بَاب
مَا يُجْزِئُ
مِنْ
الْغَزْوِ
20. Cihada Denk
Olabilen Amel
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
عَمْرِو بْنِ
أَبِي
الْحَجَّاجِ
أَبُو
مَعْمَرٍ حَدَّثَنَا
عَبْدُ
الْوَارِثِ
حَدَّثَنَا
الْحُسَيْنُ
حَدَّثَنِي
يَحْيَى
حَدَّثَنِي
أَبُو
سَلَمَةَ
حَدَّثَنِي
بُسْرُ بْنُ
سَعِيدٍ حَدَّثَنِي
زَيْدُ بْنُ
خَالِدٍ
الْجُهَنِيُّ
أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ مَنْ
جَهَّزَ غَازِيًا
فِي سَبِيلِ
اللَّهِ
فَقَدْ غَزَا وَمَنْ
خَلَفَهُ فِي
أَهْلِهِ
بِخَيْرٍ فَقَدْ
غَزَا
Zeyd b. Halid el-Cüheni,
Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu söylemiştir: "Kim Allah yolundaki
bir mücahidi donatırsa (Allah yolunda) savaşmış olur. Kim de bir mücahide
ailesi hakkında hayırlı bir vekil olursa, o da (Allah yolunda) savaşmış olur."
İzah:
Buhârî, cihad; Müslim,
imare; Tirmizî, fedâil; Nesaî, cihad; Darimi, cihad; Ahmed b. Hanbel, I, 20,
53; IV, 115, 117; V, 192,
193, 234.
İbn Hibban metinde
geçen; "Allah yolunda savaşmış olur" cümlesini; "Gerçeklen
savaşmadığı halde yine de aynen Allah yolunda savaşan bir mücâhid gibi sevab
alır." şeklinde tefsir etmiştir.
Hafız İbn Hacer bu
hadis-i şerif hakkında yaptığı açıklamada Müslim'in rivayet ettiği
"Hanginiz savaşa çıkan mücâhide ailesi ve malı hakkında hayırlı bir vekil
olursa, ona mücahidin ecrinin yansı verilir."[bk. Müslim, imare]
mealindeki hadis-i şerifi delil getirerek; "kendini harp malzemeleriyle
donattıktan ya da ailesinin nafakasını temin ettikten sonra savaşa çıkan bir
mücâhide, başkasının yardımıyla yada ailesinin nafakasını temin etmeden savaşa
giden bir mücahidin sevabının iki misli sevap verileceğini" söylemiştir.
Hafız İbn Hacer'e göre,
"Mücâhidin ailesini ve malını koruyup gözeten kimseye mücâhidin ecrinin
yarısının verileceği"ni ifade eden hadis-i şerifle mevzumuzu teşkil eden
ve; "mücâhidin ailesini koruyup gözeten kimsenin aynen bilfiil cihadeden
mücahid gibi sevab alacağını" ifade eden hadis arasında herhangi bir
çelişki yoktur. Çünkü Müslim'in hadisinde geçen; "Mücâhidin ecrinin
yarısı" tabirinden maksat, mücahidin şahsına isabet eden sevabın yansı
değildir. Bu kelimeyle kasdedilen, mücâhidin Allah yolunda savaşmasıyla hem
kendisi hem de onun ailesini koruyan kişi için hasıl olan sevapların toplamının
yarısıdır. Bu demektir ki mücâhidin ailesini, malını ve mülkünü koruyan kimse
için de aynen bilfiil harbe katılan bir mücahid gibi sevab verilir.
Hadis-i şerifte
mücâhidin silahlanması için gerekli yardımı yapan kimsenin de aynen mücahid
gibi sevap alacağı ifade edildiğine göre, kendi kendini donatarak harbe giden mücahid
ile geride bıraktığı ailesinin nafakasını temin ederek savaşa giden bir
mücâhide, başkasının yardımıyla ya da ailesinin nafakasını temin etmeden savaşa
giden bir mücâhidin sevabının iki misli sevap verilecek demektir.[bk. İbn
Hacer, Fethu'l-Bari, VI, 390.]
Her ne kadar hadis-i
kudsî'de "...Her kim bir iyilik yapmaya niyetlenir de yapamazsa Cenab-ı
Hak onu kendi katında tam bir iyilik olarak yazar (kabul eder). Eğer hem
niyetlenir hem de o iyiliği yaparsa on iyilik sevabı yazar ve bu sevabı yediyüz
ve daha fazla katına çıkarır..."[Buhari, rikak; tevhid; Müslim, iman;
Tirmizî, sûre; Ahmed b. Hanbel, i, 227, 279; II, 149.] buyuruluyorsa da,
mücahidi donatan veya onun ailesinin nafakasını temin eden kimse iyi niyetinin
sonucu olarak sadece bir cihad sevabı almakla kalmaz, bilfiil savaşa katılan
mücâhid gibi cihadın sevabını da kat kat fazlasıyla alır. Çünkü mücâhidlere
yardım eden kimseler de niyyetlerini bilfiil harekete geçiren kimselerdir.