DEVAM: 26. İstiğfar
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ الْوَارِثِ
ح و
حَدَّثَنَا
زِيَادُ بْنُ
أَيُّوبَ
حَدَّثَنَا
إِسْمَعِيلُ
الْمَعْنَى
عَنْ عَبْدِ
الْعَزِيزِ
بْنِ
صُهَيْبٍ قَالَ
سَأَلَ
قَتَادَةُ
أَنَسًا
أَيُّ
دَعْوَةٍ
كَانَ يَدْعُو
بِهَا
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَكْثَرُ
قَالَ كَانَ
أَكْثَرُ
دَعْوَةٍ
يَدْعُو
بِهَا اللَّهُمَّ
رَبَّنَا
آتِنَا فِي
الدُّنْيَا
حَسَنَةً
وَفِي
الْآخِرَةِ
حَسَنَةً
وَقِنَا
عَذَابَ
النَّارِ
وَزَادَ
زِيَادٌ
وَكَانَ
أَنَسٌ إِذَا
أَرَادَ أَنْ
يَدْعُوَ
بِدَعْوَةٍ
دَعَا بِهَا
وَإِذَا
أَرَادَ أَنْ
يَدْعُوَ
بِدُعَاءٍ
دَعَا بِهَا
فِيهَا
Katâde, Enes (r.a.)'e: Resûlullah
çokça ne şekilde dua ederdi? diye sormuş, Enes de şu cevabı vermiştir: Rabbena
atina fi'd-dünya haseneten ve fi'l-ahireti haseneten ve kina azabe'n-nar = Allah'ım! Bize dünyada ve âhirette iyiyi ver,
bizi ateşin azabından koru."
(Ebu Davud'un
hocalarından) Ziyâd şunu da ilave etti: "Enes (r.a.) kısaca dua etmek
isterse bu sözlerle dua ederdi. Daha uzun dua etmek istediğinde ise, diğerleri
arasında *bu duayı da okurdu."
İzah:
Buhari, deavat; Müslim,
zikir ve dua
Enes (r.a.)'in Hz.
Peygamberden naklen haber yerdiği bu dua Bakara sûresinin 201. âyetidir. Bazı
insanların sadece dünya nimetlerini istedikleri, böylelerine âhirette herhangi
bir nasibin olmadığına işaret edildikten sonra, bir kısım insanların ise, hem
dünyanın hem de âhire-tîn iyilik ve güzelliklerini isteyip "bizi âteşin
azabından koru" diye dua ettikleri bildirilmektedir.
Kelime olarak iyi,
güzel, iyilik ve güzellik manalarına gelen "hasene" insanın nefsinde,
bedeninde ve hallerinde elde etmekle sevineceği her türlü nimettir. Esasen
"güzel" demok olan "hasen", sevinç ve arzuyu gerektiren
herhangi bir şeydir. Hüsün onun nefsinde müessir olan özel haldir.
Hafız İbn Hacer
el-Askalanî, "hasene"nin bu makamdaki tefsirinde âlimlerin ihtilaf
ettiğini söyler. Bu konuda nakledilen görüşler şunlardır:
a. Dünyada faydalı
ilim, helal rızık ve ibâdet, âhirette de Cennettir.
b. Dünya ve âhirette
afiyettir.
c. Dünyanın
hasene(iyi)si:bol ve helal rızık, âhiretin hasenesi sevab ve bağışlanmadır.
c. Dünyanın hasenesi
ilim ve ilimle âmel; âhiretin hasenesi, hesabın kolay olması ve Cennete
girmektir.
e. Dünya hasenesi
kişinin dünyada arzu ettiği herşey sıhhat, geniş ev, güzel hanım, salih evlât,
bol rızık, faydalı ilim ve salih amel; âhiretin hasenesi Cennete girmek,
hesabın kolay olması,Arasat'taki büyük korkudan emniyet gibi âhirete müteallik
şeylerdir.
f. Dünyanın hasenesi sâliha
hanım; âhiretin hasenesi hûrî, ateşin azabı da, kötü karıdır.
g. Dünyanın hasenesi,
helal rızık ve ilim, âhiretin hasenesi Cennettir.
h. Dünyanın hasenesi,
ilim ve ibâdet; âhiretin hasenesi, af ve mağfirettir.
Görüldüğü gibi bu
görüşlerin birçokları birbirine çok benzemektedir.
Hatta bazıları aynı
kelimelerle ifâde edilmiştir. Dünyanın hasenesi olarak ileri sürülen görüşlerin
hepsinin, insanın arzusuna uygun düşüp, âhiretin amellerine yardım eden
peylerde, âhiret hasenesinin de cennete girme veya buna vesile olan şeylerde
birleştiği görülmektedir.
Ateşten korunmayı
istemek, haramlardan kaçınmak, şüpheli şeylerden uzaklaşmak gibi daha dünyada
gerçekleştirilmesi gereken sebepleri de içine alır, o halde "bizi ateşin
azabından koru" diye dua eden bir kimse, aynı zamanda dünyada iken
haramlardan kaçınma konusunda Allah'a dua etmiş olur.
Hadis-i şerif Peygamber
(s.a.v.)'in çok kere bu âyet-i kerimeyi okuyarak dua ettiğini bildirmektedir.
Buna sebep âyet-i kerimenin öz bir şekilde dünya ve âhiretin tümüne şâmil
olmasıdır. Bu ifadeler 1482. nolu hadiste ifâde edilen Hz. Peygamber'in birçok
mânâları ihtiva eden özlü sözlerle dua etmekten hoşlandığım bildiren Hz.
Aişe'nin haberiyle tam bir uyum sağlamaktadır.
Bu hadisin bir başka
rivayetine göre Hz. Enes'den bir dua etmesi istenmiş, o da "Allahümme
âtina...." duasını okumuş. "Biraz daha artır" şeklindeki
isteklere, "Daha ne istiyorsunuz? Hem dünya hem de âhireti istedim"
karşılığım vermiştir.
Bir rivayette Ömer
(r.a.)'in Kabe'yi tavaf ederken bu âyet-i kerimeyi okuyarak dua ettiği
bildirilmekte, sonra da onun bundan başka duada devamlı tekrarladığı bir
âyetin olmadığı ilâve edilmektedir.
îbn Abbâs (r.anhuma)'ın
da şöyle dediği nakledilir: "Allah (c.c.) yeri ve gökleri yarattığından
beri, Rüknün (Kâbe-i Muazzamanın Rükn-ü Yemânî denilen köşesi) yanında duran
bir melek vardır, o devamlı olarak "âmin" der.Onun için siz
deyiniz."
îbn Mâce'nin Ebû
Hureyre'den rivayet ettiği bir hadiste belirtildiğine göre, Resulullah
(s.a.v.): "Allah'ım! Senden dünyada afiyet âhirette af istiyorum. Ey
Rabbimiz! Bize dünyada da âhirette de iyiyi ver, bizi ateşin azabından
koru" diyen kimseye âmin demek üzere yetmiş melek vekil edilmiştir"
buyurmuştur.
Ebu Dâvûd, hadis-i şerifi
Müsedded ve Ziyad b. Eyyûb olmak üzere iki ayrı üstaddan almıştır. Müsedded'in
rivayetinde Enes b. Mâlik (r.a.)'in kendisine sorulan soruya karşılık Hz.
Peygamber'in çokça okuduğu duayı haber vermesinden başka bir şey yer
almamaktadır. Ziyâd'ın rivayetinde ise, Katâde'nin Hz. Enes'in sadece bir defa
dua etmek istediği zaman bu âyeti okuduğu, fazlaca dua etmek istediğinde ise,
söylediklerinin arasında bu âyetin de bulunduğunu haber verdiği ilâve
edilmektedir. Müslim'in rivayeti Ziyâd'ın rivayetine benzemektedir.
Ebû Davûd nüshalarının
bazısında Enes'in Peygamber (s.a.v.)'den naklettiği dua, diye bazılarında ise,
şeklinde başlamaktadır. Bu farka tercemede köşeli parantez ile işaret
edilmiştir.