olmasını gerektirmese bile bu böyledir. Çünkü Allah
fiillerinden dolayı onu cezalandırmaya mecbur değildir. Binaenaleyh Allah
halka bir cenaze hakkında medhü senada bulunmayı ilham etti mi? Biz o kulun
günahlarının bağışlanacağım anlarız."
Hafız İbn Hacer,
Fethu'1-Bari isimli eserinde İmam Ahmed'in Hz. Enes'-ten rivayet ettiği
"Müslüman bir kul Ölür de yakın komşularından dört kişi onun lehinde
şahitlik ederse Allahü Teâlâ onlara hitaben -Ben sizin (bu kulum hakkındaki)
şahitliğinizi kabul ettim. Onun bilmediğiniz günahlarım da bağışladım"
mealindeki merfu hadisi, ölünün lehine yapılan şahitliklerin kabul edileceğine
dair bir delil olarak zikrettikten sonra şöyle diyor: "Ölünün aleyhine
yapılan şahitliklere gelince; bunlar, Allafi katında her ölü için geçerli
değildir. Sadece kötülükleri iyiliklerinden daha çok olan kimseler için geçerlidir."[İbn
Hacer, Fethu'l-Bari, III, 474 Mısır 1959.]