DEVAM: 32. Mal'daki
Haklar
حَدَّثَنَا
عُثْمَانُ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ
حَدَّثَنَا
يَحْيَى بْنُ
يَعْلَى
الْمُحَارِبِيُّ
حَدَّثَنَا
أَبِي
حَدَّثَنَا غَيْلَانُ
عَنْ
جَعْفَرِ
بْنِ إِيَاسٍ
عَنْ مُجَاهِدٍ
عَنْ ابْنِ
عَبَّاسٍ
قَالَ لَمَّا
نَزَلَتْ هَذِهِ
الْآيَةُ
وَالَّذِينَ
يَكْنِزُونَ
الذَّهَبَ
وَالْفِضَّةَ
قَالَ كَبُرَ
ذَلِكَ عَلَى
الْمُسْلِمِينَ
فَقَالَ
عُمَرُ
رَضِيَ
اللَّهُ
عَنْهُ أَنَا
أُفَرِّجُ عَنْكُمْ
فَانْطَلَقَ
فَقَالَ يَا
نَبِيَّ اللَّهِ
إِنَّهُ كَبُرَ
عَلَى
أَصْحَابِكَ
هَذِهِ
الْآيَةُ فَقَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
إِنَّ
اللَّهَ لَمْ
يَفْرِضْ
الزَّكَاةَ
إِلَّا
لِيُطَيِّبَ
مَا بَقِيَ
مِنْ
أَمْوَالِكُمْ
وَإِنَّمَا
فَرَضَ
الْمَوَارِيثَ
لِتَكُونَ
لِمَنْ بَعْدَكُمْ
فَكَبَّرَ عُمَرُ
ثُمَّ قَالَ
لَهُ أَلَا
أُخْبِرُكَ بِخَيْرِ
مَا يَكْنِزُ
الْمَرْءُ
الْمَرْأَةُ
الصَّالِحَةُ
إِذَا نَظَرَ
إِلَيْهَا
سَرَّتْهُ
وَإِذَا
أَمَرَهَا
أَطَاعَتْهُ
وَإِذَا
غَابَ
عَنْهَا
حَفِظَتْهُ
îbn Abbas'tan; demiştir
ki: "Altın ve gümüşü biriktirenler..." âyeti [Tevbe 33] inince durum
müslümânların ağırına gitti. Bunun üzerine Ömer: Ben sizi rahatlatırım, diyerek
Resûlullah (s.a.v.)'e gitti ve: Ey Allah'ın Nebisii! Bu âyet ashabının ağırına
gitti, dedi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.): "Allah zekâtı ancak
mallarınızdan kalanı temizlemek için farz kıldı, Mirasları da sizden
sonrakilere kalması için farz kıldı" buyurdu. Ömer, tekbîr getirdi sonra
Resûlullah (s.a.v.) ona:
"Kişinin
biriktirdiği en hayırlı şeyi haber vereyim mi? Saliha olan kadın ki, kocası ona
baktığı zaman kocasını sevindirir, kocası emrettiği zaman itaat eder, kocası
yanında olmadığı zaman onun haklarını korur" buyurdu.
İzah:
Hâkim, el-Müstedrek, I,
409.
Söz konusu âyetin
ashâb-ı kiramın ağırına gitmesi onun umumuna
bakıp altın ve
gümüş biriktirmenin azabını
düşünmelerindendir. Hz.
Ömer'in konuyu Peygamber (s.a.v.)'e arz etmesiyle Peygamber (s.a.v.) kenz'den
maksadın zekâtı verilmeyen mal olduğunu ve Allah'ın zekâtı, malların fakir
haklarından korunması ve temizlenmesi için farz kıldığını haber vermiştir.
Peygamber (s.a.v.)'in
zekâttan sonra mirasları zikretmesi, zekâtını vermek suretiyle mal
biriktirmenin dinen yasak olmadığına daha iyi delalet etmesi içindir. Zîra mal biriktirmek
yasak olsaydı, miras meşru olmazdı. Çünkü miras ancak biriktirilip bırakılmış
malda olur. Buna göre söz konusu âyet, mallarının zekâtını vermeyen
müslümanlar hakkında inmiştir. Cumhurun görüşü de budur.
Peygamber (s.a.v.)
yaptığı açıklamadan dolayı Hz.Ömer'in sevindiğini görünce asıl sevinilecek
şeyin başka şey olduğuna işaret buyurarak zekâtını verdikleri müddetçe mal
biriktirmelerinde onlar için bir günâh yoktur.
Ancak kişinin en güzel
kazancı güzel huylu sâliha kadındır. Zira altın, bazı ihtiyaçlar anında iş
görür Saliha kadın ise, ölene kadar kocasının yanında kalacak ve onun huzurlu
bir hayat geçirmesine vesile olacaktır.