DEVAM: 22. Kur'an-ı Kerim
Yedi Harf Üzere İndirilmiştir
حَدَّثَنَا
أَبُو
الْوَلِيدِ
الطَّيَالِسِيُّ
حَدَّثَنَا
هَمَّامُ
بْنُ يَحْيَى
عَنْ
قَتَادَةَ
عَنْ يَحْيَى
بْنِ
يَعْمَرَ عَنْ
سُلَيْمَانَ
بْنِ صُرَدٍ
الْخُزَاعِيِّ
عَنْ أُبَيِّ
بْنِ كَعْبٍ
قَالَ قَالَ
النَّبِيُّ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَا أُبَيُّ
إِنِّي
أُقْرِئْتُ
الْقُرْآنَ
فَقِيلَ لِي
عَلَى حَرْفٍ
أَوْ
حَرْفَيْنِ
فَقَالَ
الْمَلَكُ
الَّذِي
مَعِي قُلْ
عَلَى حَرْفَيْنِ
قُلْتُ عَلَى
حَرْفَيْنِ
فَقِيلَ لِي
عَلَى حَرْفَيْنِ
أَوْ
ثَلَاثَةٍ
فَقَالَ
الْمَلَكُ الَّذِي
مَعِي قُلْ
عَلَى
ثَلَاثَةٍ
قُلْتُ عَلَى
ثَلَاثَةٍ
حَتَّى
بَلَغَ
سَبْعَةَ أَحْرُفٍ
ثُمَّ قَالَ
لَيْسَ
مِنْهَا إِلَّا
شَافٍ كَافٍ
إِنْ قُلْتَ
سَمِيعًا
عَلِيمًا
عَزِيزًا
حَكِيمًا مَا
لَمْ
تَخْتِمْ آيَةَ
عَذَابٍ بِرَحْمَةٍ
أَوْ آيَةَ
رَحْمَةٍ
بِعَذَابٍ
Ubey b. Ka'b (r.a.)'den;
demiştir ki: "Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Yâ Ubey, şüphesiz
Kur'an-ı Kerim bana okutulup bir harf üzere mi yoksa iki harf üzere mi (okumak
istediğim) soruldu? Benimle birlikte olan melek: “İki harf üzere de,"
dedi. Ben de: "İki harf üzere" dedim. Bu sefer: “İki harf üzere mi
yoksa üç harf üzere mi? denildi. Yine yanımdaki melek: “Üç harf üzere de,"
dedi. Ben de; “Üç harf üzere" dedim. (Bu hâl) yedi harfe ulaşıncaya kadar
(devam etti). Resûlullah (s.a.v.) sonra şöyle buyurdu: “Sen azab âyetini
rahmet, ya da rahmet âyetini azabla bitirmedikçe, ... in yerine .... desen
bile, o harflerden her biri ancak şâfî ve kâfidir."
İzah:
Nesâî, iftitah; Ahmed b.
Hanbel, V, 41, 51, 114, 122, 124.
Hadis-i şerifte geçen
"harf" kelimesinin çeşitli mânâları bu babın ilk hadisinde
belirtilmiştir. Bu mânâların her birine muhtemel olması yönünden kelime terceme
edilmemiş, aynen alınmıştır.
Ebu Davud'un bu
rivayetinde Hz. Peygamberce Kur'an-ı Kerim'in, kimin tarafından okutulduğu ve
kendisine telkinde bulunan meleğin hangi melek olduğu belirtilmemektedir.
Nesâî'nin bir rivayetinde Hz. Peygamber (s.a.v.)'e Kur'an-ı Kerim okutanın
Cebrail, Efendimiz'e Harfleri artırmasını tavsiye edenin de Mikâil olduğu
bildirilmektedir. Nesâî'nin bu rivayetinin meali şöyledir:
"Cebrail ve Mikâil
bana gelip Cebrail sağıma Mikâil soluma oturdu. Cebrail bana:
"Kuranı bir harf
üzere oku," dedi. Mikâil ise;
"Yedi harf
ulaşıncaya kadar artmasını iste, artmasını iste," diyordu.
Tercemede görüldüğü
üzere Hz. Peygamber Ubey b. Ka'b'a, Kur'an'ın yedi harf üzere inmesinin nasıl
olduğunu anlattıktan sonra azab âyetini rahmet, rahmet âyetini de azabla
bitirmedikçe gibi Allah'ın sıfatlarının yerine yine Allah'ın sıfatlarından
gibi başkalarını okumanın ancak şifa verici ve yeterli olduğunu söylemiştir. Bu
âyetlerin şifâ oluşu meşhur anlayışa göre cehalet hastalığına karşıdır. Dini
hükümleri bilmekte mü'minlerin kalblerine veya müzminlere istenileni verme
konusunda şifa verici biçimde de anlaşılabilir. Bu vecihlerin kâfi oluşu
konusunda da şu görüşler vardır: Namazlarda kâfi, Resulullah (s.a.v.)'m
doğruluğunu tasdike ve kâfirlerin şüphelerini silmeye kâfi veya kâfirlere
karşı hüccet olmaya yeterlidir. Rahmet âyetini azabla bitirmekten maksat, o
âyetin sonuna, = "ıkâbı
şiddetli", gibi azaba delalet eden bir sözün getirilmesidir. Azab âyetini
rahmetle bitirmek de azabla ilgili bir âyetin sonuna = Bağışlayıcı, merhamet
edici" gibi Allah'ın rahmet sıfatlarına ait kelimelerin getirilmesidir.
Hz. Peygamber'in bu hadisi bu tür değiştirmelerin kesinlikle caiz olmadığım
göstermektedir. Yine bu hadis bir âyette geçen Allah'ın bir sıfatı yerine başka
bir sıfatının okunmasının caiz olduğunu gösterir. Ancak Aynî'nin beyânına
göre, bu cevaz Hz. Osman mushafındaki tertibi üzerine icmâın vücudundan önceki
ile alakalıdır. Bu icma'dan sonra, bile bile Allah'ın bir sıfatının yerine
başka bir sıfatı meselâ yerine, okumak caiz değildir. Ama bile bile değil de,
hata ile okunsa, mahzuru yoktur. Hatta hata ile olan bu yanlışlık, namaz
içerisinde olursa, namazı bozmaz. Allah'ın sıfatları ile ilgili olmayan
yanlışlıkların namaz içerisinde hatâen yapılması halinde Ebu Hanife ile tmam
Muhammed'e göre mânânın fazlaca değişmesi durumunda namaz bozulur, değilse
bozulmaz. Ebu Yusuf'a göre yapılan yanlışlığın benzeri Kur'an-ı Kerim'de varsa,
mânâ bozulsa bile, namaz sahihtir. Hanefi mezhebinde bu konuda Ebu Yusuf'un
görüşüne göre fetva verilmektedir.