بَاب
فِي
الظِّهَارِ
16-17. Zihar
حَدَّثَنَا
عُثْمَانُ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ
وَمُحَمَّدُ
بْنُ
الْعَلَاءِ
الْمَعْنَى
قَالَا
حَدَّثَنَا
ابْنُ
إِدْرِيسَ
عَنْ مُحَمَّدِ
بْنِ
إِسْحَقَ
عَنْ
مُحَمَّدِ بْنِ
عَمْرِو بْنِ
عَطَاءٍ
قَالَ ابْنُ
الْعَلَاءِ
ابْنِ
عَلْقَمَةَ
بْنِ
عَيَّاشٍ
عَنْ سُلَيْمَانَ
بْنِ يَسَارٍ
عَنْ
سَلَمَةَ بْنِ
صَخْرٍ قَالَ
ابْنُ
الْعَلَاءِ
الْبَيَاضِيُّ
قَالَ كُنْتُ
امْرَأً
أُصِيبُ مِنْ
النِّسَاءِ
مَا لَا
يُصِيبُ
غَيْرِي فَلَمَّا
دَخَلَ شَهْرُ
رَمَضَانَ
خِفْتُ أَنْ
أُصِيبَ مِنْ امْرَأَتِي
شَيْئًا
يُتَابَعُ
بِي حَتَّى أُصْبِحَ
فَظَاهَرْتُ
مِنْهَا
حَتَّى يَنْسَلِخَ
شَهْرُ
رَمَضَانَ
فَبَيْنَا
هِيَ تَخْدُمُنِي
ذَاتَ
لَيْلَةٍ
إِذْ تَكَشَّفَ
لِي مِنْهَا
شَيْءٌ
فَلَمْ
أَلْبَثْ أَنْ
نَزَوْتُ
عَلَيْهَا
فَلَمَّا
أَصْبَحْتُ
خَرَجْتُ
إِلَى قَوْمِي
فَأَخْبَرْتُهُمْ
الْخَبَرَ
وَقُلْتُ
امْشُوا
مَعِي إِلَى
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالُوا لَا
وَاللَّهِ
فَانْطَلَقْتُ
إِلَى النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَأَخْبَرْتُهُ
فَقَالَ
أَنْتَ
بِذَاكَ يَا
سَلَمَةُ
قُلْتُ أَنَا
بِذَاكَ يَا
رَسُولَ
اللَّهِ مَرَّتَيْنِ
وَأَنَا
صَابِرٌ
لِأَمْرِ
اللَّهِ
فَاحْكُمْ
فِيَّ مَا
أَرَاكَ
اللَّهُ قَالَ
حَرِّرْ
رَقَبَةً
قُلْتُ
وَالَّذِي
بَعَثَكَ
بِالْحَقِّ
مَا أَمْلِكُ
رَقَبَةً غَيْرَهَا
وَضَرَبْتُ
صَفْحَةَ
رَقَبَتِي
قَالَ فَصُمْ
شَهْرَيْنِ
مُتَتَابِعَيْنِ
قَالَ وَهَلْ
أَصَبْتُ
الَّذِي
أَصَبْتُ
إِلَّا مِنْ
الصِّيَامِ
قَالَ
فَأَطْعِمْ
وَسْقًا مِنْ
تَمْرٍ
بَيْنَ
سِتِّينَ
مِسْكِينًا
قُلْتُ وَالَّذِي
بَعَثَكَ
بِالْحَقِّ
لَقَدْ بِتْنَا
وَحْشَيْنِ
مَا لَنَا
طَعَامٌ
قَالَ
فَانْطَلِقْ
إِلَى صَاحِبِ
صَدَقَةِ
بَنِي
زُرَيْقٍ
فَلْيَدْفَعْهَا
إِلَيْكَ
فَأَطْعِمْ
سِتِّينَ مِسْكِينًا
وَسْقًا مِنْ
تَمْرٍ
وَكُلْ أَنْتَ
وَعِيَالُكَ
بَقِيَّتَهَا
فَرَجَعْتُ إِلَى
قَوْمِي
فَقُلْتُ
وَجَدْتُ
عِنْدَكُمْ
الضِّيقَ
وَسُوءَ
الرَّأْيِ
وَوَجَدْتُ
عِنْدَ
النَّبِيِّ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
السَّعَةَ
وَحُسْنَ
الرَّأْيِ
وَقَدْ
أَمَرَنِي
أَوْ أَمَرَ
لِي
بِصَدَقَتِكُمْ
زَادَ ابْنُ
الْعَلَاءِ
قَالَ ابْنُ
إِدْرِيسَ
بَيَاضَةُ
بَطْنٌ مِنْ
بَنِي
زُرَيْقٍ
İbnü'l-AIa el-Beyadî dedi
ki: Ben kadınlarla kimsenin gücünün yetmeyeceği kadar (çok) temasta bulunabilen
(şehvetli) bir adamdım. Ramazan ayı girince bana zarar gelecek bir şekilde
karıma yaklaşmaktan ve nihayet (o şekilde) sabahlamaktan korktum da Ramazan ayı
çıkıncaya kadar karımdan ziharda bulundum. Bir gece bana hizmet edip dururken
birdenbire vücudunun bir kısmı açılıverdi. (Bunun üzerine) ona yaklaşmaktan
kendimi alıkoyamadım. Sabah olunca çıktım kavmime (uğradım) ve olayı onlara
anlattım ve;
Haydi Rasûlullah
(s.a.v.)'e gidelim, dedim; Hayır vallahi olmaz, dediler. Bunun üzerine Nebi
(s.a.v.)'e varıp durumu anlattım; "Sen mi bu işi yaptın ey Seleme?"
buyurdu. Ben de iki defa; Bunu ben yaptım ya Rasûlallah, dedim (ve şunları
ilâve ettim), ve ben Allah'ın emrine sabrederim benim hakkımda Allah'ın sana
bildirdiği şekilde hüküm ver. diyerek sözlerimi bitirdim. (Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem de); "Bir köle azad et" buyurdu. Ben de;
Seni hak ile gönderen
Zat'a yemin ederim ki (şu nefsimden ) başka bir köleyi azad etmeye gücüm
yetmez, dedim ve boynumun üzerine vurdum. (Bunun üzerine); "İki ay üst
üste oruç tut" buyurdu (ben de) dedi(m ki); Benim şu başıma gelen ancak
oruç yüzünden geldi. (Bunun üzerine) "(Öyleyse) altmış fakire bir vesk
hurma yedir" buyurdu. Ben de; Seni hak ile gönderen için (elimizde) hiç
yiyecek yoktur, dedim. Bunun üzerine; "Sen Züreyk oğullarının sadakasını
toplayan memur'a git o da sadakayı sana versin sen de yoksullara 60 vesk hurma
ver ve kalanını da ailenle birlikte ye" buyurdu. Bunun üzerine kavmime
döndüm ve onlara; Sizin yanınızda darlık ve kötü düşünce(ler)le karşılaşmışken
Peygamber (s.a.v.)'in yanında genişlik ve güzel düşünce(ler) buldum. Sizin
sadakalarınızın bana verilmesini emretti" dedim.
(Bu hadîse) İbn el-A'Ia
(şu sözleri) ilave etti; "İbn İdris, Beyade'nin Züreyk oğullarından bîr
kol olduğunu söyledi."
İzah:
İbn Mâce, talak;
Tirmizî, talak; Ahmed b. Hanbel, VI, 411; Darimî, talak 9.
Zihar bir kimsenin
kendi zevcesini veya onun boynunu veya yarı, üçte bir gibi vücudundan bir kısmı
kendisine nikâhı ebediyyen haram olan bir kadına veya onun bakılması caiz olmayan
bir organına benzetmek demektir. Böyle bir benzetme yapan şahsa
"müzahir", kendisine benzetilen kadına da "müzaherun bina"
denilir. "Sen bana veya bence anamın arkası gibisin", "ben sana
müzahirim", "ben sana zihar ettim" "senin başın" veya
"yarım tarafın validemin arkası gibidir" sözlerini sarf etmek gibi.
"Senin elin veya ayağın annemin sırtı gibidir" sözleriyle ise, zihar
vücuda gelmez.[Ö. N. Bilmen, Hukuk-i Islamiyye ve Istılahat-i Fıkhıyye Kamusu,
II, 310, 312.]
Bu şekilde yeminin
hükmü, erkek keffâret vermedikçe karısının kendisine haram olmasıdır. Keffâret
vermedikçe karısını öpemez, okşayamaz ve onunla münâsebette bulunamaz. Zihar
halinde nikah devam eder.
Ziharın keffâreti ise,
bir köle azad etmek, gücü yetmiyorsa aralıksız altmış gün oruç tutmak, ona da
gücü yetmiyorsa, sabahlı akşamlı altmış fakiri doyurmaktır.[Mücâdele 3,4.]