SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

HARAC – İMARA – FEY’ BAHSİ

<< 2931 >>

بَاب فِي الضَّرِيرِ يُوَلَّى

3. A'ma Bir İnsanın (Müslümanların Başına) Vali Olması Caizdir

 

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الْمُخَرَّمِيُّ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مَهْدِيٍّ حَدَّثَنَا عِمْرَانُ الْقَطَّانُ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ أَنَسٍ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ اسْتَخْلَفَ ابْنَ أُمِّ مَكْتُومٍ عَلَى الْمَدِينَةِ مَرَّتَيْنِ

 

Enes'den demiştir ki: Nebi (S.A.V.) İbn Ümmü Mektum'u (a'ma olduğu halde) iki defa Medine'de yerine vekil bırakmıştır.

 

 

İzah:

Hattâbî'nin ifade ettiği gibi, Fahr-i kâinat efendimiz ibn Ümmü Mektum'u yerine vekil bırakırken devlet başkanlığı görevini üstlenmesi için değil, sadece namaz kıldırması,- bir başka ifadeyle imamet-j süğra denilen namaz imamlığın) üstlenmesi için bırakmıştır. Çün­kü a'ma biri olan îbn Ümmü Mektum (r.a.)'un o devirde fahr-i kainat efen­dimiz tarafından icra edilen devlet başkanlığı, hakimlik gibi görevleri yerine getirmesi mümkün değildir.

 

Esasen, bir kimsenin devlet reisi olabilmesi için, devlet reisinin görevini yerli yerince getirmesine engel teşkil edecek bir vücut sakatlığının bulunma­ması gerekir. Yani devlet reisinin işitme görme ve konuşma yönünden sağ­lıklı olması şarttır. Bu özellikleri taşımayan bir kimsenin devlet başkanı ola­mayacağı hususunda mezheb imamları ittifak etmişlerdir.[el-Ceziri A. el-Fıkh alel mezahibi'l erbaa V-416-417.] Şâfiîlerden ba­zıları a'manın halifeliğini caiz görmüşlerse de Hidâye müellifi bir şahitte ara­nan şartların tümünün halifede de bulunmasının şart olduğunu söylüyor. A'ma bir kimsenin namazda imamlık yapıp yapmayacağı meselesinde mez­heb imamlarının görüşünü 595 numaralı hadisin şerhinde açıklamış olduğu­muzdan burada tekrara lüzum görmüyoruz. İbn Abdil Berr gibi bazı siyer âlimlerine göre, Hz. Peygamber İbn Ümmü Mektum'u on üç defa yerine ve­kil bırakıp gitmiştir.

 

Hattâbî'ye göre, Hz. Peygamber'in onu bu kadar çok vekil bırakması­nın sebebi vaktiyle onun sorusuna cevap vermemek suretiyle kırmış olduğu gönlünü kazanmak, bu yüzden uğramış olduğu ilahi azardan kurtulmak ar­zusudur.