DEVAM: 9. Kur'ânı
Hizblere Ayırmak (Günlere yada Saatlere bölerek Okumak)
حَدَّثَنَا
عَبَّادُ
بْنُ مُوسَى
أَخْبَرَنَا
إِسْمَعِيلُ
بْنُ
جَعْفَرٍ
عَنْ إِسْرَائِيلَ
عَنْ أَبِي
إِسْحَقَ
عَنْ عَلْقَمَةَ
وَالْأَسْوَدِ
قَالَا أَتَى
ابْنَ مَسْعُودٍ
رَجُلٌ
فَقَالَ
إِنِّي
أَقْرَأُ الْمُفَصَّلَ
فِي رَكْعَةٍ
فَقَالَ
أَهَذًّا
كَهَذِّ
الشِّعْرِ
وَنَثْرًا
كَنَثْرِ الدَّقَلِ
لَكِنَّ
النَّبِيَّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
كَانَ
يَقْرَأُ النَّظَائِرَ
السُّورَتَيْنِ
فِي رَكْعَةٍ
النَّجْمَ
وَالرَّحْمَنَ
فِي رَكْعَةٍ
وَاقْتَرَبَتْ
وَالْحَاقَّةَ
فِي رَكْعَةٍ
وَالطُّورَ
وَالذَّارِيَاتِ
فِي رَكْعَةٍ
وَإِذَا
وَقَعَتْ وَنُونَ
فِي رَكْعَةٍ
وَسَأَلَ
سَائِلٌ وَالنَّازِعَاتِ
فِي رَكْعَةٍ
وَوَيْلٌ لِلْمُطَفِّفِينَ
وَعَبَسَ فِي
رَكْعَةٍ
وَالْمُدَّثِّرَ
وَالْمُزَّمِّلَ
فِي رَكْعَةٍ
وَهَلْ أَتَى
وَلَا أُقْسِمُ
بِيَوْمِ
الْقِيَامَةِ
فِي رَكْعَةٍ
وَعَمَّ
يَتَسَاءَلُونَ
وَالْمُرْسَلَاتِ
فِي رَكْعَةٍ
وَالدُّخَانَ
وَإِذَا
الشَّمْسُ
كُوِّرَتْ
فِي رَكْعَةٍ
Alkame ve Esved'den;
demişlerdir ki: îbn Mesûd'a bir adam geldi ve; Ben mufassal(lar)'ı bir rekatte
okurum, dedi. Bunun üzerine Îbn Mes'ûd şunları söyledi: Şiir geveler gibi
süratli ve kötü hurma saçar gibi saçarak mı (okursun)? Resûlullah (s.a.v.) ise,
(mânâda) birbirine benzeyen sûreleri bir rekatte okurdu: "Necm ve
Rahman" surelerini bir rekatte "îkterabet ve el-Hakka"yı bir
rekatte; "Tûr ve Zâriyâtı" bir rekatte, "Vakıa ve Nûn"u bir
rekatte; "Se'ele Sâilün ve Nâzi'âf'ı bir rekatte, "Mutaffi-fîn'i ve
Abese"yi bir rekatte; “(el-Müddessir ve el-Müzemmil"i bir rekatte:
"Hel etâ ve Lâ-uksimu biyevmi'l-kiyâme"yi bir rekatte, "Amme
yetesâ'elûne ve eI-Mürselât"ı bir rekatte, "Duhân ve İze'ş-Şemsu
küvvirefi de bir rekatte (okurdu)
قَالَ
أَبُو دَاوُد
هَذَا تَأْلِيفُ
ابْنِ
مَسْعُودٍ
رَحِمَهُ
اللَّهُ
Ebû Dâvûd dedi ki: Bu
îbn Mes'ud'un -Allah ona rahmet buyursun- tertibidir."
İzah:
Müslim, musâfirîn;
Nesaî, iftitâh; Ahmed b. Hanbel, I, 417, 318, 418, 427.
Hadisin Müslim'deki bir
rivayeti buradakinin bir bölümüdür.Rivayette İbn Mes'üd'a gelen adamın adı
açıklanmamıştır.Müslim'in rivayetinden anladığımıza göre bu zât Nehîk b.
Sinan'dır. Yine Müslim'in rivayetinden anladığınıza göre, bu zâtın; "ben
bir rekatte mufasalları okurum" demesine sebeb olan hâdise şudur:
Nehîk, İbn Mes'ûd'a gelerek
"Ya Ebâ Abdirrahman,mi, yoksa mi okursun? diye sordu.Bunun üzerine İbn
Mes'ud:
Sen bundan başka
Kur'ân'ın tümünü araştırdın mı? dedi. Nehîk:
Şüphesiz ben bir
rekatte mufassal(lar)ı okurum, karşılığını verdi." Hadiste "şiir
geveler gibi acele ederek" diye terceme ettiğimiz, çok sür'atH okuma
yerine kullanılan bir tâbirdir. Arablar genellikle şiiri böyle süratli
okudaklan için bu şekilde ifade edilmiştir.
"Kötü hurmaları
saçar gibi saçarak" şeklinde terceme ettiğimiz ifâdesi de, Kur'an-ı
Kerim'i tertîl üzere okumayı terk etme manasına kullanılmıştır. Kuru ve kötü
hurmalar toplanmayıp dağınık bir halde terk edildiği için işaret edilen manada
kullanılmıştır.
Bu ifâdelerden
anlaşıldığına göre İbn Mes'ûd Nehîk'in bütün mufasalları bir rekatte okuyuşunu
doğru bulmamış ve bu şekildeki okuyuşu acele ile şiir okumaya benzetmiştir.
Ayrıca İbn Mes'ûd bu şekildeki bir okuyuşun sünnette yeri olmadığını ancak Hz.
Nebiin birbirinin benzeri olan sureleri tek rekatte birleştirdiğini
söylemiştir. Bu benzerlikten maksad, uzunluk ve kısalık yönünden değil, mânâ
yönünden olmalıdır. Hafız İbn Hacer, Fethu'1-Bârî adlı eserinde bu benzerlik
için, "Yani mev'iza, hikmet ve kıssalar gibi mânâ benzerliği olanları,
uzunluk yönünden benzer olanları değil. Nitekim bu, sûrelerin tâyininde ortaya
çıkacaktır" der.
Bu mesele için Taberî
de; "Bundan maksadın âyet adedi bakımından olan eşitlik olduğunu
zannediyordum. Bu sûreleri araştırınca böyle bir şeye rastlayamadım"
demiştir.
Metinde görüldüğü gibi,
İbn Mes'ûd, Hz. Nebi'in benzer sureleri bir rekatte okuduğunu söyledikten
sonra bunların tafsiline geçmiş ve bu sûreleri teker teker söylemiştir.
Buharî'nin Ebû Vâil'den
yaptığı rivayette Abdullah b. Mes'ûd; "Ben Resûlullah (s.a.v.)'in okuduğu
birbirine yakın surelerden on sekiz tane mufassal grubundan, iki sure de
"Hâ-mim"lerden biliyorum" demektedir. Buhârî'nin bu rivayeti ile
Ebû Davud'un üzerinde durduğumuz rivayeti arasında bir farklılık göze
çarpmaktadır. Çünkü burada "Ha-mîm"lerden sadece birisi anıldığı
halde orada ikisi zikredilmiştir. Bu farklılık ya tağlib'e hami edilerek veya
bir hazfin olduğu göz önüne alınarak izâle edilmiştir. Takdirî "Ve iki
sure, bunlardan birisi Hâ-mim"lerden şeklindedir.
Ebû Davud'un rivayetin
sonunda "Bu, îbn Mes'ud'un tertibidir" demesi, bu tertibin bilinen
düzene muhalif olduğu şeklindeki bir vehmi defetmek içindir.
İbn Hacer, "Bu,
İbn Mes'ud'un mushafının tertibinin Osman'ın mus-hafındaki tertipden farklı
olduğunu gösterir. İbn Mes'ud'un tertibi nüzul sırasına göre değildir. Fatiha,
Bakara, Nisa ve al-i îmran, düzenine göredir" der. İbn Hacer'in dediğine
göre Hz. Ali'nin mushafı, nüzul sırasına göre tertib edilmiştir. Bu mushafın
tertibi "İkrâ, Müddessir, Nûn ve'l-kalem, el-Müzzemmil, Tebbet, Tekvîr,
Sebbih..." şeklindedir.
Bugün elimizde bulunan
mushafın tertibi hakkında Ebû Bekr el-Bâkıllânî şöyle der: "Hz. Nebi'in
Kur'ân'm bu sekide sıraya konulmasını emretmiş olabileceği muhtemel olduğu
gibi, sahâbilerin içtihadına dayanması da mümkündür." Evs b. Huzeyfe'den
rivayet edilen bu haber bu tertibin, Hz. Nebi'in hadisine dayandığını
göstermektedir.