SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

TALAK BAHSİ

<< 2304 >>

DEVAM: 44-46. Kocası Ölen Bir Kadının İddeti İçinde Kaçınması Gereken Davranışları

 

حَدَّثَنَا زُهَيْرُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ أَبِي بُكَيْرٍ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ طَهْمَانَ حَدَّثَنِي بُدَيْلٌ عَنْ الْحَسَنِ بْنِ مُسْلِمٍ عَنْ صَفِيَّةَ بِنْتِ شَيْبَةَ عَنْ أُمِّ سَلَمَةَ زَوْجِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنَّهُ قَالَ الْمُتَوَفَّى عَنْهَا زَوْجُهَا لَا تَلْبَسُ الْمُعَصْفَرَ مِنْ الثِّيَابِ وَلَا الْمُمَشَّقَةَ وَلَا الْحُلِيَّ وَلَا تَخْتَضِبُ وَلَا تَكْتَحِلُ

 

Nebi (s.a.v.)'in hanımı Ümm-ü Seleme'den rivayet edildiğine göre, Nebi (s.a.v.);"Kocası vefat eden bir kadın aspurla ve kırmızı çamurla boyanmış elbise giyemez. (Altın ve gümüş) zînet takınamaz ve sürme çekemez." buyurmuştur.

 

 

İzah:

Nesâî, 64-65, Ahmed b. Hanbel, VI, 302.

 

1. Kocası  vefat eden bir kadın dört ay on gün iddet bekler ve iddet süresi içerisinde zinet takınmayı,  süslü boyalı yeni elbiseler giymeyi, güzel kokular sürünmeyi, makyaj yapmayı terketmek suretiyle mu'tedil bir yas tutar. Bu süre içerisinde kına yakına-madığı gibi zînet teşkil edecek sürme çeşitlerini de kullanamaz. Eğer gözü­nün tedavisi için sürme çekmek zorunda kalırsa geceleri sürünüp gündüz­leri siler. Zînet teşkîl etmeyen sürme çeşitlerini kullanmakta bir sakınca yoktur.

 

2. Hasan el-Basrî ile Şa'bî'ye göre üç talâkla boşanan veya kocası ölen kadınlar iddet süresi içerisinde sürme çekinebildiği gibi taranıp, koku sürünebilir, gerdanlık takınıp boyalı elbise giyebilirler. Delîlleri ise, İmâm Ahmed'in tahrîc ettiği İbn Hibban'm da sahîh bulduğu Esma bint-i Umeys hadîsidir. Mezkûr hadîste Hz. Esma (r.anha), "Ca'fer b. Ebî Tâlib'in kat­linin üçüncü günü Rasûlullah (s.a.v.) benim yanıma geldi ve "Bugünden sonra yas tutma" buyurdu.[Ahmed b. Hanbel, VI, 369; Davudoğlu, Selâmet Yollan, III, 430.] demiştir. Bu görüşte olan ulemâya göre bu hadîs-i şerîf mevzûmuzu teşkîl eden Ümm-ü Seleme hadîsini neshetmiştir. Çünkü Ümm-ü Seleme'nin kocası Hz. Ca'fer'in katliden önce ölmüştür.120 Cumhuru ulemâ Esma hadîsim çeşitli yönlerden tenkîd etmiştir.

 

3. Bu hadîs kocası ölen bir kadının iddet süresi içinde yas vâcib oldu­ğuna delâlet etmektedir. İddet süresinin dört ay on gün olarak ta'ym edil­mesindeki hikmet hakkında bazıları şu mütalâayı yürütürler: "Ana rah­mindeki çocuğun yaratılması ve kendisine ruh verilmesi [DavudoğIu, Selâmet Yollan, III, 430.] gün geçtikten sonra olur. Bu müddet, ayların noksan oluşu sebebiyle dört aydan fazla­dır. Binâenaleyh ihtiyaten kesir ondalıkla tamamlanmıştır.[Davudoğlu, Selâmet Yollan, III, 430.]

 

4. Metinde geçen "kocası ölen bir kadın" tabiri boşanan kadınları bu hükmün dışında bırakmaktadır. Bu sebeple ulemâ kocasından ric'î ta­lâkla boşanan bir kadının yas tutması gerekmediği hususunda ittifak et­mişlerse de, talâk-ı bâinle boşanan bir kadının yas tutup tutmaması konu­sunda ihtilâfa düşmüşlerdir. Hanefilerle diğer birtakım ulemâ bâin talâkla boşanan kadına dahî iddet süresince ihdâd yas lâzım geldiğini söylemişlerdir.

 

5. Hattâbî mevzûmuzu teşkîl eden hadîsle ilgili görüşleri şöyle açıklı­yor: "Kocası ölen bir kadının hangi elbiseleri giyip hangilerini giyemeye­ceği mevzûsunda ulemâ ihtilâf etmişlerdir. İmam Şafiî'ye göre süslü veya süs teşkîl eden boyalarla boyanmış olan alacalı ve çizgili yemen kumaşla­rından dikilmiş elbiseleri kocası ölen bir kadın yas süresi içerisinde giye­mez. Bu elbisenin kalın veya ince olması bu hükmü değiştirmez.

 

İmâm Mâlik'e göre ise, alaçehre, aspur, ya da za'ferân ile boyanmış olan bir elbiseyi bu süre içerisinde giyemez.

 

Ulemânın büyük çoğunluğuna göre alacalı ve çizgili yemen kumaşla­rından dikilen elbiseleri giymesinde bir kerâhat yoktur. Hadîs-i şerife en uygun düşen görüş de budur. Yine ulemânın büyük çoğunluğuna göre söz konusu kadın anılan süre içerisinde altın ve gümüşten zînetler takınamaz.

 

İmâm Mâlik'e göre yüzük takınamaz ve yeni elbise giyinemez. Ule­mânın ekserisine göre kına yakınması mekruhtur.

 

6. Hafız ibn Kesîr "Bu hadîsin isnadı iyidir" demişse de, Beyhâkî onu Ümm-ü Seleme'den mevkuf olarak rivayet etmiştir.