DEVAM: 48-49. Çocuğun
Cenaze Namazını Kılmanın Hükmü
حَدَّثَنَا
هَنَّادُ
بْنُ
السَّرِيِّ
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
عُبَيْدٍ
عَنْ وَائِلِ
بْنِ دَاوُدَ
قَالَ
سَمِعْتُ
الْبَهِيَّ
قَالَ لَمَّا
مَاتَ
إِبْرَاهِيمُ
بْنُ النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
صَلَّى
عَلَيْهِ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فِي
الْمَقَاعِدِ
قَالَ أَبُو
دَاوُد
قَرَأْتُ
عَلَى
سَعِيدِ بْنِ
يَعْقُوبَ
الطَّالْقَانِيِّ
قِيلَ لَهُ
حَدَّثَكُمْ
ابْنُ
الْمُبَارَكِ
عَنْ يَعْقُوبَ
بْنِ الْقَعْقَاعِ
عَنْ عَطَاءٍ
أَنَّ
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
صَلَّى عَلَى
ابْنِهِ
إِبْرَاهِيمَ
وَهُوَ ابْنُ
سَبْعِينَ
لَيْلَةً
el-Behiyy (Abdullah b.
Beşşar) dedi ki: Nebi (s.a.v.)'in oğlu İbrahim vefat edince, Rasûlullah
(s.a.v.) oturmak için ayrılan bir yerde o'nun cenaze namazını kıldı.
(Ebu Davud der ki: Ben
(bu hadis'i) Ya'kub b. ei-Ka'ka'ya okudum. (O sırada kendisine): {'İbnü"l
Mübarek size Ata'dan (naklen) Nebi (s.a.v.)'in yetmiş günlük iken (ölen) oğlu
İbrahim'in cenazesini kıldığını haber verdi mi?" diye soruldu (da -evet-
cevabını verdi).
İzah:
Metinde geçen
"el-mekaid" kelimesi, aslında çarşıda pazar-da halkın oturup sohbet
etmesi için ayrılmış özel yerler anlamına gelir. Burada kasdedilen ise Hz.
Osman'ın evinin yanında, yahut da Mescid-i Nebevi'nin yanında bulunan ve halkın
oturup sohbet etmesi ve ab-dest alması için ayrılan yerlerden birisidir.
Bir önceki hadis-i
şerifin şerhinde de açıkladığımız gibi, Hz. Peygamber, oğlu İbrahim'in cenaze
namazında bulunmamıştı. Çünkü o sırada güneş tutulması olduğundan, kendisi
küsuf namazı kılmakla meşguldü.
Durum böyleyken burada
"Hz. Nebi, oğlu İbrahim'in namazını kıldı" denilmesi, bu iki hadis
arasında bir çelişki bulunduğunu göstermez. Çünkü buradaki "kıldı"
kelimesi, "kılınması için emir verdi" anlamında kullanılmıştır. Bir
başka ifadeyle Hz. İbrahim'in cenaze namazının kılınmasını Hz. Nebi emrettiği
için bu namaz Hz. Nebie nisbet edilerek "Rasûllullah cenaze namazını
kıldı" denmiştir. Ayrıca Hz. Nebi küsuf namazını bitirdikten sonra, oğlu
İbrahim'in cenaze namazını kendisinin ayrıca kıldığı ve metindeki "cenaze
namazını kıldı" sözüyle kasdedilenin bu namaz olduğu da düşünülebilir. Bu
düşünceden hareket edince, bir önceki hadisin şerhinde de açıkladığımız gibi,
Hz. Nebiin, oğlu İbrahim'in namazını kılmadığını ifade eden bir önceki hadisle
bu hadisin arası te'lif edilmiş olur. Bu te'lifin mümkün olmadığı kabul
edilirse, o zaman kaide icabı bu hadis, bir öncekine tercih edilir. Çünkü bu
hadis müsbettir. Bir önceki ise menfidir. Müsbet olan rivayetler, menfi
rivayetlere tercih edilir. Musannif Ebû Dâvûd, metnin sonuna ilave ettiği
ta'likle mevzumuzu teşkil eden ve Hz. Nebi'in oğlu İbrahim'in cenaze namazını
kıldığını ifade eden hadis-i şerifi takviye etmek istemiştir. Gerçekten İbn
Mace'nin rivayet ettiği Râsûlullah (s.a.v.) oğlu İbrahim ölünce onun cenaze
namazını kıldırdı ve "Şüphesiz cennette onu emziren vardır"
buyurdu[İbn Mace, cenâiz] mealindeki hadisi şerifle İmam Ahmed'in Bera'dan
rivayet ettiği "Râsûlullah (s.a.v.) oğlu İbrahim'in cenaze namazını
kıldı"[Ahmed b. Hanbel IV- 283.] mealindeki ve Beyhakî'nin rivayet ettiği,
yine aynı meâldekfhadis-i şerif de mevzumuzu teşkil eden hadisi takviye
etmektedirler. Beyhaki, bu hadisi takviye eden daha pek çok haberler rivayet
ettikten sonra, bu haberlerin mürsel olduklarını, fakat birbirlerini takviye
ettikleri için zayıflıktan çıkıp mevsul derecesine yükseldiklerini,
dolayısıyla "Hz. Nebi'in oğlu İbrahim'in cenaze namazını kılmadığını"
ifade eden hadis-i şeriflere tercih edilecek dereceye geldiklerini söylemiştir.
Ancak mevzumuzu teşkil
eden bu hadisin sonuna ilave edilen talikte, Hz. İbrahim'in (70) yetmiş günlük
iken öldüğü ifade edilmektedir. Oysa bir önceki Hz. Aişe hadisinde, Hz.
İbrahim'in onsekiz aylıkken öldüğü ifade edilmektedir. İbn Hazm'ın da ifade
ettiği gibi, bu mevzuda Hz. Aişe'nin rivayeti daha sahih ve tercihe şayandır.
Çünkü Hz. Aişe'nin rivayetinde kesiklik yoktur. Senedi muttasıldır.