DEVAM: 23. Dua'nın
Fazileti Ve Âdabı
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
يَحْيَى عَنْ
مَالِكِ بْنِ
مِغْوَلٍ
حَدَّثَنَا عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
بُرَيْدَةَ
عَنْ أَبِيهِ
أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
سَمِعَ
رَجُلًا يَقُولُ
اللَّهُمَّ
إِنِّي
أَسْأَلُكَ
أَنِّي أَشْهَدُ
أَنَّكَ
أَنْتَ
اللَّهُ لَا
إِلَهَ
إِلَّا
أَنْتَ
الْأَحَدُ
الصَّمَدُ
الَّذِي لَمْ
يَلِدْ
وَلَمْ
يُولَدْ
وَلَمْ يَكُنْ
لَهُ كُفُوًا
أَحَدٌ
فَقَالَ
لَقَدْ سَأَلْتَ
اللَّهَ
بِالِاسْمِ
الَّذِي
إِذَا سُئِلَ
بِهِ أَعْطَى
وَإِذَا
دُعِيَ بِهِ
أَجَابَ
Abdullah b. Büreyde,
babasından rivayet ettiğine göre, Resulullah (s.a.v.) bir adamın:
"Allah'ım, senden, doğmayan doğurmayan, dengi ve eşi olmayan, bütün
ihtiyaçları gideren ve tek olan senden başka ilâh olmadığına şehâdet ederek
istiyorum" dediğini işitti. Bunun üzerine; “Şüphesiz sen Allah'tan kendisi
ile istenildiğinde mutlaka verdiği, dua edildiğinde de kabul ettiği bir ismi
ile istedin" buyurdu.
İzah:
Nesaî, sehv; Tirmizî, deavât;
Ibn Mâce, dua; Ahmed b. Hanbel, III, 120, 158, 225, 245; V, 349, 350, 360;
Dârimi, cihad 6; Fedailü'l-Kur'an 15.
Hadis-i şeriften
anlaşıldığına göre dua ederken Allah'ın hoşlanacağı bazı sözleri söylemek,
duanın kabul edilmesine sebeb olur. İhlâs sûresinin ihtiva ettiği sözler de,
Allah'ın duaları kabule vesile kıldığı sözlerdendir. Hadis-i şerifin Ahmed b.
Hanbel'in Müsned'indeki rivayeti, buradakinden daha geniştir. Hadisin daha iyi
anlaşılmasına yardımcı olması bakımından bu rivayetin tercemesini buraya
alıyoruz:
İbn Büreyde'nin
babasından rivayet ettiğine göre:
Büreyde bir gece yatsı
vakti çıkıp Resulüllah (a.s.)'la karşılaştı. Resu-lüllah (s.a.v.) Btireyde'nin
elini tutup mescide soktu. Orada Kur'an okuyan bir adamın sesini duydular.
Peygamber (a.s.) Büreyde'ye;
"Onun miirâî
olduğunu zannediyorsun" dedi. Ama Büreyde ses çıkarmadı. Birden
mesciddeki adam dua etmeye başladı: "Allahim! Senden, doğmayan
doğurmayan, dengi ve benzeri olmayan, ihtiyaçlan gideren ve tek olan senden
başka ilah olmadığına şehadet ederek istiyorum" diyordu. Efendimiz bunu
duyunca:
"Nefsimelinde olan
-veya Muhammed'in nefsi elinde olan-[Tirmizî'deki rivayet bu şekildedir.]
Allah'a yemin ederim ki, bu adam Allah'dan kendisi ile istenildiğinde mutlaka
verdiği, dua edildiğinde kabul ettiği ism-İ azamı ile istedi" buyurdu.
Ertesi gün akşamdan
sonra Büreyde yine dışarı çıktı ve Peygamber (a.s.)'le karşılaştı. Efendimiz
yine onun elinden tutup mescide soktu. Orada Kur'an okuyan bir adamın sesini
duydular. Hz. Peygamber:
“Buna nıüraî der
misin?" buyurdu.
Büreyde: "Ya sen,
müraî der misin ya Resulüllah?" cevabını verdi.
Resulüllah (a.s.);
"Hayır aksine bu
samimi bir mü'mindir" buyurdu.
Gördüm ki (Ebu Musa el)
Eş'arî de mescidin bir köşesinde kendine has sesiyle Kur'an okuyordu. Hz.
Peygamber (s.a.v.):
"Şüphesiz
Eş'ari'ye veya Abdullah b. Kays'a -Davud'un nağmelerinden bir nağme
verilmiş" buyurdu.
(Bunu) ona haber
vereyim mi Ya Resulullah! dedim.
Evet haber ver"
dedi. Ben de haber verdim. Bunun üzerine Eş'arî bana;
Sen bana dostsun,
Resulüllah (a.s.)'ın bir hadisini haber verdin, dedi.