SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

VİTR BAHSİ

<< 1533 >>

بَاب الصَّلَاةِ عَلَى غَيْرِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ

28. Nebi (s.a.v.)'den Başkasına Salevât Getirmek

 

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ عَنْ الْأَسْوَدِ بْنِ قَيْسٍ عَنْ نُبَيْحٍ الْعَنَزِيِّ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ أَنَّ امْرَأَةً قَالَتْ لِلنَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ صَلِّ عَلَيَّ وَعَلَى زَوْجِي فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْكِ وَعَلَى زَوْجِكِ

 

Cabir b. Abdillah (r.a.)'den; rivayet edildiğine göre, Bir kadın Resulullah (s.a.v.)'e, ben ve kocama dua et dedi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.); "Sallallahu aleyki ve alâ zevciki: Allah sana ve kocana salat (merhamet) etsin" buyurdu.

 

 

İzah:

Darimî, mukaddime; Ahmed b. Hanbel, III, 303, 398;,Beyhakî, es-Sünenü'1-kübrâ, II, 153.

 

Hadis-i şerifin zahiri Peygamberlerden başkasına duâ ederken  "Allahümme salli ala fülânın: Allahım filana salat et" demenin caiz olduğuna delâlet etmektedir. Ahmed b. Hanbel ve bir grup âlim, üzerinde durduğumuz hadis-i şerif ve " = on­lara dua et, senin duan onlar için güvendir"[Tevbe  103] âyetine dayanarak Peygam­berlerden başkaları için müstakılen dua edilirken salat sözünü anarak dua etmenin caiz olduğunu söylerler. 1590 numarada gelecek olan, "Allahım, Ebû Evfâ ailesine salat (merhamet) et" mânâsındaki hadis de bu görüş sa­hiplerinin delilleri arasındadır.

 

Diğer mezheblere göre, müstakülen, yani peygamberlerle birlikte olma­dan "Allahım, filana salât et" diyerek Peygamberlerden başkası için sale-vât getirmek caiz değildir. Ama peygamberlerle birlikte anılarak meselâ, "Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ fülamn..." gibi bir ifâde kulla­nılması caizdir. Çünkü salevât, dua edilen zatı tazim için söylenilir. Tazim ve tazize lâyık olanlar da sadece Peygamberlerdir. Onun için Peygamberler­den başkaları kendi başlarına salevâta konu olamazlar.

 

Bu görüş sahihleri Peygamberler dışındaki insanlara salevâtın cevazına işaret eden bu ve benzeri hadislerdeki "salât"in dua mânâsında olduğunu söylemişlerdir.

 

Hattâbî 1590 numarada gelecek olan hadisi şerhederken şöyle der:

 

"Bu hadis dua ve tebrik mânâsında olan "salat"in, Peygamberlerden başkaları için kullanılmasının caiz olduğuna delildir. Ama Resulüllah (s.a.v.)'in zikrini selamlamak olan salevât tazim ve tekrim manasınadır. O sadece Hz. Peygambere hastır. O'nun âlinden başkası buna ortak edilemez. " =Peygamberin çağrısını kendi aranız­da birbirinizi çağırdığınız gibi yapmayınız"[Nur  63.] âyeti de cumhurun görüşüne delildir. Bu âyete göre Hz. Peygamber için yapılan duanın insanların birbirleri için yaptıkları duadan farklı olması gerekir.

 

Kadı Iyaz şöyle der: "Muhakkîk âlimlerin görüşü Mâlik ve Süfyân'ın İbn Abbas'tan naklettikleri görüştür ki, benim meylim de onadır. Fukaha ve kelamcıların çoğu tarafından tercih edilen bu görüşe göre, Peygamberler­den başka hiç bir kimseye salevât getirilmez. Nasıl ki tenzih ve takdis sadece Allah için söylenirse, saîevât da sadece Peygamberlere hastır. Ashab, tabiûn veya müctehid imamlar anıldığında onlar için, "Radıyellahü anh" veya "Gaferelehullah" denilebilir. Allahü Teala “ = " Rabbimiz bizi ve bizden önceki inanmış olan kardeşlerimizi bağışla..."[Haşr  10.] derler, buyurur. Bir başkaâyet-i kerimede şöyle denilir: "Onlara güzelce uyanlardan Allah hoşnud olmuştur. Onlar da ASlah'dan hoşnuddurlar.”[Tevbe 100.]

 

Zaten müstakil olarak Peygamberler'den başkaları için salat ve selâm getirmek İslâmın ilk devirlerinde bilinmiyordu. Bunu Râfizî ve Şiîler bazı imamları için ihdas ettiler. Meselâ Ali (r.a.) için "Ali aleyhissalatü vesselam" diyerek onu Resulüllah'la aynı seviyede tutarlar. Ehl-i bid'ate benzemek ya­sak olduğu için de onların yaptıklarına muhalefet bizim için vâcibtir.

 

Kâcjı İyaz'dan özet olarak aktardığımız bu ifadeler İslam ulemasının cum­huru (büyük çoğunluğu)nun görüşüdür.

 

Beyhakî Şuabu'l-İmân'da ve Saîd b. Mensur da Sünen'inde İbn Abbas (r.anhüma)'ın, "Bizim Peygamberimiz Muhammed (s.a.v.)'den başka Peygam­ber için salat ve selam getirmek caiz değildir" dediğini rivayet etmişlerdir.

 

Aüyyü'l-Kaarî, İbn Abbas'dan nakledilen bu sözü izah ederken şöyle der: "Her halde İbn Abbas (r.a.) bu sözünü Cenab-ı Hakk'ın Peygamberler hakkında buyurduğu = âlemlerin içinde Nuh'a selâm olsun."[Saffât  79.] " = İbrahim'e selam olsun"[Saffât  109.] “ = Musa ve Harun'a selâm olsun"[Saffât  120.] " = Peygamberlere selâm olsun"[426] âyetlerinin zahirin­den ve " = ey iman edenler, siz de ona (Re-sulullaha) salat ve selam getirin"[Ahzâb 56.] âyetinin mefhumundan istifâde ederek söylemiştir. Çünkü bu âyet-i kerimelerden salât ve selâmın (ikisi birden) sa­dece Hz. Muhammed (s.a.v.) hakkında söylenebileceği anlaşılmaktadır."

 

îbn Hacer el-Askalânî Muhammed (s.a.v.)'den başkalarına salât getirme­nin hükmünde ihtilâf edildiğini belirttikten sonra, kullanış biçimlerine göre farklı hükümleri zikreder.

 

îbn Melek de dua ve teberrük mânâsında olmak üzere Hz. Peygamber­den başkalarına salât getirmenin caiz olduğunu söyler.

 

Durru'l-Muhtâr'ın metninde "Peygamberlerin ve meleklerin dışında­kilere salevât ancak tebeiyyet yoluyla olabilir" denilmektedir. İbn Abidîn bu hükmün illetine işaret ettikten sonra Peygamberler ve meleklerin dışın­dakilere salevât getirmenin tahrimen mekruh mu, tenzihen mekruh mu, yoksa evlânın hilafı mı olduğu konusunda ihtilaf olduğunu, Nevevî'nin Ezkâr'da ikinci görüşü benimsediğini söyler."[îbn Abidin, Reddu'l-Muhtâr, Vl, 753.]