بَاب
مَنْ قَالَ
هِيَ مِنْ
الطُّوَلِ
16. Fatiha Uzun
Surelerdendir Diyenler
حَدَّثَنَا
عُثْمَانُ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ
حَدَّثَنَا
جَرِيرٌ عَنْ
الْأَعْمَشِ
عَنْ
مُسْلِمٍ
الْبَطِينِ
عَنْ سَعِيدِ
بْنِ جُبَيْرٍ
عَنْ ابْنِ
عَبَّاسٍ
قَالَ أُوتِيَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
سَبْعًا مِنْ
الْمَثَانِي
الطُّوَلِ
وَأُوتِيَ
مُوسَى
عَلَيْهِ السَّلَام
سِتًّا
فَلَمَّا
أَلْقَى
الْأَلْوَاحَ
رُفِعَتْ
ثِنْتَانِ
وَبَقِيَ أَرْبَعٌ
İbn Abbas (r.a.)'dan;
demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.)'e uzun seb'ül-mesânî verilmiştir. Musa
(a.s.)'a da altı levha verilmişti. Ancak o levhaları atınca ikisi kaldırıldı.
Dört tane kaldı.
İzah:
Nesâî, iftitah; Dârimî,
fedâilu'l-Kur'an
Seb'ül-Mesânî’nin iki
mânaya ihtimali vardır; Birincisi: Fatiha süresidir. Buna göre uzun olan, onun
âyetlerinin ihtiva ettiği mânânın genişliğidir.
İkinci ihtifal de, bu
haberdeki Seb'ül-mesânî'den maksadın, Kur'an-ı Kerim'in baş tarafındaki uzun
sureler olmasıdır. Bu durumda hadisin mânâsı; "Resulullah (s.a.v.)'a yedi
uzun sure verilmiştir" olur. Bu sureler, el-Bakara, Âl-î İmrân, en-Nisâ,
el-Mâide, el-En'am, el-A'raf ve et-Tevbe sureleridir. Nesâî'deki bir rivayette
İbn Abbas Hazretleri, Seb'ül-Mesânî'yi bu yedi sûrenin isimlerini sayarak
tefsir etmiştir.
İbn Cerîr'in,
Tefsirinde yine İbn Abbas'tan rivayet ettiği bir haber de Nesâî'nin rivayeti
ile aynı mânâyı ifade etmektedir. Ancak İbn Cerîr'in rivayetinde râvilerden
İsrail, ilk altı surenin isimlerini saymış "îbn İshak yedincisini de
söyledi ya unuttum" demiştir.
Ebû Dâvûd
"Seb'ül-mesânî" konusunda birinci görüşü, yani onun, yedi âyetli
fatiha suresi olduğunu tercih etmiş, sarihler de ona uymuşlardır. Yine İbn
Cerir'in İbn Abbas'tan yaptığı başka bir rivayet de bu tercihi desteklemektedir.
İşaret edilen rivayet şöyledir: İbn Abbas (r.anhuma) " = Şüphesiz biz sana
Seb'ül-mesânFyi verdik"[Hicr 87] âyet-i kerimesi hakkında, "O ıseb'ül
mesânî) fatiha süresidir..." demiştir.
Hadis-i şerifin
devamında Hz. Musa'ya altı levha verildiği ve Musa aley-hisselâm'ın bu levhaları
yere atınca ikisini kaldırıp geriye dört levha kaldığı bildirilmektedir.
Süyûtî'nin Dürrü'l-Mensûr'daİbn Abbâs'dan rivayet ettiği bir haberde bu bölüm
şu şekilde ifâdelendirilmiştir:"Hz. Musa (a.s.) levhaları atınca, onlar
kırılıp kaldırıldı. Ancak altıda biri kaldı." Yine İbn Abbas'tan rivayet
edilen başka bir haber de şöyledir: "Allah Azze ve Celle Musa (a.s.) için
içerisinde mev'iza ve herşeyin tafsili olan levhalar yazdı. Ancak Musa (a.s.)
onları atınca Allah (c.c.) o levhaların yedide altısını kaldırdı sadece yedide
biri kaldı. Allah azze ve celle onların nüshasında hidayet ve rahmet
vardır" buyurur. O, levhalardan kalandadır."
Hz. Musa'nın zikri
geçen levhaları atması, Cenab-ı Hak ile münacâttan döndüğü zaman olmuştur.
Kavminin yanına gelip de onların buzağıya taptıklarını görünce sinirlenmiş ve
Tevrat'ın yazılı olduğu levhaları fırlatmıştır. Bunun üzerine bu levhalardan
ikisi Allah tarafından kaldırılmış, geriye dört tanesi kalmıştır. Beğavî
kaldırılan levhalarda gayba ait haberlerin, kalanlarda da va'z, ahkâm helâl ve
haramın bulunduğunun râviler tarafından nakledildiğini söylemektedir.