بَاب
الْفِطْرِ
قَبْلَ
غُرُوبِ
الشَّمْسِ
23. Güneş Batmadan
Önce Orucu Açmak
حَدَّثَنَا
هَارُونُ
بْنُ عَبْدِ
اللَّهِ وَمُحَمَّدُ
بْنُ
الْعَلَاءِ
الْمَعْنَى قَالَا
حَدَّثَنَا
أَبُو
أُسَامَةَ
حَدَّثَنَا
هِشَامُ بْنُ
عُرْوَةَ
عَنْ فَاطِمَةَ
بِنْتِ
الْمُنْذِرِ
عَنْ
أَسْمَاءَ
بِنْتِ أَبِي
بَكْرٍ
قَالَتْ
أَفْطَرْنَا
يَوْمًا فِي
رَمَضَانَ
فِي غَيْمٍ
فِي عَهْدِ رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
ثُمَّ
طَلَعَتْ
الشَّمْسُ
قَالَ أَبُو
أُسَامَةَ
قُلْتُ
لِهِشَامٍ
أُمِرُوا
بِالْقَضَاءِ
قَالَ
وَبُدٌّ مِنْ
ذَلِكَ
Esma bint Ebî Bekir
(r.anhâ)'dan; demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) devrinde ramazanda bulutlu bir
günde oruçlarımızı açtık. Fakat sonra güneş göründü.
Ebû Üsâme dedi ki:
Hişâm'a: Orucu kaza etmekle emrolundular mı? dedim. Bundan kaçış var mı? dedi.
İzah:
Buhârî, savm; îbn Mace,
sıyâm; Ahmed b. Hanbel, VI, 346; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübra, IV, 217;
Dârekutnî, Sünen, II, 204.
Ebu Usame: Râvîlerden
biri ve Ebû Usâme'nin hocasıdır.
Hadîsin Buhârî'deki
rivayetinde; "Kaza etmekle emro-lundular mı? Yani Rasûlullah (s.a.v.)
onlara o günün orucunu kaza etmelerini emretti mi? ifâdesi yer almıştır.
Ayrıca buradaki "bundan kaçış mümkün mü?" sözü, Buhârî'de:
"Elbette kaza vardır" şeklinde vârid olmuştur.
Ebû Dâvud'daki sözünün
başında, inkâr manasına bir istifham takdir edilir. Cümlenin takdiri şeklindedir.
Terceme bu takdire göre yapılmıştır.
Hadîs-i şerîf güneşin
battığını zannederek orucunu açıp, sonra güneşin batmadığını anlayan kişiye o
günün orucunu kaza etmesinin gerekli olduğuna delâlet etmektedir. Bu durumda
olan kişiye keffâret gerekmez. Dört mezhebin görüşü bu şekildedir. Ayrıca İbn
Şîrîn, Saîd b. Cübeyr, Evzâî ve Suhayb da aynı fikirdedirler. Hz. Ömer'den
gelen birçok sahîh rivayette, onun da aynı görüşte olduğu anlaşılmaktadır.
Esrem, Hz. Ömer'in; "Kim yerse onun yerine birgün oruç tutsun,"
dediğini söyler. Beyhâkî'nin bir rivayetinde Hanzale şöyle demektedir:
"Bir ramazan, Ömer'in yanında idim. Ömer de, halk da iftar etti. Müezzin
ezan okumak için çıktı ve "Ey insanlar, işte güneş, henüz batmamış,"
dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer "Her kim orucunu açmışsa, onun yerine bir gün
oruç tutsun" dedi."
Hz. Ömer'den aynı hükmü
ifâde eden başka rivayetler de vardır. Ancak bunların hepsini aktarmaya gerek
yoktur.
Beyhâkî'nin; Yâkub b.
Süfyân, Ubeydullah b. Musa, Şeybân, A'meş ve Müseyyeb b. Rafi' senediyle Zeyd
b. Vehb'den yaptığı bir rivayette ise, Hz. Ömer'in böyle durumlarda kazaya
gerek duymadığı belirtilmiştir. Söz konusu rivayet şudur:
Zeyd b. Vehb şöyle
demiştir:
"Biz bir ramazan,
havanın bulutlu olduğu bir günde Medîne Mescidi'nde otururken, güneşin
battığını ve akşamın olduğunu zannettik. Hafsa (r.a.)'nın evinden bir maşraba
süt getirildi. Ömer de biz de sütten içtik. Sonra bulut açıldı ve güneş
göründü. Biz birbirimize "bu günü kaza edecek miyiz?" diye sormaya
başladık. Hz. Ömer bunları işitti ve; "vallahi biz bunu kaza etmeyiz,
günâh da olmaz." dedi.
Ancak ulemâ; Zeyd b.
Vehb'in bu rivayetinin hatalı olduğunu söylemişlerdir. Çünkü bu, birçok
rivayete zıttır. Aslında, Zeyd b. Vehb güvenilir biridir. Ancak bu onun hatâ
etmez birisi olmasını gerektirmez. Münzirî bu hadîsin mürsel olduğunu
söylemiştir.
Beyhâkî, Hz. Ömer'in
güneşin battığını zannederek orucunu açtıktan sonra kazayı gerekli gördüğüne
dâir olan rivayetleri zikrettikten sonra, bütün bu rivayetlerin; kazanın
gerekli olmadığını bildiren haberin zaafına delâlet ettiğini söyler.
Âlimler içerisinde;
Mücâhid, Atâ; Urve b. Zübeyr, Hasen el-Basrî, Dâvud-ı Zahirî ve îshâk b.
Râhûye'ye göre; bu durumda olan kişiye kaza gerekmez. Bunlar Beyhâkî'nin, İbn
Abbâs vasıtasıyla Hz. Peygambef'den rivayet ettiği şu hadîse dayanırlar:
"Allah (c.c.) ümmetinden; hatâen, unutarak ve zorlanarak yaptıkları
şeyleri atfetmiştir."
Ama yukarıda da
belirttiğimiz gibi, ulemânın cumhuru, kazanın gerekli olduğu görüşündedir.
Havanın kapalı olması
yüzünden hilâl görünmeyip ramazana başlanmazsa, fakat büâhere o günün
ramazandan olduğu anlaşılsa, o gün kaza edilecektir.
Aynı şekilde, fecrin
girmediğini zannederek yemeye devam edilse, fakat fecrin doğduğu ortaya çıksa
o günün orucu kaza edilir. Bu konuda da Hasenü'l-Basrî ve Mücâhid kazaya gerek
olmadığı görüşündedirler.