DEVAM: 8. Mikatlar
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ صَالِحٍ
حَدَّثَنَا
ابْنُ أَبِي
فُدَيْكٍ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
بْنِ يُحَنَّسَ
عَنْ يَحْيَى
بْنِ أَبِي
سُفْيَانَ
الْأَخْنَسِيِّ
عَنْ
جَدَّتِهِ
حُكَيْمَةَ
عَنْ أُمِّ سَلَمَةَ
زَوْجِ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَنَّهَا
سَمِعَتْ رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
يَقُولُ مَنْ
أَهَلَّ
بِحَجَّةٍ أَوْ
عُمْرَةٍ
مِنْ
الْمَسْجِدِ
الْأَقْصَى
إِلَى
الْمَسْجِدِ
الْحَرَامِ
غُفِرَ لَهُ
مَا
تَقَدَّمَ مِنْ
ذَنْبِهِ
وَمَا
تَأَخَّرَ
أَوْ وَجَبَتْ
لَهُ
الْجَنَّةُ
شَكَّ عَبْدُ
اللَّهِ أَيَّتُهُمَا
قَالَ
قَالَ
أَبُو دَاوُد
يَرْحَمُ
اللَّهُ وَكِيعًا
أَحْرَمَ
مِنْ بَيْتِ
الْمَقْدِسِ
يَعْنِي
إِلَى
مَكَّةَ
Nebi (s.a.v.)'in hanımı
Ümmü Seleme (r.a.)'den rivayet edildiğine göre kendisi, Resûlullah (s.a.v.)'i, "Kim
hac veya umre için Mescid-i Aksa'dan ihram'a girip Mecsid-i Harâm'a kadar
(ihramda) kalırsa onun geçmiş ve gelecek günah(lar)ı bağışlanır,"
veyahutta "Onun için cennet(e girmek) kesinleşmiştir." buyururken
işitmiştir.
(Râvi) Abdullah, (Yahya
b. Ebî Sûfyan'ın) bu iki (cümle) den hangisini söylediğinde şüpheye düşmüştür.
Ebû Davud dediki: Allah
Vekî'e rahmet etsin. Beytul-Makdis'den ihrama girdi. Yani Mekke'ye kadar
(ihramda kaldı.)
İzah:
İbn Mâce menâsık
Bu hadis-i şerif mîkate
varmadan evvel ihrama girmenin mikata girmekten daha faziletli olduğunu
söyleyen ulemânın delilidir.
Bilindiği gibi ulemâ
hac etmek isteyen bir kimsenin evinde mi, yoksa mik'atta mı ihrama girmesinin
daha faziletli olduğunda ihtilâf etmişlerdir.
İmâm Mâlik, îmâm Ahmet
ve İshâk'a göre mîkatlerde ihrama girmek bir ruhsattır. Herkesin evinde ihrama
girmesi efdaldir. Delilleri, ashâb-ı kiram'ın fiilleridir.
Sahabeden İbn Abbâs, İbn
Mes'ud, İbn Ömer (r.a.) hazeratı ile başkaları mîkata varmadan ihrama
girmişlerdir. Onlar sünneti elbette herkesten iyi bilirler. Zahirîlerin
kaidelerine göre ihramın ancak mik'atta giyilmesi icâb eder.
İbn Abdilberr, İmâm
Mâlik'in mîkatten evvel ihrama girmeyi kerih gördüğünü söylemiştir. Zira
ashâb-ı kirâm'dan, Ömer (r.a.), İmran b. Husayn (r.a.)'in Basra'dan ihrama
girmesini, Osman b. Affan (r.a.) dahi Hz. Abdullah b. Âmir'in mîkatten önce
ihrama girmesini tasvip etmemişlerdir.
Buhârî'nin ta'likine
göre Hz. Osman, Horasan'dan, Kirmân'dan; Hasan el-Basrî ile Atâ'dahi uzak
yerlerden ihrama girmeyi kerih görmüşlerdir.
İbn Bezîza bu hususta
ulemâdan üç kavil nakledildiğini söyler. Birinci kavle göre, mîkat dışında
ihrama girmek mutlak surette her yerde caizdir.
İkinci kavle göre,
mikat dışındaki her yerde mutlak surette mekruhtur.
Üçüncü kavle göre, uzak
yerlerde caiz, yakın yerlerde caiz değildir.
İmâm A'zam ile İmâm
Şafii: "İktidarı olan kimsenin bu mîkatlardan evvel ihrama girmesi
efdaldir" demişlerdir.
Hz. Ali, İbn Mes'ûd
İmran b. Husayn, İbn Abbas ve îbn Ömer hazeratının mîkatlara uzak yerlerde
ihrama girdikleri sahih rivayetlerle sabit olmuştur.[A. Davudoğlu, Sahih-i
Müslim Tercüme ve Şerhi, VI, 292.]