DEVAM: 16-17. Zihar
حَدَّثَنَا
الْحَسَنُ
بْنُ عَلِيٍّ
حَدَّثَنَا
يَحْيَى بْنُ
آدَمَ
حَدَّثَنَا
ابْنُ
إِدْرِيسَ
عَنْ
مُحَمَّدِ
بْنِ
إِسْحَقَ عَنْ
مَعْمَرِ
بْنِ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
حَنْظَلَةَ عَنْ
يُوسُفَ بْنِ
عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
سَلَامٍ عَنْ
خُوَيْلَةَ
بِنْتِ
مَالِكِ بْنِ ثَعْلَبَةَ
قَالَتْ
ظَاهَرَ
مِنِّي زَوْجِي
أَوْسُ بْنُ
الصَّامِتِ
فَجِئْتُ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَشْكُو
إِلَيْهِ
وَرَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يُجَادِلُنِي
فِيهِ وَيَقُولُ
اتَّقِي
اللَّهَ
فَإِنَّهُ
ابْنُ
عَمِّكِ
فَمَا
بَرِحْتُ
حَتَّى
نَزَلَ الْقُرْآنُ
قَدْ سَمِعَ
اللَّهُ
قَوْلَ الَّتِي
تُجَادِلُكَ
فِي
زَوْجِهَا
إِلَى الْفَرْضِ
فَقَالَ
يُعْتِقُ
رَقَبَةً
قَالَتْ لَا
يَجِدُ قَالَ فَيَصُومُ
شَهْرَيْنِ
مُتَتَابِعَيْنِ
قَالَتْ يَا
رَسُولَ
اللَّهِ
إِنَّهُ
شَيْخٌ
كَبِيرٌ مَا
بِهِ مِنْ
صِيَامٍ
قَالَ فَلْيُطْعِمْ
سِتِّينَ
مِسْكِينًا
قَالَتْ مَا
عِنْدَهُ
مِنْ شَيْءٍ
يَتَصَدَّقُ
بِهِ قَالَتْ
فَأُتِيَ
سَاعَتَئِذٍ
بِعَرَقٍ مِنْ
تَمْرٍ
قُلْتُ يَا
رَسُولَ
اللَّهِ
فَإِنِّي
أُعِينُهُ بِعَرَقٍ
آخَرَ قَالَ
قَدْ
أَحْسَنْتِ
اذْهَبِي
فَأَطْعِمِي
بِهَا عَنْهُ
سِتِّينَ مِسْكِينًا
وَارْجِعِي
إِلَى ابْنِ
عَمِّكِ
قَالَ
وَالْعَرَقُ
سِتُّونَ
صَاعًا
قَالَ
أَبُو دَاوُد
فِي هَذَا
إِنَّهَا كَفَّرَتْ
عَنْهُ مِنْ غَيْرِ
أَنْ
تَسْتَأْمِرَهُ
قَالَ أَبُو دَاوُد
وَهَذَا
أَخُو
عُبَادَةَ
بْنِ الصَّامِتِ
Huveyle bint Mâlik b.
Sa'lebe'den; demiştir ki: Kocam Evs b. es-Sâmit bana zihar uygulamıştı. Ben de
Rasûlullah (s.a.v.)'e varıp (ondan) yakındım. Rasûlullah (s.a.v.); "Allah'tan
kork, o senin amcanın oğludur" diyerek onun hakkında benimle tartışıyordu.
(Bu tartışmaya) devam ettim, nihayet benim hakkımda Kur'an(dan)
“Allah kocası hakkında
seninle tartışan ve Allah'a şikâyette bulunan kadın'ın sözünü
işitti"[Mücadele 1.] (ayeti kerimesinden itibaren zihar için) farz
(kılınan keffâreti açıklayan kısım)a kadar (olan âyetler) nazil oldu. Bunun
üzerine Rasûlullah (s.a.v.); "(O halde kocan) bir köle azad eder"
buyurdu. (Huveyle de); O, (köle azl edecek gücü kendisinde) bulamaz, dedi.
(Rasûl-i Ekrem de); "(Öyleyse) Peşi peşine iki ay oruç tutar,"
buyurdu (Huveyle); -Ya Rasûlallah o yaşlı bir kimsedir. Onda oruç (tutacak bir
güç) yoktur diye cevap verdi. (Rasûl-i Ekrem de); "Öyleyse altmış yoksulu
doyursun" buyurdu. (Huveyle de);
Onun yanında (zihar
keffâretine yetecek kadar) dağıtabileceği (bir mal) yoktur. (Daha sonra Huveyle
şunları) rivayet etti; Hemen o anda (Rasûl-i Ekremin emriyle) bir arak hurma
getirildi. Bende; Bir arakla ona ben de yardım edebilirim, dedim.
Aferin sana git o iki
arak (hurmay)ı onun adına altmış yoksula yedir ve amcanın oğluna dön,"
buyurdu.
(Bu hadisi nakleden
râvilerden Yahya b. Âdem); Arak altmış sa'dır, dedi.
Ebû Dâvûd dedi ki:
"bu meselede benim görüşüm (şudur) Huveyle (kocasının) iznini almadan onun
keffâretini ödemiştir. (Huveyle'nin kocası olan) bu (kimse) Ubâde b.
es-Sâmit'in erkek kardeşidir.”
Diğer tahric: Ahmed b.
Hanbel, VI, 410; Beyhaki es-Sünenü'1-kübrâ, VII, 391.
İzah:
Hz. Huveyle kocasını şikâyet etmek üzere Rasûl-i
Ekrem in yanına gittiği zaman orada inen ayet-i
kerimelerin mealleri şöyledir: "Allah kocası hakkında seninle
tartışan ve Allah'a şikayette bulunan kadının sözünü işitti. Allah sîzin
konuşmanızı işitir. Çünkü Allah işitendir, görendir. Sizden kadınlarına zihar
edenler, bilmelidirler ki o kadınlar, onların anaları değillerdir. Onlann
analan, ancak kendilerini doğuran kadınlardır. Onlar çirkin ve yalan olan bir
söz söylüyorlar.
(Geçmişte böyle birşey
yapmış olanları ve tevbe edenleri Allah affeder) şüphesiz Allah affedici,
bağışlayıcıdır. Kadınlarına zihar edip sonra söylediklerinden dönenler
kanlarıyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuştursunlar. Size
öğütlenen (hüküm) budur. Allah yaptıklarınızı haber almaktadır. Buna imkân
bulamayan temaslarından önce aralıksız olarak iki ay oruç tutsun buna da gücü
yetmeyen altmış fakiri doyursun. Bu (açıklama) Allah'a ve Rasulüne inanmanız
içindir. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır, (bunları kabul etmeyen) kâfirler için
acı bir azab vardır."[Mücadele 1,4]
Bu hadis-i şerifte karısına
ziharda bulunup da azat edecek bir köle bulamayan bir kimsenin keffâret olarak
aralıksız olarak iki ay oruç tutması gerektiği ifade bu vurulmak tadır.
Binaenaleyh bu durumda olan bir kimsenin aralıksız olarak tuttuğu bu oruçlar
iki ayı bulmadan Ramazan ayı girecek olursa, Ramazan ayından sonra yeniden
aralıksız olarak altmış gün oruç tutması gerekir. Çünkü sıhhati yerinde ve
mukim olan bir kimsenin Ramazan ayında tuttuğu oruç hangi niyyetle tutulursa
tutulsun Ramazan orucundan sayılır. Fakat hasta ya da yolcu.olan bir kimsenin
imam Ebu Hanife'ye göre başka bir farz veya vâcib oruç tutması caizdir. İmam
Malik ile İmam Ebû Yusuf ve Muhammed'e göre ise, Ramazan ayında yolcularla
hastaların tuttuğu oruçlar da hangi niyyetle tutulursa tutulsun yine de Ramazan
orucundan sayılırlar. Binaenaleyh Ramazan'da keffâret orucu tutulamaz. Araya
oruç tutmak yasak olan bir günün girmesi de aralıksız olma şartını ihlâl
edeceğinden keffâret orucunun edasına engel teşkil eder zihar yapan bir kimse
eğer iki aylık orucu devam ederken unutarak veya kasden zihar yaptığı
hanımıyla cinsi münâsebette bulunursa, imam Ebu Hanife ile İmam Muhammed'e göre
orucuna yeniden başlar. İmam Ebu Yusuf'a göre ise, geceleyin hanımıyla
münasebette bulunması keffâret orucunun edasına engel teşkil etmediği gibi
gündüzün unutarak münâsebette bulunması da bir engel teşkil etmez. Zihar yapan
kimsenin orucuna ara vermesi halinde altmış gün oruç tutmak üzere yeniden oruca
başlaması gerektiği görüşünde üçü de ittifak etmişlerdir. "Bir arak hurma
2216 numaralı hadiste ifade edildiği gibi Ebu Seleme'ye göre 15'sa'dır.
Mevzumuzu teşkil eden hadis-i şerîfte beyan edildiği üzere Yahya b. Adem'e göre
"bir arak" altmış sa'dır. Fakat Yahya'nın bu rivayeti münkerdir. Ebu
Seleme'den gelen münker bir rivayete göre de bir arak 30 sa'dır.[bk. 2215
numaralı hadis.] Bunlar içerisinde en sahih rivayet bir arakm 15 sa olduğunu
ifade eden rivayettir. Bilindiği gibi kesirlere bakılmazsa bir ırak.sa'ı 1040
örfî dirhem o da 3,333 kg. ve 1040 şer'î dirhem 2,917 kg. eder.
Her ne kadar musannif
Ebû Dâvud Hz. Huveyle'nin kocasının zihar keffâretini ondan habersiz olarak
ödediğini ifâde ediyorsa da diğer rivayetlerden anlaşıldığı üzere Hz.
Huveyle'nin bu keffârete yardımcı olmak istediğini söylediği sırada kocasının
da orada bulunması Hz. Huveyle'nin bu keffâreti kocasının izniyle ödediğini
ortaya koymaktadır.