بَاب
مَا جَاءَ فِي
ذَبِيحَةِ
الْمُتَرَدِّيَةِ
15-16. Yüksekten Düşen
Bir Hayvanı Kesmek
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ يُونُسَ
حَدَّثَنَا
حَمَّادُ
بْنُ
سَلَمَةَ
عَنْ أَبِي الْعُشَرَاءِ
عَنْ أَبِيهِ
أَنَّهُ
قَالَ يَا
رَسُولَ
اللَّهِ
أَمَا
تَكُونُ الذَّكَاةُ
إِلَّا مِنْ
اللَّبَّةِ
أَوْ الْحَلْقِ
قَالَ
فَقَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
لَوْ طَعَنْتَ
فِي
فَخِذِهَا
لَأَجْزَأَ
عَنْكَ
قَالَ
أَبُو دَاوُد
وَهَذَا لَا
يَصْلُحُ إِلَّا
فِي
الْمُتَرَدِّيَةِ
وَالْمُتَوَحِّشِ
(Ebu'l-Uşerâ'nın)
babasından (rivayet olunduğuna göre) kendisi (Hz. Nebi'ye): “Ey Allah'ın
Rasûlü! (hayvanı) kesmek, sadece gerdandan ya da boğazdan değil midir? diye
sormuş da Rasûlullah (S.A.V.): “Eğer O(nu) uyluğundan yaralarsan (bu sana)
yeter" buyurmuştur.
Ebu Dâvûd der ki
Ebu'l-Uşerâ'nın adı Utarid b. Bekir'dir, (isminin) İbn Kahtam ve Utand b. Malik
b. Kahtam olduğu da söylenir. (Hayvanı) bu (şekilde yaralamanın kesme yerine
geçmesi) sadece yüksekten düşen hayvanlar ve vahşi hayvanlar için geçerlidir.
İzah:
Tirmizî, sayd; Nesaî,
dahaya; İbn Mâce, zebaih; Dârimî, edahi; Ahmed b. Hanbel, IV-334.
Zebh: Boğazın iki
tarafında bulunan iki şah damarı ile yemek borusu ve nefes borusunu kesmektir.
Nefes ve yemek boruları ile bunların iki tarafında bulunan iki damara fıkıhta
evdâc denir. Evdâc, hayvanın boğazına bıçak çalarak kesmeye zabh denildiği gibi
göksü-nün üst tarafına bıçak çalarak kesmeye de nahr denir. Deve kesmekte sünnet
olan nahr sığır, koyun keçi gibi devenin dışındaki temiz hayvanları kesmekte
sünnet olan da zebhdir.
Ayrıca zebh ve nahr'ın
ikisine de zekât ismi verilir. Zekat, "temizlemek," demektir.
Hayvanın etini temiz kılmak için meşru kılınmıştır.
Zekât, birisi devede
olduğu gibi hayvanı göğsünü üstünden diğeri de boğazından kesmek suretiyle iki
şekilde olur. Hadis-i şerifte Rasûlü Zişan Efendimize istifham-i takriri
suretinde sorulan soru bununla ilgilidir.
Metinde görüldüğü gibi
Resulü Ekrem kendisine yöneltilen bu soruya "eğer sen hayvanı uyluğundan
yaralarsan bu sana yeter*' buyurmakla, sözü geçen şekillerin doğruluğunu zımmen
takrir etmiş, buna ilaveten hayvanı bacağından yaralamanın da zekât
sayılacağını söylemiştir.
Hayvanı uyluğundan
yaralamanın zekat sayılması, sahih hadislere aykırı olduğundan musannif Ebû
Dâvûd bunun ancak sadece yüksekten düşen ve bu yüzdende kesilmesine fırsat
kalmayan hayvanlarla, yakalanması mümkün olmayan yabanî hayvanlara mahsus
olduğunu, Resulü Ekrem'in "eğer sen hayvanı uyluğundan yaralarsan bu sana
yeter" cümlesiyle bu hayvanları kastetmiş olduğunu söylemiştir, doğrusu da
budur.
Ürküp kaçtığı için ele
geçirilemeyen dört ayaklı ehlî hayvanlarla, yüksek bir ağacın dalına konduğu
için yakalanamayan tavuk ve benzeri iki ayakla hayvanlar da bu hükme
dahildirler.
TİRMİZİ RİVAYETİ İÇİN BURAYA TIKLAYIN