DEVAM: 26. İstiğfar
حَدَّثَنَا
هِشَامُ بْنُ
عَمَّارٍ
حَدَّثَنَا
الْوَلِيدُ
بْنُ
مُسْلِمٍ
حَدَّثَنَا
الْحَكَمُ
بْنُ
مُصْعَبٍ
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ عَلِيِّ
بْنِ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
عَبَّاسٍ
عَنْ أَبِيهِ
أَنَّهُ
حَدَّثَهُ
عَنْ ابْنِ
عَبَّاسٍ
أَنَّهُ
حَدَّثَهُ
قَالَ قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
مَنْ لَزِمَ
الِاسْتِغْفَارَ
جَعَلَ
اللَّهُ لَهُ
مِنْ كُلِّ
ضِيقٍ مَخْرَجًا
وَمِنْ كُلِّ
هَمٍّ
فَرَجًا
وَرَزَقَهُ
مِنْ حَيْثُ
لَا
يَحْتَسِبُ
İbn Abbâs (r.a.),
Resûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Allah (azze ve
celle), istiğfara devam eden kimsenin her sıkıntısı için bir çıkış yolu ve her
keder için bir ferahlık sağlar. Onu hiç beklemediği bir yerden rızıklandırır."
İzah:
İbn Mâce, edeb; Ahmed
b. Hanbel, I, 248.
Hadis-i şerif istiğfara
devam eden kimseye sıkıntılarının giderilmesi, kederlerinin izâlesi ve
kendisine ummadığı yönlerden rızık verilmesi gibi, dünyevi mükâfatların
verileceğini beyân ediyor. Nefis sahibi kulun, her an günah işleyebileceği
keyfiyetinden dolayı 'İstiğfar eder" denilmemiş, "istiğfara devam
eden" tabiri kullanılmıştır. 1515 nolu hadis-i şerifte belirtildiği üzere
ismet sıfatını üzerinde taşıyan masum Peygamberin günde yüz kere istiğfar
ettiği gözönüne alınırsa, diğer müslümanların istiğfara ne kadar muhtaç
oldukları ortaya çıkar.
Bu hadis, Talak
Süresindeki şu âyet-i celilelere işaret hüviyeti taşımaktadır:
"Allah (c.c.)
kendisine karşı gelmekten sakınan kimseye kurtuluş yolu sağlar, ona beklemediği
yerden rızık verir..."[Talâk 2, 3.]
Bu âyet-i kerime esas
itibariyle karısını üç talakla boşayan kimse ile ilgilidir. Bu yüzden bazı
âlimler buradaki "kurtuluş" yolunun sadece karısını boşayana ait
olduğunu söylerler. Bir kısım âlimler ise, bu kurtuluşun dünya ve âhiretin tüm
sıkıntılarına şâmil olduğunu belirtmişlerdir. Ayrıca bunu cehennemden Cennete
bir çıkış yeri, Allah'ın yasak ettiği şeylerden kurtuluş, tüm şiddetlerden
kurtuluş insanları sıkıntıya sevk eden her şeyden kurtuluş" şekillerinde
tefsir edenler de olmuştur. Ayrıca "Allah'a karşı gelmekten sakınma,
farzlarını eda etmek, sünnete uymak rızık konusunda Allah'a karşı
gelmemek" ve "kurtuluş yolu sağlamak" da aynı sıraya göre
"cezadan kurtuluş, bid'atçilerin çarptırılacakları cezadan kurtuluş,
yetecek kadar rızık
vermek"
şekillerinde izah edilmiştir.
Bu durumda olan bir
kimseyi, "Allah'ın, hiç beklemediği bir yerden rızıklandırması" da
değişik biçimlerde ifadelendirilmiştir. Bu ifâdeler, önceki terkiplerdeki
anlayış farklılığına göre özellik arzeder. Bu ifâdelerin en yaygınları
"Allah'ın ona sevap verip sevabını çoğaltması, ummadığı yerden Cenneti
vermesi, rızkını artırması"dır.
İbn Abbas'tan rivayet
edildiğine göre Resulullah (s.a.v.) yukarıdaki âyeti okumuş ve "hem
dünyanın şüphelerinden hem ölümün sıkıntılarından ve kıyamet gününün
şiddetinden kurtuluş" buyurmuştur.
Ebû Zerr-i Gıfârî
(r.a.) şöyle der: "Resulullah (s.a.v.):
"Şüphesiz ben bir
âyet biliyorum eğer insanlar buna sanlsaydı onlara yeterdi" buyurup bu
(yukarıdaki) ayeti okudu."
Bu âyet üzerinde bu
kadar durmamıza sebep, üzerinde durduğumuz hadis ile aşağı-yukarı aynı mânâyı
ifade etmeleridir.
Hadis-i şerif
müslümanları bilhassa günah işledikleri veya bir musibete uğradıkları zaman bol
bol istiğfar etmeye teşvik etmektedir.
Bazı âlimler râvîlerden
Hakem b. Mus'ab'ın tenkid edildiğini ileri sürerek, bu hadisi zayıf
saymışlardır. Ancak Ibn Hıbbân bu zatı güvenilir kabul etmiş, Buhârî de
herhangi bir kusuruna işaret etmemiştir.