بَاب
فِي
تَحْوِيلِ
الْمَيِّتِ
مِنْ مَوْضِعِهِ
لِلْأَمْرِ
يَحْدُثُ
73-75. Bir Hadiseden
Dolayı Cenazeyi Kabrinden (Çıkarıp) Başka Bir Kabre Nakletmek Caiz Midir?
حَدَّثَنَا
سُلَيْمَانُ
بْنُ حَرْبٍ
حَدَّثَنَا
حَمَّادُ
بْنُ زَيْدٍ
عَنْ سَعِيدِ بْنِ
يَزِيدَ
أَبِي مَسْلَمَةَ
عَنْ أَبِي
نَضْرَةَ
عَنْ جَابِرٍ
قَالَ دُفِنَ
مَعَ أَبِي
رَجُلٌ
فَكَانَ فِي
نَفْسِي مِنْ
ذَلِكَ
حَاجَةٌ
فَأَخْرَجْتُهُ
بَعْدَ
سِتَّةِ
أَشْهُرٍ
فَمَا أَنْكَرْتُ
مِنْهُ
شَيْئًا
إِلَّا
شُعَيْرَاتٍ
كُنَّ فِي
لِحْيَتِهِ
مِمَّا يَلِي
الْأَرْضَ
Cabir (r.a)'den,
demiştir ki: (Uhud savaşında şehid düşen) bir adam (yine orada şehid düşen)
babamla birlikte (bir kabre) defnedilmişti. Bu yüzden içimde bir rahatsızlık
hasıl oldu. Bunun üzerine o kimseyi (kabre konduğu günden) altı ay sonra
(kabir'den) çıkardım. Sakalından yere gelen çok az sayıdaki kılların dışında
o'nun cesedinden bozulmuş hiçbir şey görmedim.
İzah:
Buhari, cenâiz; Nesâî,
cenâiz
Hz. Cabir'in babasıyla
birlikte bir kabre defnedilen zat, Amr b. el-Cümuh b. Zeyd b. Haram
el-Ensarfdir. Çünkü bu zat, Hz. Cabir'in babası Abdullah b. Amr'ın samimi
arkadaşı idi. Bu sebeple Hz. Nebi, Uhud savaşında şehid düşen bu iki arkadaşın
bir kabre konulmalarını emretmiş ve bu emir üzerine de ikisi bir kabre defn
edilmişlerdi. Buhârî ile Nesâî'nin rivayetlerinde ifade edildiği üzere, Hz.
Cabir zamanla babasının bir kabre yalnız başına konulmayıp başka bir adamla
beraber defnedilmesinden rahatsızlık duymaya başlamış ve defnden altı ay sonra
babasını o kabirden çıkararak müstakil bir kabre nakletmiştir. İbn İshak'ın
el-Meğazi İsimli eserinde Hz. Cabir'in babasının sözü geçen şehidle birlikte
bir kabre konmasının Hz. Nebiin emriyle olduğundan bahsedilirken Hz. Cabir'in
babası Abdullah'ı o kabirden çıkarıp başka pir kabre taşımasını, Hz. Nebiin
emrine aykırı bir hareket olarak değerlendirmek doğru olamaz. Çünkü Hz. Nebi,
Uhut şehidlerini ikişer, üçer kişilik gruplar halinde defnederken, bunu
isteyerek yapmamış, zaruretlerin zorlamasıyla yapmıştır. O gün gömülmesi
gereken şehid sayısı hayli kabarık olmasına rağmen onları defnetmek için
hazırlanmış kabir olmadığı gibi, sarmak için yeterli kefen de yoktu. Bu
sebeple onları ikişer, üçer kişilik gruplar halinde defnetmek mecburiyeti
hasıl oldu. Ancak zamanla şartlar değişti, bu zaruret ortadan kalktı, her
şehidi müstakil bir kabre koyma imkanı doğdu, dolayısıyla gruplar halinde
defnedilen şehitleri eski kabirlerinde tutmayı gerekli kılan hiç bir şey
kalmadı. Eğer Hz. Nebi Uhut şehitlerini isteyerek bu şekilde gruplar halinde
defnetmiş olsaydı o zaman Hz. Cabir'in babasını eski kabrinden yeni bir kabre
nakletmesi Hz. Nebiin emrine muhalefet sayılırdı. Fakat burada böyle bir durum
yoktur.
Hz. Cabir'in ilk
kabrine defnedilmesiyle ikinci kabrine defnedilmesi arasından altı ay
geçtiğini ifade eden ve mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerifle, iki defin
arasında geçen sürenin 46 sene olduğunu ifade eden hadis [Muvatta, cihad]
arasında zahiren bir çelişki görülüyorsa da aslında bunun önemi yoktur. Çünkü
Muvatta'daki bu hadis mevzumuzu teşkil eden hadis kadar sağlam olmadığından
mevzumuzu teşkil eden hadis-i şerif karşısında dikkate alınacak bir ehemmiyeti
haiz değildir. Çünkü söz konusu kabir nakledilme hadisesinin, Muvatta hadisinin
ravisi Abdurrahman'ın kulağına erişmesi, hadiseden ne kadar zaman sonra olduğu
meçhuldür. Bir hadiseyi yıllarca sonra duyup da rivayet eden bir kimsenin
rivâyetiyle bizzat hadisenin içinde yaşayan kimsenin rivayetinin bir
tutulamayacağı muhakkaktır.