بَاب
فِي خُطْبَةِ
النِّكَاحِ
31-32. Nikah Esnasında
Yapılacak Konuşma
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ كَثِيرٍ
أَخْبَرَنَا
سُفْيَانُ
عَنْ أَبِي
إِسْحَقَ عَنْ
أَبِي
عُبَيْدَةَ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
مَسْعُودٍ
فِي خُطْبَةِ
الْحَاجَةِ
فِي
النِّكَاحِ
وَغَيْرِهِ ح
و حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
سُلَيْمَانَ
الْأَنْبَارِيُّ
الْمَعْنَى
حَدَّثَنَا
وَكِيعٌ عَنْ
إِسْرَائِيلَ
عَنْ أَبِي
إِسْحَقَ عَنْ
أَبِي
الْأَحْوَصِ
وَأَبِي
عُبَيْدَةَ عَنْ
عَبْدِ
اللَّهِ
قَالَ
عَلَّمَنَا
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
خُطْبَةَ الْحَاجَةِ
أَنْ
الْحَمْدُ
لِلَّهِ
نَسْتَعِينُهُ
وَنَسْتَغْفِرُهُ
وَنَعُوذُ
بِهِ مِنْ
شُرُورِ
أَنْفُسِنَا
مَنْ يَهْدِ
اللَّهُ
فَلَا
مُضِلَّ لَهُ
وَمَنْ
يُضْلِلْ فَلَا
هَادِيَ لَهُ
وَأَشْهَدُ
أَنْ لَا إِلَهَ
إِلَّا اللَّهُ
وَأَشْهَدُ
أَنَّ
مُحَمَّدًا
عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ
يَا أَيُّهَا
الَّذِينَ
آمَنُوا
اتَّقُوا
اللَّهَ
الَّذِي
تَسَاءَلُونَ
بِهِ
وَالْأَرْحَامَ
إِنَّ
اللَّهَ كَانَ
عَلَيْكُمْ
رَقِيبًا يَا
أَيُّهَا
الَّذِينَ
آمَنُوا
اتَّقُوا
اللَّهَ
حَقَّ تُقَاتِهِ
وَلَا تَمُوتُنَّ
إِلَّا
وَأَنْتُمْ
مُسْلِمُونَ
يَا أَيُّهَا
الَّذِينَ
آمَنُوا
اتَّقُوا اللَّهَ
وَقُولُوا
قَوْلًا
سَدِيدًا
يُصْلِحْ
لَكُمْ
أَعْمَالَكُمْ
وَيَغْفِرْ
لَكُمْ
ذُنُوبَكُمْ
وَمَنْ
يُطِعْ
اللَّهَ وَرَسُولَهُ
فَقَدْ فَازَ
فَوْزًا
عَظِيمًا لَمْ
يَقُلْ
مُحَمَّدُ
بْنُ
سُلَيْمَانَ
أَنْ
Abdullah (b.
Mes'ud)'dan; demiştir ki; Resûlullah
(s.a.v.) bize (nikâh akdindeki ve başka akitlerdeki) hacet hutbesini (şu
şekilde) öğretti.
"Şüphesiz her türlü
hamd Allaha mahsustur. Ondan yardım ve mağfiret dileriz nefislerimizin
şerrinden de ona sığınırız. Allah'ın hidâyete erdirdiği kişiyi saptıracak
yoktur. Saptırdığını da hidâyet'e erdirecek yoktur. Ben Allah’tan başka bir
İlâh olmadığına ve Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna şehâdet ederim.
"Ey imân edenler,
adıma birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık (bağlarını
kırmak)'tan sakınınız şüphesiz Allah sizin üzerinizde
gözetleyicidir".[Nisâ 1]
"Ey insanlar,
Allah'tan ona yaraşacak şekilde korkunuz. Ve ancak müslümanlar olarak
ölünüz."[Âl-i İmrân 102] "Ey
iman edenler, Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin.”[Ahzab 70] "Ki (Allah) işlerinizi düzeltsin ve
günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah'a ve Resulüne itaat ederse, büyük bir
başarıya ermiş olur."[Ahzab 71]
Ebû Dâvûd dedi ki: (Bu
hadisi bana nakleden râvilerden) Muhammed b. Süleyman (hutbenin başında
bulunan) "înne" harfini rivayet etmedi.
İzah:
Tirmizi, nikâh, Nesâî,
cuma, İbn Mâce, nikâh; Dârimi, nikâh; Ahmed b. Hanbel, I, 392, 393, 432.
Hanefi ulemasından
Aliyyu-1-Kâri’'nin beyânına göre,hutbenin başında bulunan "inne"
kelimesini şeddesiz olarak "En" şeklinde okumak da caizdir. Cezeri
"Tashîhu-I Mesabih" isimli eserinde bu kelimeyi "inne"
şeklinde okuyunca, hikâye tankıyla "Elhamdu" kelimesini de merfû'
olarak okumak caizdir.
Hutbe içerisinde geçen
"Allah'ın saptırdığını hidâyete erdirecek yoktur." cümlesi
"Allanın saptırdığı bir kimseyi hidâyete erdirmeğe kimsenin gücünün
yetmeyeceğini" ifâde etmektedir. Küfrün peşinden giden ve kalbini
mühürlenmesini hakkeden bir kimseyi Allah saptırınca artık o kimse ibadet bile
etse o ibadet küfür dumanlarıyla işlenmiş ve lekelenmiş olacağından makbul bir
ibâdet olmayacaktır. Nitekim Kuran-ı Kerimde "Hepsi Allah
tarafındandır."[Nisâ 78] buyuruluyor. Bu âyet-i kerime ile "Sana
gelen her iyilik Allah'tandır, sana gelen her kötülük de kendi (işlediğin günah
yüzü)ndendir."[Nisâ 79] âyet-i kerimesi arasında bir çelişki bulunduğunu
söylemek doğru olmaz. Çünkü burada kötülüğün kula nisbet ve izafe edilmesi, kulun
o kötülüğün kesbi sebebiyledir. Binaenaleyh bu nisbet, bir fiilin sebebine
nisbet edilmesi kabilinden bir mecazdır.
Aslında Hutbe
içerisinde geçen "Ey inananlar, adına birbirinizden dilekte
bulunduğunuz..."[Nisâ 1] âyet-i.kerimesinin başında "Ey
inananlar" sözü yoktur. Bu sözü âyet-i kerimeye, lüzumuna binaen Resûl-i
Ekrem'in ilâve ettiği düşünülebilirse de, yanlışlıkla râviler tarafından ilâve
edilmiş olabileceğini düşünmek de mümkündür. AIiyü'l-Kâri'nin dediği gibi, bu
âyet-i kerimenin îbtı Mesûd'un Mushaf'ında böyle yazılmış olduğu da düşünülebilir.
Fakat evlâ olan bu âyet-i kerimeyi Kur'ân-ı Kerimdeki aslına uygun olarak
okumaktır. Nitekim Tirmizî, Dârimi ve Beyhâkinin rivayetlerinde bu ayet-i
kerime Kur'an-ı Kerimdeki aslına uygun olarak riâyet edildiği gibi, bazı
Hısnül-hasin nüshalarında Kur'ân-ı Kerimdeki aslına uygun olarak rivayet
edilmiştir. Ayet-i kerimeler hakkında ayrıntılı açıklama için tefsir kitablarma
bakılabilir.