DEVAM: 16. Antlaşma
Mirası Zevilerham (Denilen Hısımlara Tanınan) Miras (Hakkı) İle Yürürlükten
Kaldırılmıştır
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ
حَنْبَلٍ
وَعَبْدُ
الْعَزِيزِ
بْنُ يَحْيَى
الْمَعْنَى قَالَ
أَحْمَدُ
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ سَلَمَةَ
عَنْ ابْنِ
إِسْحَقَ
عَنْ دَاوُدَ
بْنِ الْحُصَيْنِ
قَالَ كُنْتُ
أَقْرَأُ
عَلَى أُمِّ
سَعْدٍ
بِنْتِ
الرَّبِيعِ
وَكَانَتْ
يَتِيمَةً
فِي حِجْرِ
أَبِي بَكْرٍ
فَقَرَأْتُ
وَالَّذِينَ
عَقَدَتْ
أَيْمَانُكُمْ
فَقَالَتْ
لَا تَقْرَأْ
وَالَّذِينَ
عَقَدَتْ
أَيْمَانُكُمْ
إِنَّمَا
نَزَلَتْ فِي
أَبِي بَكْرٍ
وَابْنِهِ
عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
حِينَ أَبَى
الْإِسْلَامَ
فَحَلَفَ
أَبُو بَكْرٍ
أَلَّا يُوَرِّثَهُ
فَلَمَّا
أَسْلَمَ
أَمَرَ اللَّهُ
تَعَالَى
نَبِيَّهُ
عَلَيْهِ
السَّلَام
أَنْ
يُؤْتِيَهُ
نَصِيبَهُ
زَادَ عَبْدُ الْعَزِيزِ
فَمَا
أَسْلَمَ
حَتَّى
حُمِلَ عَلَى
الْإِسْلَامِ
بِالسَّيْفِ
قَالَ
أَبُو دَاوُد
مَنْ قَالَ
عَقَدَتْ جَعَلَهُ
حِلْفًا
وَمَنْ قَالَ
عَاقَدَتْ جَعَلَهُ
حَالِفًا
قَالَ
وَالصَّوَابُ
حَدِيثُ
طَلْحَةَ
عَاقَدَتْ
Davûd b. el-Husayn'dan
demiştir ki: Ben Ümmü Sa'd bnt er-Rabi'a (kur'an) okuyordum. (Ümmü Sa'd) Ebû
Bekir'in himayesinde kalmış yetim bir kız idi. (ben kendisine)
"yeminlerinizin bağladığı kimselere hisselerini verin...[Nisa 33],
(âyetini) okuyunca - (bu âyeti) ........ (şeklinde) okuma (da şeklinde
oku).Çünkü bu âyet Ebû Bekir'le İslamı kabul etmeyen oğlu Abdurrahman hakkında
inmişti, (oğlunun müslümanhğı reddettiğini gören) Hz. Ebû Bekir de onu varis
kılmayacağına yemin etmişti. (Abdurrahman) müslüman olunca yüce Allah, onun
hissesini vermesini Peygamberine emretti.
(Râvi) Abdülaziz (bu
rivayete şunu da) ilave etti: (Abdurrahman) kılıçla İslama zorlanıncaya kadar
müslümanhğa girmedi.
Ebû Dâvud der ki (bu
âyeti) ..... (şeklinde) okuyan bir kimse bu akdi (tek taraflı) bir yemin kılmış
olur. ........ (şeklinde) okuyan da bu akdi karşılıklı yemin kılmış olur..'
Doğrusu ise Talha'nın rivayeti (olan)
(şeklindeki kıraat)tir.
İzah:
Hz. Ebû Bekir'in oğlu
Abdurrahman'ın Islamı kılıç zoruyla kabul etmesinden maksat; Islâmı kabul
etmesi için ona kılıç çekilmiş olması demek değildir. Onun müslümanların küffara
karşı askeri üstünlüğü sağlayıp da üstüste zaferler kazanmaya başladığını
görünceye kadar İslamı kabule yanaşmayıp ancak bu üstünlüğü gördükten sonra
müslü-man olmasıdır.
Her ne kadar musannif
Ebû Dâvud burada Hz. ümmü Sa'd'ı er-Rabi'in kızı olarak göstermişse de, aslında
Hz. Ümmü Sa'd, onun kızı değil, torunudur. Tehzibii't-Tehzib'de Hafız İbn
Hacer onun künyesinin Ümmü Sa'd bint Sad b. er-Rabi' b. Any b. Ebî Züheyr
olduğunu isminin de Cemile olduğunu ve kendisinin de sahâbiye olduğunu
kaydediyor.
Anlaşılan Ümmü Sa'd
sözü geçen Nisa sûresinin şeklinde okuduğunu hiç duymamış olduğu için âyetin bu
şekilde okunmasına itiraz etmiş ve şeklinde okunmasını istemiştir. Nitekim Hz.
Aişe'de "Fakat ne zaman ki Peygamberler umutlarını kestiler ve kendilerinin
yala-na çıkarıldıklarını (kafirlere karşı kendilerine yapılacağı va'dedilen
yardımın yapılmayacağını) sandılar.."[Yûsuf 110] mealindeki âyette geçen
kelimesinin sülasi babdah okunduğunu hiç duymamış olduğu için bu şekilde
okunduğunu görünce buna itiraz etmiş ve bu fiilin tef'il babından okunması
gerektiğini iddia etmişti.
Bu hadis-i şerif
İslâm'ın ilk yıllarında yapılan yeminlerin miraslar hakkında da geçerli olduğu
yapılan bir yeminle aslında mirasçı durumunda olan birinin mirastan
düşürülebildiği gibi mirasçı olmayan birinin de mirasçı kılındığına dair
yapılmış olan bir yeminle yemin sahibinin malına mirasçı kılındığını ifade
etmektedir. Yine bu hadis-i şeriften anlaşıldığına göre; Hz. Ebû Bekir bu
uygulamadan yararlanarak müslümanlığı kabul etmeyen oğlu Ab-durrahman'ı
mirastan mahrum edeceğine dair yemin etmiş. Nihayet Hz. Ab-durrahman Mekke'nin
fethine tekaddüm eden günlerde müslüman olmuş da bunun üzerine Cenab-ı Hak Hz.
Ebû Bekir'in Abdurrahman'a hissesini vermesi için "... yeminlerinizin
Çağladığı kimselere hisselerini verin.."[Nisâ 33] âyetini indirmiştir.
Metinde geçen âyet
hakkında yapılan muteber açıklamaları bir önceki hadisin şerhinde nakletmiştik.
Buradaki açıklama bir önceki hadisin şerhinde geçen muteber bir açıklama
değildi^
Hafız İbn Kesir bu
hadisteki açıklama hakkında şöyle diyor: "Bu garib bir sözdür. Sahih olan
birinci olarak serdettiğimiz görüştür. (Yani sahih olan görüş yeminlerinizin
bağladığı kimseler sözüyle mevlel muvalat kastedildiğini ileri süren görüştür.)
Bu birinci görüşe göre İslâmın başlangıcında iki kişi yeminleşerek
biribirlerinin malına varis olabiliyorlardı. Daha sonra bu uygulama kaldırıldı.
Fakat daha önce yapılmış olan yeminlerin hükmü geçerli sayıldı. Zira
müslümanlar yapmış oldukları ahid ve yeminlerine sadık kalmakla
emrolunmuşlardı.[Tefsir-i İbn Kesir 1-491.]
Hafız Münzirî ise bu
hadis hakkında sükût etmektedir.