DEVAM: 32. Mal'daki
Haklar
حَدَّثَنَا
مُوسَى بْنُ
إِسْمَعِيلَ
حَدَّثَنَا
حَمَّادٌ
عَنْ
سُهَيْلِ
بْنِ أَبِي صَالِحٍ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ أَبِي
هُرَيْرَةَ
أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ مَا
مِنْ صَاحِبِ
كَنْزٍ لَا
يُؤَدِّي
حَقَّهُ
إِلَّا
جَعَلَهُ
اللَّهُ
يَوْمَ
الْقِيَامَةِ
يُحْمَى
عَلَيْهَا
فِي نَارِ
جَهَنَّمَ
فَتُكْوَى
بِهَا جَبْهَتُهُ
وَجَنْبُهُ
وَظَهْرُهُ
حَتَّى يَقْضِيَ
اللَّهُ
تَعَالَى
بَيْنَ
عِبَادِهِ
فِي يَوْمٍ
كَانَ
مِقْدَارُهُ
خَمْسِينَ
أَلْفَ
سَنَةٍ مِمَّا
تَعُدُّونَ
ثُمَّ يَرَى
سَبِيلَهُ إِمَّا
إِلَى
الْجَنَّةِ
وَإِمَّا
إِلَى النَّارِ
وَمَا مِنْ
صَاحِبِ
غَنَمٍ لَا
يُؤَدِّي
حَقَّهَا
إِلَّا
جَاءَتْ
يَوْمَ الْقِيَامَةِ
أَوْفَرَ مَا
كَانَتْ
فَيُبْطَحُ لَهَا
بِقَاعٍ قَرْقَرٍ
فَتَنْطَحُهُ
بِقُرُونِهَا
وَتَطَؤُهُ
بِأَظْلَافِهَا
لَيْسَ
فِيهَا عَقْصَاءُ
وَلَا
جَلْحَاءُ
كُلَّمَا
مَضَتْ أُخْرَاهَا
رُدَّتْ
عَلَيْهِ
أُولَاهَا حَتَّى
يَحْكُمَ
اللَّهُ
بَيْنَ
عِبَادِهِ فِي
يَوْمٍ كَانَ
مِقْدَارُهُ
خَمْسِينَ أَلْفَ
سَنَةٍ
مِمَّا تَعُدُّونَ
ثُمَّ يَرَى
سَبِيلَهُ
إِمَّا إِلَى
الْجَنَّةِ
وَإِمَّا
إِلَى
النَّارِ وَمَا
مِنْ صَاحِبِ
إِبِلٍ لَا
يُؤَدِّي حَقَّهَا
إِلَّا
جَاءَتْ
يَوْمَ
الْقِيَامَةِ
أَوْفَرَ مَا
كَانَتْ
فَيُبْطَحُ
لَهَا بِقَاعٍ
قَرْقَرٍ
فَتَطَؤُهُ
بِأَخْفَافِهَا
كُلَّمَا مَضَتْ
عَلَيْهِ
أُخْرَاهَا
رُدَّتْ
عَلَيْهِ
أُولَاهَا
حَتَّى
يَحْكُمَ
اللَّهُ تَعَالَى
بَيْنَ
عِبَادِهِ
فِي يَوْمٍ
كَانَ مِقْدَارُهُ
خَمْسِينَ
أَلْفَ
سَنَةٍ مِمَّا
تَعُدُّونَ
ثُمَّ يَرَى
سَبِيلَهُ
إِمَّا إِلَى
الْجَنَّةِ
وَإِمَّا
إِلَى النَّارِ
Ebu Hureyre'den rivayet
edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Servetinin
zekâtını vermeyen hiçbir mal sahibi yoktur ki Allah, kıyamet günü cehennem
ateşinde o malı kızdırtmamış olsun ve miktarı sizin saydığınız günlerden elli
bin sene olan bir günde Allah, kullarının arasında hükmedinceye kadar- o malla
sahibinin yüzü, yanları ve sırtı dağlanmasın. Sonra ya cennet'e ya da
cehennem'e (giden) yolu kendisine gösterilir.
Zekâtını vermeyen hiç
bir koyun sürüsü sahibi yoktur ki, kıyamet günü o koyunlar, olduğundan fazla
gelmesin ve sahibi düz ve geniş bir yer'e onların önüne yatırılarak onu
boynuzlan ile süsmesin, tırnakları ile çiğnemesinler ki, aralarında ne yamuk
boynuzlu ve ne de boynuzsuz yoktur. Miktarı sizin saydığınız günlerden elli bin
sene olan bir günde Allah, kullarının arasında hükmedinceye kadar sürünün
sonundakiler, onun üzerinden geçtikçe Öndekiler bir daha üzerine gönderilir.
Sonra ya cennet'e ya da cehennem'e (giden) yol'u kendisine gösterilir.
Zekâtını vermeyen hiç
bir deve sahibi yoktur ki kıyamet günü o develer olduğundan fazla gelmesin ve
sahibi düz ve geniş bir yer'e onların önüne yatırılarak ayaklarıyla
çiğnemesinler. Miktarı sizin saydığımz günlerden elli bin sene olan bir günde
Allah, kullarının arasında hükmedinceye kadar sondakiler, onun üzerinden
geçtikçe öndekiler bir daha üzerine gönderilir. Sonra ya cennet'e ya da
cehennem'e (giden) yol'u kendisine gösterilir.
İzah:
Müslim, zekât
Hadiste geçen
"kenz" kelimesi aslında yerde gömülü olan mal anlamına gelmektedir.
Ancak burada zekâta tâbi olduğu halde zekâtı verilmeyen mal anlamında
kullanılmıştır. Buna göre zekâtı verilen mala "kenz" denilmez.
Bununla ilgili malumat 1564 no'lu hadisin açıklamasında geçmiştir.
"...olduğundan
fazla..." sözünden o hayvanların hem sayı yönünden çokluğu hem de semiz,
sağlam ve kuvvetli oluşu kast edilmiştir.
Kâ', düz ve geniş yer
demektir. Karkar da aynı anlama gelip ka'ı pekiştirmek için zikredilmiştir.
"Aksa; yamuk
boynuzlu, celhâ," boynuzsuz demektir. Bu hadis altın, gümüş, koyun ve
develerin zekâtının vâcib olduğuna ve zekâtını vermeyenin uğrayacağı azaba
delâlet etmektedir.