DEVAM: 68. Arafat'ta
Vakfeye Yetişemeyen Kimse
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
يَحْيَى عَنْ
إِسْمَعِيلَ
حَدَّثَنَا
عَامِرٌ أَخْبَرَنِي
عُرْوَةُ
بْنُ
مُضَرِّسٍ
الطَّائِيُّ
قَالَ
أَتَيْتُ
رَسُولَ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
بِالْمَوْقِفِ
يَعْنِي
بِجَمْعٍ
قُلْتُ
جِئْتُ يَا
رَسُولَ
اللَّهِ مِنْ
جَبَلِ طَيِّئٍ
أَكْلَلْتُ
مَطِيَّتِي
وَأَتْعَبْتُ
نَفْسِي
وَاللَّهِ
مَا تَرَكْتُ
مِنْ حَبْلٍ
إِلَّا
وَقَفْتُ
عَلَيْهِ
فَهَلْ لِي
مِنْ حَجٍّ
فَقَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
مَنْ
أَدْرَكَ
مَعَنَا هَذِهِ
الصَّلَاةَ
وَأَتَى
عَرَفَاتَ
قَبْلَ ذَلِكَ
لَيْلًا أَوْ
نَهَارًا
فَقَدْ تَمَّ حَجُّهُ
وَقَضَى
تَفَثَهُ
Urve b. Mudarris
et-Tâî'den; demiştir ki: Ben Resûlullah (S.A.V.)'E geldim (ve): Ya Resûlullah,
ben Tayy dağlarından geliyorum. Hayvanımı da kendimi de yordum. Vallahi (yol
boyunca) üzerinde vakfe yapmadık tek bir kum yığını bırakmadım. Benim için
hacdan (bir nasib) var mıdır? dedim. Resûlullah (s.a.v.): "Kim bizimle
beraber şu (sabah) namaz(ın)a yetişecek olursa ve bundan önce de gündüzün veya
geceleyin Arafat'a gelmiş olursa, haccı tamam olur ve (ihramdan çıkış)
temizliğini yapar." buyurdu.
İzah:
Tirmizî, hac; nesaî,
hac; İbn Mâce, menâsik; Ahmet b. Hanbel, IV, 15, 261, 262.
Tayy dağlarından maksat
Medine civarında bulunan iki dağdır. Bunlardan birisi Medine'nin doğusunda
bulunan ve Selmâ adıyla anılan dağdır. Diğeri de Medine'ye üç konaklık mesafede
ve Mekke yolu üzerinde bulunan ve "Ece" ismiyle anılan bir dağdır. Metinde
geçen " = Habl" kelimesi çölden kum yığınlarının oluşturduğu tepe
anlamına gelir ki, bu kelime Tirmizî, Tahâvî ve Dârekutnî'nin rivayetlerinde
" = Cebel = dağ" şeklinde geçmektedir.
Bu hadis-i şerîfte
gündüzün veya geceleyin Arafat'ta vakfe yapıp da bayram günü Müzdelife'de
kılınan sabah namazına yetişebilen, bir başka tabirle, sabah namazı vakti
girmeden önce Arafat'ta vakfe yapmaya muvaffak olan bir kimsenin haccın daha
sonraki vecibelerini de yerine getirmek şartıyla hac farizasını yaptığından emin
olabileceği ifade edilmektedir. "Ve (ihramdan çıkış) temizliğini
yapar" şeklinde tercüme ettiğimiz cümlesiyle "artık usulüne uygun
olarak ihramdan çıkıp tırnakları kesmek, bıyıkları kırpmak, kasıkları ve
koltuk altlarını tıraş etmek veya yolmak gibi temizlikleri yapabilir"
denmek istenmiştir. Mezhep imamlarının bu mevzudaki görüşleri 1910 numaralı
hadiste açıklanmıştır.