DEVAM: 24. Kır'an
Haccı
1535
حَدَّثَنَا
النُّفَيْلِيُّ
حَدَّثَنَا مِسْكِينٌ
عَنْ
الْأَوْزَاعِيِّ
عَنْ يَحْيَى
بْنِ أَبِي
كَثِيرٍ عَنْ
عِكْرِمَةَ
قَالَ
سَمِعْتُ
ابْنَ
عَبَّاسٍ
يَقُولُ حَدَّثَنِي
عُمَرُ بْنُ
الْخَطَّابِ
أَنَّهُ
سَمِعَ رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
يَقُولُ
أَتَانِي
اللَّيْلَةَ
آتٍ مِنْ
عِنْدِ
رَبِّي عَزَّ
وَجَلَّ
قَالَ وَهُوَ
بِالْعَقِيقِ
وَقَالَ
صَلِّ فِي هَذَا
الْوَادِي
الْمُبَارَكِ
وَقَالَ عُمْرَةٌ
فِي حَجَّةٍ
قَالَ أَبُو
دَاوُد
رَوَاهُ
الْوَلِيدُ
بْنُ
مُسْلِمٍ
وَعُمَرُ
بْنُ عَبْدِ
الْوَاحِدِ
فِي هَذَا
الْحَدِيثِ
عَنْ
الْأَوْزَاعِيِّ
وَقُلْ
عُمْرَةٌ فِي
حَجَّةٍ
قَالَ أَبُو
دَاوُد
وَكَذَا
رَوَاهُ
عَلِيُّ بْنُ الْمُبَارَكِ
عَنْ يَحْيَى
بْنِ أَبِي
كَثِيرٍ فِي
هَذَا
الْحَدِيثِ
وَقَالَ
وَقُلْ
عُمْرَةٌ فِي حَجَّةٍ
Ömer b. el-Hattab,
Resûlullah (s.a.v.)'i (şöyle) derken işittiğini söylemiştir: "Bu gece bana
aziz ve celil olan Rabbimden bir elçi geldi de..."
(Hz.
Ömer) dedi ki: (Resûl-i Ekrem bu olayı anlatırken) kendisi Akik (denilen
vadi)de (idi)-
"Bu mübarek vadide
namaz kıl. Hac ile birlikte umreye de niyet et
dedi."
Ebû Dâvûd dedi ki: Bu
hadisi el-Velid b. Müslim ile Ömer b. Abdilvâhid de rivayet etmiştir. Bu
hadisin Yahya b. Kesîr'den gelen rivayetinde "Ve "(Ey Muhammed) Hacc
ile birlikte umre’ye" diye niyet et"
cümlesi vardır.
Aynı şekilde bu
hadis’in, Ali b. el-Mubârek'in, Yahya b. Kesîr'den rivayet ettiği metninde de;
"Rabbimden gelen elçi bana) dedi ki: "ve (Ey Muhammed) Hacla birlikte
umreye" diye niyet et" cümlesi vardır.
İzah:
Buhârî, hac; İbn Mâce,
menâsik; Ahmed b. Hanbel, I, 24.
Resûl-i Ekrem
(s.a.v.)'e Cenâb-ı Hak'tan gelen elçi Cebrâil aleyhisselamdır. "Akik"
ise, Medine'ye dört mil ( = 7420 m) mesafede bir vadidir. Aslında
"Akîk" yeryüzünden ayrılan bir parça anlamına gelir. Arap ülkelerinde
"Akik" adıyla bilinen pek çok yer vardır. Bu hadisin râvîlerinden
olan Velid b. Müslim'e göre buradaki "Akik Vadisi"nden maksat,
Zulhuleyfe'dir.
Namaz kıl"sözüyle
"iki rekât namaz kıl" denilmek istenmiştir. Ancak bu emir
"vücûb" ifâde eden bir emir değil, bu vadideki namazın faziletini
bildiren "ihbârî" bir emirdir. Çünkü bu vadide namaz kılmanın farz
olmadığında icmâ' vardır. Bu emr fazilete irşâd için vârid olmuştur.
"Hac ile birlikte
umreye" cümlesinin başında gizli bir" de, niyet et" kelimesi
vardır. Bu takdirde cümle şu anlama gelir: "Ey Muhammed, sen bu yaptığın
hac ibâdetine "bu hac ile birlikte umredir" diye niyet et".
Buhârîde ise umre kelimesi başında bulunduğu farzedilen bir fiilinin mef'ûlu olabilecek
şekilde mensûb olarak, rivayet edilmiştir. Bu haliyle Buhârî'nin rivayeti
"Ben bu nüsûkumu hacla birlikte umre kılmak istiyorum," anlamına
gelir.
Netice olarak bu cümle
üç ayrı şekilde rivayet edilmiştir:
1. Miskin b. Bekr'in
rivayet ettiği "ve kaale umretün fi haccetin" şeklindeki cümle.
2. Velid b. Müslim ile
Ömer b. Abdülvâhid'in Yahya b. Ebi Kesir den rivayet ettiği "kul, umretün
fî haccetin" şeklindeki cümle.
3. Ali b. Mubârek'in
"kaale" ve "kul" lâfızlarını birleştirerek Yahya b. Ebî Kesir'den
rivayet ettiği "kaale ve kul umretün fî haccetin" şeklindeki cümle.
Aslında bu
farklılıkların hiç birisi manaya tesir edecek şekilde önemli değildir.
Hanefî ulemâsından
aynî'ye göre bu rivayetler içerisinde en doğru olanı Buhârî'nin rivayet ettiği
"kul, umreten fi haccetin" şeklindeki rivayettir. Buhârî'nin rivayet
ettiği bu cümle "hacla birlikte umre yapmayı" emretmektedir. Bu
şekildeki hac, kıran haccının-sıfatıdır. Dolayısıyla Buhârî'nin bu rivayeti
Resûl-i Ekrem'in Veda Haccında hacc-ı kırana niyet ettiğine delâlet
etmektedir.[Aynî, Umdetu'l-kârî, IX, 148.]
Münzirî'nin beyânına
göre bu cümle Buhârî'nin bir rivayetinde "kul umretün ve
haccettin"[Buhârî, i'tisâm] şeklinde gelmiştir. Bazıları bu rivayete
bakarak, Resûl-i Ekrem'in Veda Haccında hacc-ı kıran yaptığını, çünkü atıf
vâv'ı mutlak cem'e delâlet ettiğini, dolayısıyla Buhârî'nin bu rivayetinin
hacc-ı kıranın diğer haclardan daha faziletli olduğunu ifâde ettiğini iddia
etmişlerse de, aslında bu cümlenin "haccını bitirdiğin zaman memleketine
dönmeden önce aynı zamanda ve mekânda umreye de niyet et" anlamına
gelmesi mümkün olduğu gibi, umre kelimesiyle hac kelimesi arasına giren vâv'ın
bu iki ibadetin arasım ayırmaya delâlet etmesi de mümkündür.[bk. el-Azimabâdî,
Avnu'l-ma'bûd, V, 233.]