DEVAM: 4. Kenzin Ne
Olduğu Ve Zînet Eşyasının Zekatı
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
إِدْرِيسَ
الرَّازِيُّ
حَدَّثَنَا
عَمْرُو بْنُ
الرَّبِيعِ
بْنِ طَارِقٍ
حَدَّثَنَا
يَحْيَى بْنُ
أَيُّوبَ
عَنْ
عُبَيْدِ
اللَّهِ بْنِ
أَبِي
جَعْفَرٍ
أَنَّ
مُحَمَّدَ
بْنَ عَمْرِو
بْنِ عَطَاءٍ
أَخْبَرَهُ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
شَدَّادِ
بْنِ
الْهَادِ
أَنَّهُ
قَالَ دَخَلْنَا
عَلَى
عَائِشَةَ
زَوْجِ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَقَالَتْ
دَخَلَ
عَلَيَّ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَرَأَى فِي
يَدَيَّ
فَتَخَاتٍ
مِنْ وَرِقٍ
فَقَالَ مَا
هَذَا يَا
عَائِشَةُ
فَقُلْتُ
صَنَعْتُهُنَّ
أَتَزَيَّنُ
لَكَ يَا
رَسُولَ
اللَّهِ
قَالَ
أَتُؤَدِّينَ
زَكَاتَهُنَّ
قُلْتُ لَا
أَوْ مَا شَاءَ
اللَّهُ
قَالَ هُوَ
حَسْبُكِ
مِنْ النَّارِ
Abdullah b. Şeddâd b.
el-Hâdî'den rivayet edildiğine göre o, şöyle demiştir: Nebi (s.a.v.)'in hanımı Âişe'nin huzuruna
girdik. Âişe dedi ki: Resûlullah (s.a.v.) yanıma girdi. Eller (parmaklar)imde
büyük gümüş yüzükler gördü de: "Bu nedir? ya Âişe!" dedi. Ben de: Onları
senin için süsleneyim diye yaptım, ya Resûlullah! dedim. Resûlullah (S.A.V.): "Onların
zekâtını veriyor musun?" diye sordu. Ben de: Hayır (dadim) veya Allah'ın
dilediği bir şey söyledim. O da: "O ateş(e girmen) için sana yeter",
buyurdu.
İzah:
Hakim, el-Müstedrek, I,
390.
"Fetehat"
kelimesi, "fetha" veya "feteha"nin
çoğuludur."Fetha" veya "Feteha" ise, büyük yüzük veya
câhiliyyet devrinde kadınların, el parmaklarına taktıkları kaşsız yüzük manasında
kullanılmaktadır.
"Verik", "verk" veya "virk" gümüş
demektir.
Hadisin "Hayır,
veya Allah'ın dilediği bir şey söyledim" fıkrasının manası, cevab olarak
ya "hayır" dedim, ya da o anda Allah'ın dilediği bir kelime söyledim
anlamındadır.
"O ateş(e girmen)
için sana yeter" fıkrasından maksat ise "Cehennemde ta'zib edilmen
için yalnız onun zekâtını vermemen, sana kâfidir" demektir. Bu söz, ziynet
eşyasının zekâtını vermeyene büyük bir tehdittir.
Bu hadis de önceki
hadisler gibi ziynet eşyasının zekâta tabi olduğunu söyleyenlerin delillerindendir.
Hadisi Darekutnî,
Muhammed b. Atâ'dan tahrîc etmiş ve onun meçhul olduğunu söylemiştir. Beyhakî
onun Muhammed b.Atâ değil de Muhammed b. Amr b. Atâ olduğunu ve Dârekutnî'nin
onu dedesine nisbet etmesinden dolayı onun meçhul olduğunu zannettiğini söylemiştir.
Nitekim Ebû Dâvûd da bu hadisin senedinde onu Muhammed b. Amr b. Atâ olarak
zikretmiştir.
İbnü'l-Kattân da
Beyhakî'nin ifâdesine yakın bir ifade kullandıktan sonra "Muhammed b. Amr
b. Aîâ sikadır," demektedir.
Hâkim de bu hadisi
müstedrek'de, aynı zattan yani Muhammed b. Amr. b. Atâ'dan o da Abdullah b.
Şeddâd b. el-Hadi'den tahriç edip Şeyhayn'ın şartlarına göre sahih olduğunu
ancak onu tahric etmediklerini söylemiştir.