DEVAM: 24. Kır'an
Haccı
حَدَّثَنَا
أَبُو
سَلَمَةَ
مُوسَى بْنُ
إِسْمَعِيلَ
حَدَّثَنَا
وُهَيْبٌ
حَدَّثَنَا
أَيُّوبُ
عَنْ أَبِي
قِلَابَةَ
عَنْ أَنَسٍ
أَنَّ
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
بَاتَ بِهَا
يَعْنِي
بِذِي
الُحُلَيْفَةِ
حَتَّى
أَصْبَحَ
ثُمَّ رَكِبَ
حَتَّى إِذَا
اسْتَوَتْ
بِهِ عَلَى
الْبَيْدَاءِ
حَمِدَ
اللَّهُ
وَسَبَّحَ
وَكَبَّرَ
ثُمَّ أَهَلَّ
بِحَجٍّ
وَعُمْرَةٍ
وَأَهَلَّ النَّاسُ
بِهِمَا
فَلَمَّا
قَدِمْنَا
أَمَرَ
النَّاسَ
فَحَلُّوا
حَتَّى إِذَا
كَانَ يَوْمُ
التَّرْوِيَةِ
أَهَلُّوا
بِالْحَجِّ
وَنَحَرَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
سَبْعَ
بَدَنَاتٍ
بِيَدِهِ
قِيَامًا
قَالَ
أَبُو دَاوُد
الَّذِي
تَفَرَّدَ
بِهِ يَعْنِي
أَنَسًا مِنْ
هَذَا
الْحَدِيثِ أَنَّهُ
بَدَأَ بِالْحَمْدِ
وَالتَّسْبِيحِ
وَالتَّكْبِيرِ
ثُمَّ
أَهَلَّ
بِالْحَجِّ
Enes (r.a.)'den rivayet
edildiğine göre, Nebi (s.a.v.) gece sabaha kadar Zülhuleyfe'de kaldıktan sonra
(devesine) bindi ve (devesi) kendisini Beydâ Tepesi'nde yukarı kaldırınca
Allah'a hamdetti ve "Sübhânallah, Allahü ekber" dedi. Sonra da hac ve
umre için ihram'a girdi, halka da hac ve umre için ihrama girmeleri emrini
verdi. (Halk bu emir gereğince umre yaparak) ihramdan çıktılar. Nihayet terviye
günü olunca (yeniden) hac için ihrama girdiler. Ve (bayram günü) Resûlullah
(s.a.v.) yedi tane deveyi ayakta oldukları halde kurban etti.
Ebû Dâvûd dedi ki: Bu
hadisten Enes''in tek başına rivayet ettiği kısım, "O (Hz. Nebi), önce
elhamdülillah, Subhânellah, Allahu ekber dedi, sonra hac için ihrama
girdi" cümlesidir.
İzah:
Buhari, hac; Beyhakî,
es-Sünenü'1-kübrâ, V, 9.
Bilindiği gibi
ihram, hacca veya umreye veya her
ikisine birden niyet etmek ve
"Lebbeyk Allahümme lebbeyk" diye telbiyede bulunmak demektir.
Nebi (s.a.v.)'in ihrama
girerken sadece "sübhanallah" demekle yetinmeyip, metinde ifâde
edildiği şekilde, "elhamdülillah" vel"Allahu. ekber"
cümlelerini de ilâve etmesi, "telbiye için sübhanallah demenin yeterli
olduğunu" iddia eden kimselerin aleyhine bir delil teşkil ettiği gibi, aynı
kanatte olan Hanefî mezhebine mensup alimlerinde aleyhine bir delildir. Çünkü
Hanefî mezhebindeki tercihe şayan görüşe göre telbiye lafızlarından bir
kelimeyi bile eksik okumanın caiz olmadığı, fakat bu lâfızlara Nebi (s.a.v.)'in
ilâve ettiği lâfızları ilâve etmenin müstehab olduğu kabul edilmiştir.
Her ne kadar metinden
Hz. Nebi'in sabah namazından sonra deveye bindiği neticesi çıkıyorsa da, daha
önceki hadislerden de anlaşıldığı üzere Resûl-i Ekrem devesine öğle namazından
sonra binmiştir. Ayrıca daha önceki bazı hadis-i şeriflerin şerhlerinde de
ifâde ettiğimiz gibi Veda Haccında bulunan hacıların bir kısmı sadece umreye,
bir kısmı sadece hacca, bir kısmı da hacla birlikte umreye niyet etmişti.
Binâenaleyh metinde geçen "halk da hac ve umre için ihrama girdi"
cümlesi halkın bir kısmını ifade etmektedir. Resûl-i Ekrem'in halka (umre
yaparak) ihramdan çıkmalarına ilişkin emri ise, yanında kurbanlığı olmayan
veya daha önce Beyt-i Şerife kurbanlık göndermemiş olan kişiler içindir. Çünkü
yanında kurbanlığı bulunan veya daha önce Beyt-i Şerife kurbanlık göndermiş
bulunan bir kimse bayram günü kurbanlığını kesmedikçe ihramdan çıkamaz.
Bu hadis-i şerifte,
Resûl-i Ekrem Efendimizin yatırmadan kestiği kurbanların adedinin yedi olarak
ifâde edilmesi ile daha önce geçen 1764 numaralı hadiste bu develerin
sayısının 30 aded olarak belirtilmesi arasında bir çelişki olmadığı gibi,
ileride gelecek olan, bayram günü Fahr-i Kâinat Efendimizin 63 aded kurbanlık
deve kestiğini ifâde eden 1905 numaralı hadisle de çelişik değildir. Çünkü bu
hadisleri rivayet edenlerden birisi Resûl-i Ekrem kurban keserken bu
kurbanlardan yedi tanesi kesilinceye kadar hadise mahallinde bulunmuş ve
gördüğünü rivayet etmiş, diğeri otuzunu kesinceye kadar hâdise mahallinden
ayrılmamıştır. Bunlardan her birinin olaydan gördüğü kadarını nakletmiş olması
bu rivayetler arasında bir çelişki olduğuna delâlet etmez.
Her ne kadar musannif
Ebû Dâvûd, "Hz. Nebi (s.a.v.) önce "elhamdülillah, sübhanallah,
Allahü ekber" dedi, sonra hac için ihrama girdi" Cümlesini Hz.
Enes'den başka rivayet eden bir râvinin bulunmadığını söylüyorsa da Hz. Enes'in
bu cümleleri rivayette yalnız kalması, bu rivayetin sıhhatine bir zarar vermez.
Çünkü Hz. Enes sahâbidir, sahâbilerin adaletinde ise şüphe yoktur.