DEVAM: 9-10. Karısını
Üç Talakla Boşayan Kimsenin Bir Daha Karısına Dönmesi Neshedilmiştir
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ صَالِحٍ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
الرَّزَّاقِ
أَخْبَرَنَا
ابْنُ
جُرَيْجٍ
أَخْبَرَنِي
ابْنُ
طَاوُسٍ عَنْ
أَبِيهِ
أَنَّ أَبَا
الصَّهْبَاءِ
قَالَ
لِابْنِ عَبَّاسٍ
أَتَعْلَمُ
أَنَّمَا
كَانَتْ الثَّلَاثُ
تُجْعَلُ
وَاحِدَةً
عَلَى عَهْدِ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وَأَبِي
بَكْرٍ
وَثَلَاثًا
مِنْ إِمَارَةِ
عُمَرَ قَالَ
ابْنُ
عَبَّاسٍ
نَعَمْ
Abdullah İbn Tâvus'un
babası Tâvus'dan rivayet ettiğine göre; Ebu's-Sahbâ, İbn Abbâs'a; "Sen,
Nebi (s.a.v.)'le Ebu Bekr devrinde ve Ömer'in hilâfetinin (ilk) üç yılında üç
talâkın bir (talâk) sayıldığını biliyor musun? demiş de, (İbn Abbâs); Evet,
cevabım vermiş.
İzah:
Müslim, talak; Nesâî,
talak
Bu hadîs-i şerîf,
Nesâî'nin rivayetinde "Ebû's-Sahbâ İbn Abbas a gelerek;
Ey İbn Abbâs! Nebi
zamanında, Ebû Bekr zamanında ve Ömer'in hilâfetinin ilk yıllarında üç talâkın
bir talak sayıldığım bilmiyor musun? diye sordu. İbn Abbâs da:
Evet biliyorum, diye
cevap Verdi, şeklindedir. İmam Ahmed'in Müsned'i ile Müslim'in Sahih'i ve
Beyhaki'nin Sünen'inde ise; İbn Abbâs dedi ki:
Rasûlullah (s.a.v.) ile
Ebû Bekr devirlerinde ve Ömer'in hilafetinin iki yılında üç talâk bir
sayılırdı. Bilâhare Ömer b. Hattâb: "İnsanlar kendilerine mühlet verilmiş
olan bir işte acele gösterdiler; keşke şunu onlara infaz etse idik dedi ve onu
kendilerine infaz etti.[Müslim, talak; el-Fethü'r-rabbâni, XVII, 336.] şeklinde
geçmektedir.
Bütün bunlar Hz. Nebi
devrinden itibaren Hz. Ömer'in hilafetinin üçüncü yılına kadar bir lâfızla
verilen üç talâkın bir talâk sayıldığını, sonra Hz. Ömer'in bu şekilde verilen
talakı üç talâk kabul etmeye başladığını o zamandan itibaren de halk arasında
bu uygulamanın yaygınlaştığını ifâde etmektedirler. Ulemâdan bazıları mevzumuzu
teşkil eden bu hadîs-i şerifin zahirine bakarak bir sözle verilen üç talâkın
bir talâk sayılacağına hükmetmişlerdir. Sahâbe-i kiramdan Zübeyr b. el-Avvâm
ile Abdurrahmân b. Avf bu görüştedirler. Bu görüş aynı zamanda Hz. îbn Abbâs
ile Hz. Ali b. Ebi Tâlib ve Abdullah b. Mes'ûd (r.a.)'den de rivayet
edilmiştir.
Tabiûn ulemasından da
İbn Abbâs'ın azatlı kölesi İkrime ile Tavus, Muhammed b. İshak bu görüşte
oldukları gibi zahiriyye ulemasının pek-çoğu da bu görüşü benimsemişlerdir. İbnu'l-Kayyim'in
beyanına göre imam Malik ile Ahmed'in ashabından bazıları bu görüşte oldukları
gibi Hanefi ulemasından da bu görüşte olan kimseler vardır.[İbnu'l-Kayim,
I'lamü'l-muvakkiîn, III, 49.] Ancak İbnu'l-Kayyim'in bu sözünü olduğu gibi
kabul etmek doğru değildir. Çünkü Hz. Ömer bir sözle üç talâk veren kimsenin
verdiği bu talâkın üç talâk sayılacağını ve eski uygulamanın, yürürlükten
kalkmış olduğunu ilân ettikten sonra hiçbir ilim adamı bunun aksine fetva
vermemiştir. Esasen bu hükmü yürürlükten kaldıran bir delil mevcut olmasaydı
ne Hz. Ömer eski uygulamayı yürürlükten kaldırırdı, ne de diğer sahâbe-i kiram
Ömer'in bu yeni uygulamasını tasvib ederlerdi. Bilakis hepsi de Hz. Ömer'e bu
uygulamasında karşı çıkarlardı.
Bir defada verilen üç
talâkın üç talâk sayıldığını iddia edenlerin mevzumuzu teşkil eden hadis
hakkındaki görüşlerini ve dayandıkları delilleri şöylece sıralayabiliriz:
1. İbn Abbâs hadîsi
muzdaribtir ve İbn Abbâs ile diğer sahâbilerden mütevâtir olarak rivayet edilen
"bir defada verilen üç talâkın üçünün de geçerli olacağına dair hadislere
aykırıdır. Binaenaleyh tevatür derecesine ulaşan hadisleri bırakıp da muzadrib
hadislerle amel etmek asla caiz olamaz .Maliki ulemasından Kurtubî de bu
mevzuda şunları söylüyor: "İbn Abbas hadisinin lafzında ızdırap vardır.
Hadisin zahir olan mânâsı o asrın bütün râvileri tarafından nakledilmemiştir.
Oysa âdet o mananın bütün halk kitleleri arasında yayılmasını ve yalnız İbn
Abbâs'a münhasır kalmamasını gerektirir. İşte bu cihet, hadisin zahiri ile
amelin bâtıl olduğunu kesin olarak ortaya koymasa bile en azından üzerinde
durup uzun uzun düşünmeyi gerektirir.
2. Hattâbi'nin beyânına
göre İbn Abbâs hadisinde geçen "üç talâkla boşamak", sözünden maksat
"elbette kesinlikle" sözünü kullanarak boşamaktır. Binaenaleyh
eskiden bir adam karısına "sen elbette boşsun" derse, sözünün
tefsirine bakılırdı. Çünkü bu söz bir talâkla boşamak anlamına geldiği gibi üç
talâkla boşamak anlamına da gelirdi. Hz. Ömer devri gelince bu sözün sadece üç
talâkla boşamak anlamında kullanılan sarih bir söz olduğuna hükmedildi. Nitekim
İmam Buhârî'nin de içinde "elbette", sözü geçen hadislerle
"üç" lafzı sarahaten geçen hadisleri bir bâb altında toplamış olması
imam Buhâri'nin de bu görüşte olduğunu ifâde eder.
3. İbn Abbâs hadisinde
geçen "bir defada üç talâk ile boşamak" sözü "sen boşsun,"
sözünü üç defa peşipeşine söylemek anlamında kullanılmış olabilir. Hz. Nebi
devri ile Hz. Ebu Bekir devrinde halk bir defa talâk verdiğini kesinlikle ifade
edebilmek için "sen boşsun" sözünü üç defa üstüste söylerler ikinci
ile üçüncü tekrarlamalarında hep birinci talâkı kast ederler, ikinci ve üçüncü
bir talâka niyyet etmezlerdi. Hz. Ömer devrinde insanların hâli ve durumu
değiştiği için bu şekilde verilen talâklar üç talâk sayılır oldu.
4. İbn Abbâs hadîsinin
sadece kişinin hiç münâsebette bulunmadan boşadığı kadınlara ait olması da
mümkündür. Nitekim Said b. Cübeyr ile Tâvûs, Atâ ve Amr b. Dinar bu
görüştedirler. Sözü geçen bu ilim adamları "yeni evlendiği bir kadını üç
talâkla boşayan bir kimsenin vermiş olduğu talâklar bir talâk sayılır"
demektedirler. İlim adamlarının büyük çoğunluğu ise, aksi görüştedirler.
Nitekim Rabia b. Ebi Abdirrahmân ile İbn Ebi Leylâ, el-Evzâî, Leys b. Sa'd ve
Malik b. Enes, "Yeni evlenmiş olduğu bir kadınla hiç cinsî münasebette
bulunmadan onu üç defa peşi peşine "sen boşsun" diyerek boşayan bir
kimse o kadın başka bir kocayla nikahlanıp da normal olarak ondan boşamhadıkça
onunla evlenemez," demektedirler. Süfyan es-Sevrî ile ashâb-ı re'y İmam
Şafiî, Ahmed ve İshâk'a göre ise, bu şekilde verilen birinci talâkla o kadın
kocasına bir daha dönmemesi mümkün olmayacak şekilde beynûnet-i kübrâ ile boş
olur. İkinci ve üçüncü talâk ise lağv ve yersiz olur. Bir başka tâbirle ikinci
ve üçüncü talâkın hükmü olmaz.
5. İslâmdan önce
Araplar kanlarını istedikleri kadar boşar belli bir süre sonra tekrar ona
döner, yine boşar, yine döner, böylece Bakara Sûresinin 227. âyet-i
kerimesinde açıklandığı gibi bu yolla kadınlara işkence edilirdi. 2195 numaralı
hadîs-i şerifde açıkladığımız gibi Allah teâlâ ve tekaddes hazretleri
"boşama iki defadır"[Bakara 229.] âyetini indirerek Arabların bu
tatbikatını yürürlükten kaldırdı ve üç talâkla boşanan kadınlara bir daha
dönmeyi yasakladı.
İşte İbn Abbâs
hadîsinde geçen üç talâkın bir talâk sayılması ve bir kimsenin karısını üç
talâk ile boşadıktan sonra da ona dönebilmesi bu âyet-i kerimenin inmesinden
önceki devirlere aittir.
Nitekim el-Hasen b. AH
(r.a.) üç talâk ile boşadığı Aişe el-Has'amiyye hakkında şunları söylemiştir:
"Eğer dedemin: "karısını iddct içerisinde üç talâk ile boşayan bir
kimse, bir daha ona dönemez" dediğini d uy masaydım. Aişe'ye tekrar
dönerdim."[Mecmeü'z-zevâ'id, IV, 339; Beyhakî, es-Sünenü'1-kübra, VII,
257.]
Bütün bu hadîsler
gösteriyor ki karısını üç talâk ile boşayan bir kimse bu üç talâkı bir defada
bile vermiş olsa bir daha o kadına dönemez. Bir defada verlen üç talâkın bir
talâk sayılması da yürürlükten kaldırılmıştır. Nitekim mevzumuzu teşkil eden
hadiste ve benzerlerinde mevzu bahs edilen Hz. Abbâs'ın "bir defada
verilen üç talâkın bir talâk sayıldığından" bahsetmesi, bu hükmün
yürürlükten kaldırılmasından önceki yıllara aittir Bu mevzu için 2198 numaralı
hadîsin şerhine müracât edilebilir.