بَاب
فِي مَكَّةَ
88. (Sadece) Mekke(De
Helal Olan Şeyler)
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ
حَنْبَلٍ
حَدَّثَنَا
سُفْيَانُ
بْنُ
عُيَيْنَةَ
حَدَّثَنِي
كَثِيرُ بْنُ
كَثِيرِ بْنِ
الْمُطَّلِبِ
بْنِ أَبِي
وِدَاعَةَ
عَنْ بَعْضِ
أَهْلِهِ
عَنْ جَدِّهِ
أَنَّهُ
رَأَى النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يُصَلِّي
مِمَّا يَلِي
بَابَ بَنِي
سَهْمٍ
وَالنَّاسُ
يَمُرُّونَ
بَيْنَ
يَدَيْهِ وَلَيْسَ
بَيْنَهُمَا
سُتْرَةٌ
قَالَ سُفْيَانُ
لَيْسَ
بَيْنَهُ
وَبَيْنَ
الْكَعْبَةِ
سُتْرَةٌ قَالَ
سُفْيَانُ
كَانَ ابْنُ
جُرَيْجٍ
أَخْبَرَنَا
عَنْهُ قَالَ
أَخْبَرَنَا
كُثَيْرٌ عَنْ
أَبِيهِ
قَالَ
فَسَأَلْتُهُ
فَقَالَ لَيْسَ
مِنْ أَبِي
سَمِعْتُهُ
وَلَكِنْ مِنْ
بَعْضِ
أَهْلِي عَنْ
جَدِّي
el-Muttalib b. Ebî
Vedâa'dan rivayet olunmuştur ki, Kendisi Nebi sallallahu aleyhi ve sellemi
(Beyt-i şerif'ten) Beni Sehm kapısına doğru uzanan bir yerde önünden halk
geçmekte iken ve Beyt-i Şerîf ile kendisi arasında bir sütre de olmadığı halde
namaz kılarken görmüştür.
Süfyan ise (bu hadisi)
"Onunla Kabe arasında bir sütre yoktu" (şeklinde) rivayet etti.
Süfyan diğer bir rivayetinde de dedi ki: îbn Cüreyc (bu hadisi) bize Kesîr'den
rivayet etti ve dedi ki: "Bize (bu hadisi) Kesîr, babasından (Kesir b.
el-Muttalib'den) rivayet etti. (Kesîr'in) kendisine sordum; "Ben bunu
babamdan duymuş değilim. Fakat aile halkımın birisinden duydum. O da dedemden
(duymuş)" diye cevap verdi.
İzah:
Nesâî, menâsik; İbn
Mâce, menâsik: Ahmed b. Hanbel, VI, 399; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, II, 273.
el-Muttalib b. Ebî
Vedâ'a el-Haris b. Ebî Sabîre b. Said es-Sehmî el-Kureşî. Hz. Peygamber ve Hz.
Hafsa'dan hadis rivayet etmiş bir sahâbîdir. Kendisinden de çocukları Kesir,
Ca'fer ve Abdurrahman ile İkrime b. Halid ve es-Sâib b. Yezîd hadis rivayet
etmiştir. Müs-lüm ve Sünen sahipleri onun rivayetlerine eserlerinde yer
vermişlerdir. Bedir Savaşında babası Ebû Vedâ'a esir edilmişti. Hz. Peygamber,
"Onun akıllı, zengin bir oğlu var, babasının fidyesini vermeye
gelecektir" buyurmuş, el-Muttalib gizlice gelip 4000 dirhem fidye verip
babasını kurtarmıştı. Kureyşliler kendisini ayıplamışlar o da "Babamı esîr
alarak bırakamazdım" cevabını vermiştir. "Muhammed'in ümitlendirmemek
için fidye vermekte acele etmemeye karar almış olan Kureyş bundan sonra fidye
vererek esirlerini kurtarmaya başlamışlardır. (Tekmiletu'l-Meo'el, II, 198.)
Bu hadis,
Mescidu'L-Harâm içerisinde bulunan bir kimsenin Kabe'yi tavaf eden kimseler
önünden geçerlerken sütresiz olarak namaz kılmasının, dolayısıyle Harem-i
Şerifte namaz kılan bir kimsenin önünden geçmenin caiz olduğunu ifade
etmektedir. Şafiî, ule-mâsıyla Hanbelî ulemâsı bu görüştedirler. Nitekim İmam
Ahmed'e "bir kimse Mekke'de önüne bir sütre dikmeden namaz kılabilir
mi?" diye sorulmuş da:
Orada bir kimse Kabe'yi
tavaf edenlerle kendi arasına bir sütre koymadan namaz kılabilir"
cevabını vermiş.[Şerhu'l-Mukanna", I, 632.] Anılan imamlara göre Harem
bölgesinin tümü de bu hükme girmektedir.
Hanefi ulemâsına göre
ise, sadece Mescid-i Haram'da tavaf alanında Kabe'nin içinde ve Makam-ı
İbrahim'in arkasında bu şekilde namaz kılmak caizdir. Buraların dışında bu
şekilde namaz kılmak mekruhtur.
Mâlikî ulemâsına göre
ise, Kabe'yi tavaf etmekte olan bir kimse sütresiz olarak namaz kılmakta olan
bir kimsenin önünden geçebilirse de önünr de sütre bulunan bir kimsenin önünden
geçmesi mekruhtur. Sütresiz kılan bir kimsenin önünden geçmek izni ise sadece
tavaf edenler içindir. Tavaf halinde olmayan kimselerin, önlerine sütre koyarak
namaz kılan kimselerin önlerinden geçmeleri haramdır. Sütre koymadan namaz
kılanların ise, sadece secde ve rüku mahallerinden geçemezler bunun ilerisinden
istedikleri yerden geçebilirler.
Mescid-i Haram'da tavaf
etmekte olan kimselere bu kolaylığın sağlanmasındaki hikmet, orada o mevsimde
büyük bir izdihamın bulunmasıdır. Eğer Kabe'yi tavaf edenlere böyle bir
kolaylık sağlanmasaydı, hacı adayları çok müşkil durumda kalırlardı. Halbuki
Allah teâla ve tekaddes hazretleri dinde, zorluk kılmamıştır.