بَاب
مَنْ لَمْ
يُدْرِكْ
عَرَفَةَ
68. Arafat'ta Vakfeye
Yetişemeyen Kimse
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ كَثِيرٍ
حَدَّثَنَا
سُفْيَانُ
حَدَّثَنِي
بُكَيْرُ بْنُ
عَطَاءٍ عَنْ
عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
بْنِ يَعْمَرَ
الدِّيلِيِّ
قَالَ
أَتَيْتُ
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ وَهُوَ
بِعَرَفَةَ
فَجَاءَ
نَاسٌ أَوْ
نَفَرٌ مِنْ
أَهْلِ
نَجْدٍ
فَأَمَرُوا
رَجُلًا فَنَادَى
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
كَيْفَ
الْحَجُّ
فَأَمَرَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
رَجُلًا
فَنَادَى
الْحَجُّ
الْحَجُّ
يَوْمُ عَرَفَةَ
مَنْ جَاءَ
قَبْلَ
صَلَاةِ
الصُّبْحِ
مِنْ
لَيْلَةِ
جَمْعٍ
فَتَمَّ
حَجُّهُ أَيَّامُ
مِنًى
ثَلَاثَةٌ
فَمَنْ
تَعَجَّلَ
فِي
يَوْمَيْنِ
فَلَا إِثْمَ
عَلَيْهِ وَمَنْ
تَأَخَّرَ
فَلَا إِثْمَ
عَلَيْهِ
قَالَ ثُمَّ
أَرْدَفَ
رَجُلًا
خَلْفَهُ
فَجَعَلَ
يُنَادِي بِذَلِكَ
قَالَ
أَبُو دَاوُد
وَكَذَلِكَ
رَوَاهُ مِهْرَانُ
عَنْ
سُفْيَانَ
قَالَ
الْحَجُّ الْحَجُّ
مَرَّتَيْنِ
وَرَوَاهُ
يَحْيَى بْنُ
سَعِيدٍ
الْقَطَّانُ
عَنْ
سُفْيَانَ قَالَ
الْحَجُّ
مَرَّةً
Abdurrahman b.Ya'mur
ed-Deyl(em)î'den; demiştir ki: Nebi (S.A.V.) Arafat'ta iken yanına varmıştım.
Necid halkından da bazı kimseler ^Yahut bir grup- geldiler. (İçlerinden) birine
(Hz. Nebi'e hacla ilgili sorular sormasını) emrettiler. (O da) Resûlullah
(S.A.V.)'e, (Arafat'ta vakfeye yetişemeyen kimsenin) hacc(ı) nasıldır? diye
sordu. Resûlullah (S.A.V.) de birisine emretti. (O adam da aldığı emre uyarak)
"Hac, hac, Arafe günü (vakfe yapmak) demektir, kim Müzdelife gecesi sabah
olmadan (Arafat'a) gelirse haccı tamdır. Minâ günleri üçtür, kim acele eder de
iki gün de (Mekke'ye dönerse) ona bir günah yoktur. (Minâ'da) geciken de
günahkâr olmaz" diye yüksek sesle bağırdı. Sonra (o bağıran adamın)
arkasından bir başka adam gönderdi. O da aynı şeyleri yüksek sesle ilân etmeye
başladı.
Ebû Dâvûd dedi ki: Bu
hadisi Mihrân da Süfyân'dan (hac kelimesini) -iki-defa tekrarlayarak-
"Hac, hac (Arafat'ta durmaktır)" dedi, (şeklinde) rivayet etti. Yahya
b. Safd el-Kattân ise Süfyân 'dan (hac kelimesini) bir kerre (söyleyerek)
"hac (Arafat'ta durmaktır) ded”, (şeklinde rivayet etti).
Diğer tahric: Tirmizî,
hac, tefsir sure; İbn Mace, menâsik; Nesai, menâsik, Ahmed b. Hanbel IV,
309-310, 335; Beyhakî, es-Sünenu'l-kübrâ, V, 116; Hâkim, el-Müstedrek, I, 464;
İbn Hıbbân, Sahih, VI, 76.
İzah:
Mina günlerinden
maksat, kurban bayramının 2, 3, 4 üncü günleridir.Bir başka tâbirle
Zilhicce'nin 11, 12, 13 üncü günleridir. Bayramın ilk günü (10
Zilhicce) yalnızca Akabe cemresine yedi taş atılır. Diğer iki cemereye taş
atılmaz. Bayramın 2, 3 ve 4 üncü günleri ise her üç cemreye de yedişerden
yirmibir taş atılır. Böylece atılan taşların sayısı 70 olur. Ancak bayramın 4.
günü şafak sökmeden önce Minâ'dan ayrılanlara dördüncü günün taşlarım atmak
vâcib olmaz. Bu durumda atılan taş sayısı 49 olur. Hadis-i şeriften de
anlaşıldığı gibi Zilhiccenin 12. günü taşları attıktan sonra Minâ'yı terk
ederek Mekke'ye gitmekte herhangi bir sakınca yoktur. Buna ruhsat verilmiştir.
Bu ruhsatı terk etmekten dolayı da bir günah yoktur. Fakat bayramın dördüncü
günü de Minâ'da beklemek ve o gün cemrelere 21 taş atmak, daha faziletlidir.
Musannif Ebû Dâvûd bu hadisin sonuna ilâve ettiği talikte, metinde geçen
"hac hac, Arafat'ta vakfe yapmaktır" cümlesini Mihrân'ın
"hac" kelimesini iki defa tekrarlayarak rivayet ettiğini fakat Yahya
b. Saîd'in bu cümleyi rivayet ederken "hac" kelimesini sadece bir
kere söylediğini ifâde etmek istiyor.