بَاب
مَا جَاءَ فِي
الرَّجُلِ
يُوقِفُ الْوَقْفَ
13- Malını Vakfeden
Kişi Hakkında
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
يَزِيدُ بْنُ
زُرَيْعٍ ح و
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا
بِشْرُ بْنُ
الْمُفَضَّلِ
ح و حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
يَحْيَى عَنْ
ابْنِ عَوْنٍ
عَنْ نَافِعٍ
عَنْ ابْنِ عُمَرَ
قَالَ
أَصَابَ
عُمَرُ
أَرْضًا
بِخَيْبَرَ
فَأَتَى
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَقَالَ
أَصَبْتُ أَرْضًا
لَمْ أُصِبْ
مَالًا قَطُّ
أَنْفَسَ عِنْدِي
مِنْهُ
فَكَيْفَ
تَأْمُرُنِي
بِهِ قَالَ
إِنْ شِئْتَ
حَبَّسْتَ
أَصْلَهَا
وَتَصَدَّقْتَ
بِهَا
فَتَصَدَّقَ
بِهَا عُمَرُ
أَنَّهُ لَا يُبَاعُ
أَصْلُهَا
وَلَا
يُوهَبُ
وَلَا يُوَرَّثُ
لِلْفُقَرَاءِ
وَالْقُرْبَى
وَالرِّقَابِ
وَفِي
سَبِيلِ
اللَّهِ
وَابْنِ السَّبِيلِ
وَزَادَ عَنْ
بِشْرٍ
وَالضَّيْفِ
ثُمَّ
اتَّفَقُوا
لَا جُنَاحَ
عَلَى مَنْ
وَلِيَهَا
أَنْ يَأْكُلَ
مِنْهَا
بِالْمَعْرُوفِ
وَيُطْعِمَ
صَدِيقًا
غَيْرَ
مُتَمَوِّلٍ
فِيهِ زَادَ
عَنْ بِشْرٍ
قَالَ
وَقَالَ
مُحَمَّدٌ غَيْرَ
مُتَأَثِّلٍ
مَالًا
İbn Ömer'den demiştir
ki: Hayber'de Ömer (b. Hattâb)'ın hissesine bir tarla düşmüştü. Bunun üzerine
(Ömer) Peygamber (S.A.V.)'e gelerek: (Hayber'den) "Benim hisseme bir tarla
düştü. Bana hiçbir zaman ondan daha güzel bir mal isabet etmedi. Bu tarla
hakkında bana ne (yapmamı) emr edersiniz?" dedi. ( Hz. Peygamber de):
"İstersen (tarlanın) aslını Vakfeder gelirini, tasadduk edersin."
buyurdu.
Bunun üzerine Ömer bu
toprağın aslı satılmamak, hibe edilmemek, miras yoluyla mülk edinilmemek
şartıyla gelirini fakirlere, yakınlara, köleleri (azat etmek isteyen kimseler)e
Allah yolunda (çalışanlara) ve yolda kalmışlara tasadduk etti. (Çünkü Hz.
Peygamberdin bildirdiği üzere onun aslı satılamaz bağışlanamaz. Miras yoluyla
mülk edinilemez. O ancak fakirler, yakınlar, (Azat edilecek) köleler, Allah
yolunda çalışanlar içindir. (Müsedded, hadisin burasına) Bişr'den (rivayet
ettiği şu kelimeyi de) ilâve etti. "ve konuk(lar)a" (tasadduk etti.
Hadisin bundan) sonra(ki kısmında bu hadisi Müsedded'e nakleden kimseler şu
sözleri rivayette) birleştiler.
"Bu toprağa
mütevelli olan kimsenin bundan mal edinmeksizin ve mülkiyetine dokunmaksızın
örf'e göre yemesinde, bir dostuna yedirmesinde bir günah yoktur.
Müsedded (bu hadise)
Bişr'den (naklen şunu da) ilave etti: (Bişr) dedi ki (bana İbn Avn şöyle) dedi:
Muhammed (İbn Sîrin bu hadiste geçen -gayra mutemevvilin malen kelimesinin)
"Gayra müteessilin malen = aslına dokunulmaksızın" (şeklinde rivayet
edilmesi gerektğini) söyledi.
İzah:
Buhârî, şarut, vesaya,
eyman; Müslim, vasaye; Tirmizî, ahkam; Nesâî, ihbas; İbn Mâce, sadakat; Ahmed
b. Hanbel 11-11, 12.
Her ne kadar metinde
geçen "onun aslı satılamaz, bağışlanamaz, miras yoluyla mülk edinilemez'*
şeklindeki şartlar zahirde Hz. Ömer'e aitmiş gibi görünüyorsa da Beyhâki'nin
Sünen-i Kübra'-sında Yahya b. Said yoluyla Nâfi'den rivayet edilen bir hadis-i
şerifte bu şartların Hz. Peygamber tarafından konduğu açıkça ifade edildiği
gibi, Buhâ-rî'nin bir rivayetinde [Buhârî, vesaya] de bu şartları Hz.
Peygamberin koyduğu açıklanmaktadır. Bu bakımdan biz tercümemizde parantez
içerisinde ilave ettiğimiz açıklamalarla buna işaret ettik. Bu şartların Hz.
Ömer tarafından konmuş olduğu kabul edilse bile, onun bunları Hz. Peygamber'den
öğrendiği esaslara uygun olarak koymuş olduğu muhakkaktır.
Metinde geçen
"yakınlar" kelimesiyle vakfeden kimsenin yakınları kas-dedilmiş
olabileceği gibi: "... Bilin ki, ganimet olarak aldığı ri iz şeylerin
beş-tebiri Allah'a, Rasûlüne ve (Allah'ın Rasûlü ile) akrabalığı bulunan(lar)
a, yetimlere, yoksullara ve yolculara aittir..."[Enfal 41] âyet-i
kerimesinde geçen yakınlar da kastedilmiş olabilir. Müfessirlerin açıklamasına
göre, bunlar Ha-şimoğulları ile Abdülmuttaliboğullarıdır.
Hadîs-i şerifte söz
konusu edilen vakfın gelirinin nerelere harcanabileceği kesin bir şekilde
belirlenmiştir. Bu yerler şunlardır.
1. Fakirler; kendilerine
zekat ve sadaka verilebilenler
2. Köleleri satın alıp
azat etmek isteyenlerle, bir miktar para ödeyince azat edileceğine dair
efendisinden söz alan mükateb köleler.
3. Allah yolunda
çalışanlar
4. Yolda kaldığı için parasız
duruma düşen kimseler
5. Yakınlar
6. Akrabalar
Ayrıca bu şartlar
içerisinde araziye bakacak olan mütevellinin örfe uygun bir şekilde, yani
ihtiyacına ve hizmetine uygun düşecek kadar yemesine ve örfe uygun bir şekilde
dostuna ikram edilmesine izin verilmektedir.